Murat Aksoy
Binali Yıldırım’ın başarısı
Önceki gece tüm Türkiye farklı TV ekranlarından aynı programı izledi.
17 yıl aradan sonra parti liderleri düzeyinde olmasa da, siyasi bir kararla yenilenmek zorunda kalan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iki adayı Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım aynı ekranda münazarada buluştu.
İsmail Küçükkaya’nın yönettiği münazara, yarışan, rakip adayların uzun bir aradan sonra bir araya gelmesi açısından da ilkti. Umarız bu program sonraki buluşmalara vesile olur.
FORMAT OLMADI
İçeriğe girmeden önce münazaranın formatı üzerine birkaç notu ifade etmekte fayda var.
Münazarayı yöneten İsmail Küçükkaya elbette zor bir görev üstlenmişti. Özellikle iktidarın psikolojik baskısı varlığını bütün bu süreçte hissettirdi. Küçükkaya olabildiğince tarafsız olmaya çalıştı. Ama şu gerçeği de hemen not edelim; Küçükkaya ne yaparsa yapsın toplumun bir kısmı kendisine belli bir önyargı ile bakacak ve kendisini "taraflı" olarak görecekti.
Küçükkaya tarafsızlık adına neredeyse "apolitik" denebilecek tutum sergiledi. Bu durum, bazı kavramları olduğu gibi telaffuz etmesinin önüne geçti. Kürt seçmenler söz konusu olduğunda, soru içinde kullanılan kelimeler, Kürtleri tanımlamak için kullandığı kavramlar hiç şık olmadı.
İkincisi yine adaylara eşit yaklaşım adına her soru için ayrılan 3 dakika kuralı, bu münazara için yetersiz kaldı. Bu tür süre sınırlamasını bir fikir tartışmasında koymak ve uymak uygun olabilir ama vaatleri, projeleri, dertleri olan iki aday için bu süre, kendilerini ifade edebilmeleri açısından yeterli olmadı.
Bu tür bir münazarada 4-5 dakika ve gerektiğinde +1 dakikalık ilave süre verilmesi, adayların kendilerini iyi anlatması açısından daha verimli olacaktı.
Son olarak bir medya mensubunun, program sonunda konuklara kendisiyle ilgili yorumları sorması, nezaket açısından anlaşılabilir olsa da profesyonellik açısından da şık olmadı. Bunu konuklar değil, izleyiciler değerlendirecektir.
Yine de tüm bu eksilere rağmen, Küçükkaya’nın yapılabileceklerin en iyisini de yaptığını ifade etmek gerekiyor.
ADAYLAR VE PERFORMANSLARI
Yaklaşık 2.5-3 saat süren programda adayları değerlendirdiğimizde Ekrem İmamoğlu’nun açık biçimde üstünlüğünü görmek mümkün.
Bu üstünlük öncelikle moral üstünlüğün verdiği bir rahatlıktan kaynaklanıyor. İmamoğlu, başkan olmayı istiyor, projeleri var, programı var, ekibi var ve başkanlığı da kazanacağına inanıyor.
Sorulan sorulara verdiği cevaplar, süreçlere hâkimlik, vaatler konusundaki inandırıcılık, vücut dili ve rakibine karşı kullandığı uslüp ile fark yarattı.
31 Mart gecesi olanlardan oy farkına, saat saat yaptığı açıklardan rakibinin neler dediğine ve Sayıştay Raporu’ndaki rakamlara kadar her konuya hâkim olduğunu, neler olduğunu gösterdi programda.
Buna karşı Binali Yıldırım ise iktidar olmanın, iktidar gücünün verdiği özgüvene rağmen "gerçek" sorular karşısında bocaladı, sinirlendi ve rakibine yönelik sert suçlamalarda bulundu.
31 Mart seçim gecesi neler yaşandığını ve devam eden süreçte neler olduğunu tam idrak edemediğini gördük. YSK iptal kararında "çalma" bir iptal nedeni olmadığı halde, oyların çalındığını sıkça tekrarladı. Bunlar hep eksi puanlardı.
Gerginliği vücut diline yansıdı. Sonuç olarak içinde olduğu yarışa kerhen girmiş olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Binali Yıldırım, adaylığının kendisine rağmen bir adaylık olduğunu her haliyle programda ifade etmiş oldu.
Sayıştay Raporu konusunda İsmail Küçükkaya’yı sıkıştıracağım derken İmamoğlu’nun konuya hakimiyeti karşısında zor duruma düştü.
Uzmanlık alanı olan konulara hakimiyeti var ama hayata geçirdiği projelerin toplumsal maliyetleri konusunda kendisine bir soru gelmediği için bu projelerin fayda/zarar kıyaslamasını yapma imkânı olmadı.
MÜNAZARA KİME YARADI?
Gelelim en zor soruya; bu münazara kime yaradı?
Bundan önce cevaplamamız gereken soru şu; ne oldu da AK Parti ve Binali Yıldırım 31 Mart öncesi teklif edilen bu münazaraya çıkmaya ikna oldu?
Bu sorunun cevabı basit. Yapılan araştırmalarda Binali Yıldırım'ın geride çıkması bu münazaranın gerçekleşmesini sağladı. Amaç bu münazarayla Binali Yıldırım’ın, sandığa gitmeyen AK Partilileri, muhafazakâr Kürtleri ikna etmesiydi. Bunda ne kadar başarılı olup olmayacağını 23 Haziran gecesi göreceğiz.
Ama Yıldırım bu programla şunu sağladı; AK Parti tabanı ilk kez Ekrem İmamoğlu’nu baştan sona kadar dinlemiş oldu. Onu tanıdı, 31 Mart gecesinden bu yana olana süreci onun ağzından dinledi. Projelerini ve vaatlerini dinledi. Binali Yıldırım ile karşılaştırma imkânı verdi.
İktidara yakın medyanın adını bile anmadan "CHP’nin adayı" olarak sundukları Ekrem İmamoğlu, AK Parti tabanına kendi propaganda makinası olan görsel medyasıyla ulaştı.
Bu açıdan Yıldırım’ın hedeflediğinin aksine bu program, İmamoğlu’nun oy almak istediği toplumsal kesimlerle doğrudan diyalog kurup onları etkilemesine yol açtı ki, bunun anlamı ve değeri çok büyük.
Ekrem İmamoğlu, bu münazaraya seçilmiş belediye başkan olarak katıldı ve 23 Haziran’da da seçilecek başkan olarak çıktı.
Binali Yıldırım için görünen en iyi koltuk, Cumhurbaşkanı yardımcılıklarından biri olacaktır.