Son anayasa değişikliğiyle kimsenin tam olarak anlamadığı, o yüzden de anlatamadığı bir sistem yaşıyoruz. Bana göre adı "Partiye bağlı cumhurbaşkanlığıymış gibi başkanlık sistemi" Erdoğan başkan denilmesini çok istese de, dünyada da artık başkan olarak anılmaya can atsa da, nedense bilhassa televizyon programlarında kendisini hâlâ cumhurbaşkanı olarak adlandırıyorlar. Bunun çeşitli nedenleri var, birinci olarak dilimizin alışık olmaması, insanlara cumhurbaşkanlığı başkanlıktan daha ciddi görünüyor. İkincisi daha da önemli, parti başkanı zaten başkanı olduğu için, 2 başkan fazlalık gibi duruyor ve başkan olarak göremiyor, kafasından "Zaten başkan". Üçüncüsü de biraz ikinciyle bağlantılı, parti başkanından cumhurbaşkanı yada başkan olmaz diye bakıyor, düşünce olarak asker yada benzeri üst makamları en üst makama artık kabul etmese de beyin hâlâ oralarda, alışmak zor geliyor. Buna Abdullah Gül örneğiyle itiraz edebilirsiniz belki ama Gül parti başkanlığını o kadar kısa yaptı ki, kendisini anlayana kadar cumhurbaşkanı oldu. Bir de beğenin yada beğenmeyin, Gül’ün Erdoğan’a göre daha oturaklı bir duruşu var, en üst makamda sırıtmıyor.
Yeni sistemde bir cinslik daha var, o da bakanların meclis dışından olması yada meclis içinden olacaksa da vekillerin meclisten istifa etmeleri zorunluluğu. Bu da yetmiyor, bakanlık bitince tekrar milletvekilliğine dönememeleri. Bu ikinci sistem benim kafamda çok soru işaretini de beraberinde getiriyor.
Bakan olmuş bir milletvekillinin, meclisten istifa etmek zorunda kalması benim gözümde bakanlığı küçültüyor. Şöyle düşünüyorum, bu bakanlık öyle berbat bişey ki, o berbat işi yapan birisi aynı anda halkın seçtiği vekil olamaz. Yada tersi, diyelim ki bu vekillik o kadar berbat ki, bakanlıktan sonra tekrar vekil olunmaz.
Son hükümete ve yeni yasaya göre cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak, adalet bakanı olan Abdülhamit Gül, içişleri bakanı olan Süleyman Soylu ile dışişleri bakanı olan Mevlut Çavuşoğlu milletvekili seçildikten sonra bakan oldular ve yasa gereği meclisten istifa ettiler.
Son dedikodu yada söylentilere göre damat Berat Albayrak ile Süleyman Soylu, Erdoğan’ın dinlenceden sonra yeniden kuracağı hükümette yer almayacaklar. Bugüne değin hep CHP içindeki klikler konuşulurdu, ilk kez AKP’deki klikler konuşulmaya başlandı. Berat Albayrak’ın başını çektiği Pelikancılar grubu var, Süleyman Soylu bir grup lideri gibi davransa da parti içinde ne kadar grup gibi bilmiyorum ama varsa da adı Ergenekoncular olur sanırım. Erdoğan’ın damadı grup olur da oğlu Bilal olmaz mı, onun da bir grubu var ama hâlâ bir isim bulabildiklerini sanmıyorum. Yani anlayacağınız 2 grubun lideri hükümet dışı kalacak gibi gözüküyor.
Bu yazdığım olur yada olmaz, o konuda iddia etmenin bir anlamı yok ama taban bu kadar rahatsızsa ki öyle, o zaman Erdoğan bu 2 kişiyi uzaklaştırmak zorunda. Peki sonrası ne olacak, meclise dönemeyen Albayrak ile Soylu’yu düşünmek bile istemiyorum. Tam da başlıkta yazdığım gibi ikisi de ayazda kalacaklar.
Berat Albayrak’ın işi zor, ekonomiyi bu noktaya getiren damat herhalde Erdoğan’a ekonomi baş danışmanı filan olamaz, Erdoğan bu kadar acemilik yapamaz ama daha da zor olanı Süleyman Soylu. Erdoğan milletvekili seçimlerinde Soylu’nun adının üstünü çizmiş, sonra büyük olasılıkla Ergenekon’un ısrarıyla yeniden aday olarak yazmış ve mecburi içişleri bakanı yapmıştı.
Benim en çok merak ettiğim, ikisi de bakan yapılmaz ve yolda karşılaşırlarsa, yine birbirlerine omuz atarlar mı, yoksa tam dalarlar mı?
