Ahmet Nesin
Bir de konuşmasını bileydin hatip Recep 'Tamam' Erdoğan!
Darbecilerin ve diktatörlerin ortak özellikleri vardır, genelde eğitimsizdirler, o yüzden de zaten demokrasiye karşıdırlar, sadece okuma yazmaları vardır ama kitap okumadıklarından dolayı, o da ilkokul 3 düzeyindedir ve yumuşacık G'yi gülerek karıştırdıklarını söylerler yada Fazıl Hüsnü'nün öldüğü gün Necip Fazıl şiiri okurlar. Birisi heykel yıkarken, diğeri de Picasso yada Dali'nin bir eserini görüp "Bunu ben de yaparım nitekim" deyiverir. Yaşamlarında hiç tiyatro seyretmemişlerdir ama tiyatrocudan konuşma dersi alırlar. Estetiği ya botoks yada örümcek ağı sistemiyle yüz gerdirme zannederler. Artık gamzelerinin olmadığını fark ettiklerinde iş işten geçmiştir, yüz tekrar sarktığında gamze geri gelmez, buldog köpeği gibi olursun ama ondaki şirinlikten eser yoktur sende.
12 Eylül darbesi zamanında sıkıyönetim muhabiriydim. Evren'in kurmay heyetinde bir kurmay binbaşıyla arkadaş olmuştum. Demokrat bir arkadaştı ve emirle yapıyordu bu görevi. Evren'e yalvarır hale gelmişler, "Efendim, lütfen bizim yazdıklarımızın dışında konuşmayın mitinglerde" diye. O kadar saçmalıyordu ki Evren, binbaşı utanıyordu. Sonunda dayanamadı ve istifa etti. Kendisini eleştirmiştim, arasıra da olsa doğru şey söylemesini sağlayan olduğunu ima etmiştim. Bana verdiği yanıt çok ilginçti, "Sevgili Ahmet, kimsenin bu heyetten haberi yok, o yüzden bu saçmalıkları direkt Evren'in yaptığını biliyor halk ama bizim kendi mesleki çevremiz var ve onlar bizi biliyor. Daha fazla rezil olmayı göze alamazdım." Haklıydı, zaten darbeye de karşıydı ve istifa edebilecek rütbeye gelmişti. Okumamış Evren'in zart-zurt konuşmaları onun askeri geleceğini bitirmiş ama o da mesleki kariyerinin rezil olmasını engellemişti.
Recep 'Tamam' Erdoğan da aynı durumda, ben Erdoğan'ın kurmay ekibinin Erdoğan'ın konuşmalarından rahatsız olduğundan adım gibi eminim. İngiltere Avrupa Birliği'nden çıkma kararı aldığında "Görüyorsunuz, kurucu olmasına karşın İngiltere bile çıktı AB'den, almazsanız almayın" demişti. Bunu söyleyeceğini önceden söylemiş olsa kurmayları kendisini uyarırlardı, çünkü İngiltere AB'de kurucu ülke değil ve başvurduktan 4 yıl sonra kabul edildi. AB Paris Antlaşması'yla 1951 yılında oluşmaya başladı. İngiltere 1961 yılında ilk başvurusunu yaptı ama Fransa cumhurbaşkanı De Gaulle tarafından rededildi. Nedeni "İngiliz Milletler Topluluğu" olması ve ilişkileriydi. Daha sonra 1 kez daha reddedildi ve ancak 1973'de AB'ye kabul edildi. Ama hiçbişey okumayan Erdoğan'ın bundan haberi yoktu, olması da olanaksızdı.
Laf lafı açmışken yazamadan geçemeyeceğim. Erdoğan'ın bir de "White Sea" macerası var. 4-5 yıl önceki bir konuşmasında hem yabancılara hem de halkımıza ne kadar iyi 'ingilazca' bildiğini kanıtlamak için söylemişti bunu, ben de içimden "Ne bilgili adam, benim bugüne değin duymadığım denizleri bile biliyor" demiştim. Meğersem söylemek istediği "Akdeniz"miş. Düz mantıkla gidersen ve "Karadeniz"in karşılığı "Black Sea" olursa, "Akdeniz"in karşılığı da "White Sea" olmalı değil mi ama!.. Bence İngiliz Dil Kurumu onursal başkan olarak atamalı Erdoğan'ı ama 4 dönemdir aday adayı olup da bir türlü aday yapılmayan Abraham Sweat Voice işi bozuyor sanırım. En iyisi bu konuyu Susan White Water'a sormalı Erdoğan. Oysa Abraham Sweat Voice bugünleri görerek yıllar önce şarkı bile yapmıştı:
One a day
Two a day
Three a day
Fourteen a day
What kind of a she na nai, diye...
Tam da yazıyı bitiriyordum ki son muhteşem haber geldi, Erdoğan 2013 yılında seçim konuşması yapmak için Kahramanmaraş'a gideceğini açıklıyor AKP toplantısında. "Sütçü Nene'nin memleketine, kahramanlar diyarı Maraş'a gidiyorum" dedi. Oysa Kahramanmaraş'taki kişi Sütçü İmam, bir de kadından imam olmaz, diğeri Nene Hatun, oda Kahramanmaraş'lı değil. Kahrolsun Prompter, yaşasın anarşizm...
Ne demeli bilmem ki, işte bütün bu dediklerimi yapmazsan siyasetçi olursun ama sadece hot-zot başkan olmaya aday olursun. Sonunda prompter bozulur ve 1,5-2 dakika karşısında dut yemiş bülbüle dönersin, çünkü başkalarının yazdıkları hakkında en ufak bir bilgin yoktur ve spontane devam edemezsin. O kadar sinirlenirsin ki cahilliğine "Namaza niye gidiyor THEN GALL A LACK" der, kendini de inkar edersin.