Enver Topaloğlu
Türkolmak: Kimliğinin şiirini yazmak
Düşünceyi, duyguyu, algıyı, dili, sesi, sözü sarsan, silkeleyen; duyarlılığı, farkındalığı genişletip derinleştiren etki gücüyle dikkat çeken, kısaca rehavetten çıkaran şiir karşısında “heyecan” duymamak mümkün değil.
Metis yayınlarından Mayıs 2024’te çıkan Kutay Onaylı (1994) imzalı “Türkolmak” adlı ilk şiir kitabı için de benzer şeyler söylenebilir. Onaylı’nın yapıtı, şiirde yenilik, tazelik arayanlar için “heyecan” verici ve “ben buradayım” diyen bir ilk kitap.
Son söyleyeceğimizi baştan söyledik. Bunda Onaylı’nın şiirleri ve kitabı hakkında daha önce yazan Emek Erez ve Altay Öktem’in de payı var. Erez Ve Öktem’in yazısındaki isabetli, kavrayıcı tespit ve yorumlar okurun önünü açıyor, şiirlerin derinlerine doğru yol gösteriyor.
Emek Erez, Gazete Duvar’da yayımlanan “Türkolmak ya da olamamak” başlıklı yazısında “Kutay Onaylı’nın ‘türkolmak’ kitabında kişisel bir benlik sorgulamasının ağır bastığını söyleyebiliriz” dedikten sonra şu değerlendirmede bulunuyor: “türkolmak kitabı, metinlerarası geçişleri olan, yukarıda da bahsettiğim gibi kimlik ve oluş süreçlerine dair de düşündüren bir şiir kitabı fikrimce. Bunun yanı sıra kimliğin getirdiği varlık sorunlarıyla da cebelleşen yer yer genelleşen yer yer kişiselleşen bir metin olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar yazar şiirin bir dizesinde, ‘türkolmak hayır anderson’ın hayali cemaatlerinden bahsetmiyo’ dese de ben o dizelere gelmeden ‘hayal edilmiş cemaat’ mensubu olmanın sıkıntısını hissettim, çünkü kendi deneyimimi de hatırladım, kitapla ilişkiyi başlatan yer de o kısım oldu, elbette yoruma açık. Ayrıca, parça parça söz edebilmiş olsam da metinde ezilen kimlikle çoğunluk kimliği arasındaki diyalektik ilişki, bir benin varolmasına başkasının dahli ve bunun yarattığı zorluğun sezdirildiğini düşündüm.”
Türk olmak üzerine on üç ders
Onaylı’nın elli altı sayfa olarak ince, ama metin olarak oylumlu kitabında on üç parça şiir yer alıyor. Şiirlerin tek bir temayı sürdürmesi dikkate alınacak olursa kitabın tek bir şiirden oluştuğu söylenebilir.
Kutay Onaylı’nın yapıtı için Türk olmaya giriş, on üç derste Türk olmak, Türk olmak üzerine on üç ders ya da Türk olmak hakkında on üç parça gibi tanımlar yapmak da mümkün. Kitabın, “birinci türkolmak” başlıklı ilk şiirinden kısa bir alıntı sunalım:
yirmi beş yıl ipincecik bir çizgiyle bakıştım
büyüdüm okudum yazdım düşündüm sevdim
gözüm hep o çizgide
sonra bütün kötü şiir riskine rağmen
derin bir nefes aldım sildim çizgiyi
türkolmaya karar verdim
Şemsiye kavram
Onaylı’nın “Türk olmak” sözcüğünü küçük harflerle ve bitişik olarak “türkolmak” biçiminde yazdığını kaydedelim. Şair temel aldığı meselenin en önemli ve çetrefilli kısmını böylece aşmaya yönelmiş denilebilir.
Kutay Onaylı, dil bilgisi açısından fiili isimle birleştirerek ve küçük harflerle yazarak konusuna uygun, genelleme yapmaya elverişli yeni bir kavram türetmiş. Bunu niye yaptığı üzerinde düşünebiliriz. Şiirin temasının, birçok açıdan algılanmasında çıkacak sorunu aşmak, yanlış anlamalara yol açabilecek algılamayı engellemek istemiş olabilir örneğin. Ama sanki daha çok şairin çözümleme ve yorumuna konu olan durum ve varlıkla ilgili bir şemsiye kavram olarak türetilmiş gibi “türkolmak”.
Onaylı’nın şiirlerin sayfa düzeninde, yazılışında, sayfadaki dizilişinde de özel bir biçimi söz konusu. Bunu şairin yeni bir şey söylediği konusunda okuru biçimsel yönden de ikna etmeye dönük bir hamle olarak değerlendirebiliriz.
Riskin büyüğünü almak
Kutay Onaylı, yukarıda alıntıladığımız parçada kendisinin de dile getirdiği gibi gerçekten büyük bir risk alarak önemli bir yapı kurmuş. Her şair şiir yazıyorsa risk alıyordur. Hatta diyebiliriz ki risk almadan şiir yazılmaz. Ama Onaylı, yalnızca genç bir şair olarak şiir yazmak açısından risk almamış. O aynı zamanda seçtiği tema, sorunsal yönünden de büyük bir risk almış. Mensup olduğu egemen kimliği sorgulamaya, deyim yerindeyse yapıbozuma ya da yapısöküme uğratmaya girişmiş. Son derece netameli bir girişim onunki. Ama aynı zamanda Kutay Onaylı, ilk kitabında, okurla buluşan ilk yapıtında gösterdiği bu cesaret dolayısıyla tebriki hak ediyor. Şairin bir başka “türkolma” dersinden, “beşinci türkolmak”tan bir parça aktaralım.
ve evet bir düşünce şiiri türkolmak
düşüncenin kellesi vurulmuş
duygudan ibaret olduğu yerde
Şair Altay Öktem’in de Kutay Onaylı’nın kitabına değindiğini belirtmiştik. Öktem’in “İddialı bir çıkış kitabı: türkolmak”, başlığı altında Gazete Duvar’da yayımlanan yazısında yaptığı değerlendirmeden bir bölüm okuyalım: “Türkolmak kavramını geniş bir yelpazede sorgulayıp yerli yerine oturtuyor. Tüm bu sorgulamayı, şiirsel söylemden taviz vermeden, hatta şiirsel söyleme yeni bir yol, yeni bir yolak açarak yapan şiirlerden oluşuyor kitap. Şiirler demek doğru olmayabilir, aslında bölümler halinde ilerleyen tek bir uzun şiir türkolmak. birinci türkolmak, ‘türkolmağın’ insanın kendi gözünde ‘gencölmesi’ anlamına geldiğini bilen yirmi beş yaşındaki bir gencin, ‘türkolmağa’ başlama sürecini anlatıyor.”
Öktem’in yorumunda da, Emek Erez’in yorumunda olduğu gibi kitabı, içindeki şiirleri, şiirlerin sorunsalını kavrayan son derece önemli noktalara değiniliyor. Her ne kadar birinin bir başkasına, herhangi bir konuda öneride bulunması “soğuk” karşılanıyor olsa bile risk alıp her iki yazarın yazılarının tamamının okunmasını önereceğiz.
Yorum çeşitliliği
Şiirin şiir olmasını sağlayan, bu yönde katkıda bulunan içsel etkenler gibi dışsal etkenler de vardır. Örneğin yorum. Yorum, şiirin şiir gücünü, etkisini arttıran dışsal etkenlerdendir. Hatta o etkenlerin başında geldiği de söylenebilir. Ayrıca şiir de yapı olarak, metin olarak yoruma, yorum çeşitliliğine açık bir türdür. Şiirin öneminin de buradan kaynaklandığı savunulabilir.
Elbette tüm bunlarla birlikte, şiirin yorumunda, kişisel algının da önemli olduğunu göz ardı etmemek gerekir. O nedenle şiirde yorum aralığı kapanmaz. Her okur daha önce yorumlanmış şiirden yeni anlamlar çıkarabilir.
Şiiri metinsel bir tür olarak ayıran, farklılaştıran özelliklerinden biri de dil, imge, tema, gibi kurucu öğelerinin yalınlığına karşın daima karanlık, amorf, puslu, muğlak diyebileceğimiz ve okunarak aşındırılsa da aşılmaz kalan bir yönünün bulunmasıdır. Şiir olmuş şiirin tüketilemezliğinin belli başlı nedeni de bu özelliği olduğu söylenebilir.
Yorumcuların, eleştirmenlerin, şiir üzerine düşünenlerin kılavuzluğu, şiirdeki bilhassa bu karanlık alanın aydınlatılmasında okur için önemli olur. Onlar okurla metin arasındaki mesafeyi ortadan kaldırmazlar, ama o mesafenin boyunun kısalmasını sağlarlar. Kaldı ki aslında her şiir okuru aslında metni algılayabilmesi için yorum yapması gerektiğinden aynı zamanda yorumcu, şiir düşünürü, eleştirmendir. Şiirin imgesel kilidinin açılması, okurla diyaloğa girmesi, konuşmaya başlaması da okurun bu özellikleri taşıyıp taşımamasına bağlıdır. Yorum çokluğu, yorum çeşitliliği yorumlanan metnin yeniden üretilmesini, dolayısıyla sanatsal değerini arttıran bir katkı sağlar. Bir şiir daha alıntılayarak devam edelim. Aktaracağımız bölüm “altıncı türkolmak” başlıklı parçadan:
türkolmak şanslı olanlarımız için
bir uçağa binip gitmek
(ve artık hep yanlış kıyısında
olmak denizin dönsen de)
daha özgür daha müreffeh yaşamak
beşinci türkolmağı
türkolmak new york’ta atina’da uxmal’de k
kafatasını ölçme not etmem
ve fark etmem ki tüm diller türkçeden geliyor
bu dil bile
Kaynak olma niteliği
Şiirleri, biçimsel yapısının önemini dikkate alarak, bozmadan aktarmaya çalışıyoruz. Umarız yayın sürecinde teknik bir aksaklık oluşmaz.
Kutay Onaylı sosyal bilimlerin uğraştığı, akademilerin tez konusu yaptığı, tartıştığı ve daha çok siyasal yönüyle dikkat çeken bir konuyu; kimlik konusunu, sadece kimlik konusunu da değil egemen kimlik konusunu, şiirin dil ve imkanlarıyla sorunsallaştırmış. Genellikle makaleler, akademik tezler için cazip görünen bir sorununun şiirin de konusu olabileceğini düşünmüş ve düşündüğünü de gerçekleştirmiş. Sonuç olarak amacına ulaşmış olduğunu da söyleyelim. Sorunu şiire, şiirin dil ve imkânlarını kullanarak Altay Öktem’in de belirttiği gibi “yeni bir yol, yeni bir yolak açarak” aktarmış ve son derece önemli bir adım atmış. Kısaca genç bir şair olarak Onaylı çok önemli bir iş çıkarmış. Makale, tez, kitap oylumunda çalışmalarda karşımıza çıkan kimlik sorununu, şiire, şiirin diline şiirin sahasına taşımış.
Hedefini tutturabilen her şiir, her şiir kitabı aslında şiir için aynı zamanda bir kaynak kitap, başvuru yapıtı niteliğindedir, dolayısıyla öğreticidir. Şiirin didaktik boyutu olsa bile elbette başlı başına bir eğitim öğretim aracı değildir. Kaldı ki çağdaş şiirin böyle bir önceliği de yoktur. Ancak şiirin yeni duyarlılıkların, yeni farkındalıkların oluşmasında önemli rol oynadığını kabul etmek gerekir. Şunu da ekleyelim: Şiir aynı zamanda bir algı eğitmenidir.
Kimlik ve söylem
Kutay Onaylı’nın kimlik konusundaki tavrı kadar kimlikle ilgili söylemi de son derece önemli. Onaylı on üç parçada “türkolma” konusunda düşüncelerini dile getirirken bir kez bile kimliği kimliğe kırdırmıyor. Kimseyi kimseye üstün tutmuyor. Kimse kimsenin önüne geçmiyor. Üstüne de basmıyor. Daha doğrusu şair söylemini, nasıl hiyerarşi üretmeyecekse öyle kuruyor. Şiirler öyle kurgulanmış. Evet kurgulanmış şiirler. Hem son derece dengeli hem de daha önceden kurulmuş ve artık statikleşmiş dengeleri bozan bir girişim diyebiliriz. Kitabın “on ikinci türkolmak” başlıklı şiirinden bir bölüm aktaralım:
bana diyecekler ki
sen kendinden özünden nefret mi ediyorsun sen bizden
kürdün ruhumun ermeninin hiç suçu yok mu
ve ben demeyeceğim ki
öz nedir arkadaşlar kendi nedir biz nedir
haydi bunların yapı sökümünü yapalım hayır
diyeceğim ki herkes
herkes silahlarının başına demişti İyi Çevirmen hayır
daha iyi çevireceğim
herkes kendi silahlarının başına
evet yani herkes
herkes kendi günahlarının başına
ben türkoğlu türküm
kürdün ruhumun günahı
beni niye bağlasın
herkes günahlarının başına
Kimlik sorunu
Her kimlik sorunludur. Hele egemen kimliklere mensup olmak daha da sorunludur. Egemen kimlikle ilgili sorun politik olduğu kadar etiktir de. Kimliğin etik açıdan içerdiği sorunlar hem güncel hem de tarihsel krizler üretir. Egemen kimliklerin, hangisi olursa olsun, tarihsel arka planlarıyla birlikte düşünüldüğünde çok da matah olmadıkları çıkar açığa. Etik olarak yüzleşilmeyen, hesaplaşılmayan kimlik aslında herkeste iğretidir. Kimlikler mensubuna ancak yüzleşilebildiği, hesaplaşılabildiği, sorgulanabildiğinde bir değer katabilir.
Okurun kitabın son sayfasına geldiğinde bile hâlâ “türkolmayı” sökmeyi sürdürmesi, kitabı kapattığında bile “türkolmayı” sorgulamaya devam etmesi “Türk olmak”la ilgili midir, yorumunu okura bırakalım. Ama Onaylı’nın şiirleriyle, kitabıyla bu durumun doğrudan ilgili olduğunu söylemeden de geçmeyelim.
Onaylı’nın “türkolmak” şiirleri için bir kimlik yüzleşmesi, sorgulaması olarak çok önemli bir adım diyebiliriz. Bildiğimiz kadarıyla kimliğinin şiirini yazmak modern Türkçe şiir için bir ilk. Bu da yeterli, ama kitabın 2024 yılının en ilginç şiir kitaplarından biri olarak değerlendirilmesine vesile olacak başka özellikleri de söz konusu. Onları keşfetmeyi ise okura bırakalım.