‘Beraber Yanal’ım’ diyenler yanıyorlar…

Hakem, penaltı tekrarı gibi gerekçeler Fenerbahçe veya diğer büyük kulüplere yakışmaz. Eskiden ‘Fenerbahçe forması maça 1-0 önde başlar’ denirdi.Şimdilerde o ağırlığın yerinde yeller esiyor.

Önce kendimizce bir röntgen çekelim…

  • Ersun Yanal elindeki kadro doğrultusunda mücadele verebilirken o kadroya hiçbir yaratıcılık eklemeyi başaramıyor… Sezona iyi başlayan Ozan, Kruse, Dirar gibi isimler düşüş içerisinde. Faturası doğal olarak onların yerleriyle sürekli oynayan teknik adama kesilir.
  • Birçok isim düşüş içerisindeyken Hollanda’nın üzerinde durduğu Ferdi’nin haftalarca unutulması, Ersun Yanal’ın şahsi hesaplarını takım menfaatinin önüne koyduğunu gösterir. Ferdi’ye de futbol unutturulmuş…
  • Ersun hocayı sezon başında isteyen taraftar grupları ve bireysel taraftarlar futboldan anlamadıklarını net bir şekilde ortaya koydular. Herhalde artık boylarını aşan işlere öncülüğe kalkışmazlar.
  • 3 sezonda 30’a yakın transfer yapıp 2 sakatlıkta Fenerbahçe’yi forvetsiz bırakan Ali Koç ve yönetimi, transferden anlamadıklarını farklı örneklerle de istikrarlı bir şekilde sergiliyor.
  • Genç Altay’ın transfer edilir edilmez Fenerbahçe gibi büyük bir takımın birinci kalecisi olması nasıl tartışılırsa… O genç Altay’ın neredeyse her maç takımın kader ismi olması da tartışılmalı. Bu ağır yük Altay’ı nereye götürür zaman gösterecek ama bu defans yapısıyla işi gerçekten zor. Şimdilik iyi gidiyor. Ama’sı bilinmez…
  • Ali Koç ve yönetimi, kulübü maddi açıdan bir yola koyarken tüm branşlar sportif alarma geçti. Üstelik harcama aynı doğrultuda devam ediyor. Yani harcama sabit, başarı oranı düşüyor. Tek avantaj sağlanan finansal kaynaklarla borcun azalma yoluna girmesi.
  • Ali Koç her fırsatta rakip teknik direktör, rakip kulüp, federasyon, hakem ve hatta kendi camiası olsun, acımasızsa eleştirilerde bulunuyor. Ama kısa süredeki performansı eleştirdiklerinden daha kötü ve umut veren yönetim gösteremiyor. Aziz Yıldırım tarzından bezenler farksız bir tablonun düş kırıklığındalar. Yönetim kibir dünyasından sıyrılmalı…
  • Fenerbahçe bu maçı kazanabilirdi. Ama büyük hedeflere bu futbolla, bu karmaşayla gidilmez. Sarı Lacivertlilerin futbolu ‘Şu zamana kadar takım oturur’ dedirtmiyor.
  • Elbette kulüp muhabirlerinin işi o kulüplere fayda sağlamak değil. İşleri yanlışları ortaya koymak, fikirlerin ortaya çıkmasını sağlamak. Ama Fenerbahçe’de öyle bir muhabir ve medya yönetimi oluştu ki… Ya yalakalık diz boyu, ya düşmanlık… Yani politika tamamen bu noktaya da sızmış durumda. Evet, fayda sağlama şartı yok ama Fenerbahçe medyası her türlü kulübe zarar veriyor.
  • Türk insanının duygusallığını derinden yaşayan Fenerbahçe taraftarı artık Emre’nin ‘futbolcu’ olarak Fenerbahçe defterinin kapandığını anlamalı. Takıma katkı sağlayamadığı gibi rakip takımın ateşlenmesinde başrol oynuyor.
  • Her fırsatta VAR diyen Türk hakemliğinin durumu gerçekten içler açısı. Atamalar sonrası atama kararları VAR’a danışılsa, hakemlerin hiçbiri bir maça tayin edilmez. Geçen hafta Emre’nin kaçırdığı penaltı pozisyonu, neden aynı bu maçtaki nedenle tekrarlanmadı… Bunu sormak için taraf olmak gerekmez…
  • Bu federasyona ‘Fenerasyon’ diyenler… Sizin de modanız 70’ler falan… Türk hakemleri herkese karşı aynı berbatlıkta…

Sanırım yazdıklarımın her biri ayrı bir yazı konusu olur…

Sonuçta öyle bir lig yaşanıyor ki… Biraz silkinen takım rahat rahat zirveye oturur. Ama ciddi para harcayarak sezona giren Fenerbahçe bu görüntüde değil…

Hakem, penaltı tekrarı gibi gerekçeler Fenerbahçe veya diğer büyük kulüplere yakışmaz. Eskiden ‘Fenerbahçe forması maça 1-0 önde başlar’ denirdi…

Şimdilerde o ağırlığın yerinde yeller esiyor…

Hep hakemlerin yüzünden!!!

Derken… Ersun Yanal yayıncı kuruluştaki sözlerine ‘Bu akşam futbol konuşmak istemiyorum’ diye başladı… Dinledim, dediklerinde çoğunlukla haklı…

Ama Fenerbahçe’de sezon başından beri aynı çoğunlukla futbol konuşulamadığının da unutulmaması gerekir. Konuşulacaksa bu da konuşulmalı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Deniz Derinsu Arşivi