Ragıp Duran
Bize artık bir cephe gazetesi lazım!
Saray, adım adım düşünce, ifade ve basın özgürlüğünü boğuyor. 15 Temmuz ardından KHK ile onlarca yayın organını yasakladılar. Yüzlerce gazeteci işsiz kaldı. Başka iş bulabilen meslekdaşlarımız reklam ajanslarına ya da halkla ilişkiler şirketlerine geçtiler. Bazıları İnternet gazeteciliğine transfer oldu. Bir çok arkadaşımız ise İstanbul ve Ankara’yı terk edip Ege Akdeniz sahillerine emekli hayata çekildi. Az sayıda da olsa bazı meslekdaşlarımız mesleğe devam edebilmek için yurtdışına çıkmak durumunda kaldı.
Bu arada yine yüzlerce akademisyen barışı savundukları için ya işlerinden oldu ya da halen devam eden yargılamalar nedeniyle Adliye Saraylarına taşınmak zorunda.
Cumhuriyet tarihinde, aydınların, gazetecilerin, akademisyenlerin, sendikacıların ve STK yönetici ve mensuplarının cezaevlerini doldurduğu olağanüstü bir dönem yaşıyoruz.
Doğan Medya’nın pek de şeffaf olmayan ayrıca gönüllü olmadığı anlaşılan bir ticari işlemle iktidara yakın bir başka holdinge verilmesinin ardından Özgürlükçü Demokrasi’nin, gelen ilk bilgilere göre, TMSF marifetiyle kayyıma devredilmesi, önümüzdeki yakın gelecekte, Saray’a biat etmemekte direnen 3-4 gazetenin daha yayınlanmasının giderek imkansız hale geleceğini öngörüyor.
Şimdi sorulması ve kolektif olarak yanıtlanması gereken iki soru şu: Bağımsız gazetecilik nasıl yapılabilecek? Bağımsız gazeteciler neyi nasıl yapmalı?
Tek Adam’ın Tek Medyası’na karşı, tiraj ve kadro açısından ne yazık ki zaten çok güçlü olmayan bağımsız gazetecilik taraftarlarının birleşmekten başka çaresi yok. Tek tek ayrı ayrı, yurtiçinde ve yurtdışında bağımsız gazetecilik yapmaya çalışan radyo, televizyon, gazete ve İnternet siteleri var. Bu kurumların, altyapı, kadro, emek, zaman ve akıllarını bir araya getirmek olağanüstü bir sinerji yaratacak.
Eski tabirle bugün bir "Cephe Gazetesi’’ne ihtiyacımız var. Aslında yine eski tabirle objektif koşullar böyle bir gazetenin yayınlanması için müsait. Türkiye’de ya da yurtdışında Türkçe ya da Kürtçe yayınlanan medya organlarından hiç biri, tek başına, bütün toplumsal muhalefeti tek başına temsil edemiyor, onu olduğu gibi yansıtamıyor. Günlük bir gazete çıkarabilecek kadar kadro Türkiye’de ve yurtdışında mevcut. Daha da önemlisi, genel okur profilini düşünecek olursak, böyle bir gazetenin okuru da hazır. Sübjektif koşullara baktığımızda aşılması gerekli bir çok engel var. Önem sırası gözetmeksizin engelleri ve önerileri sıralamaya çalışayım:
- Gazetecileri, siyasi-ideolojik kimlikler/motivasyonlar bir araya getiremez. Sosyal-demokrat bir gazeteci Kürt bir televizyoncu ile kolay kolay anlaşamaz. Keza Marksist bir gazetecinin liberal bir meslektaşıyla uyum içinde çalışması haliyle zor. Gazetecileri bir araya ancak gazetecilik/habercilik motivasyonları ve özgürlük bir araya getirebilir. Kimsenin kimseyi İslamiyete ya da Marksizme çağırmasına gerek yok. Marksist Marksist kalsın, Müslüman da Müslüman. Ama ikisi de demokrasi ve barıştan daha önemli bir ilkeye sahip değilse, birlikte çalışabilir. Çalışmalıdır.
- Gazeteciler genelde aslında biraz fazla bencil insanlardır. Kendilerini toplum mühendisi ya da kamuoyu oluşturucusu olarak görürler. Sahne sanatçıları gibi alkış ister, övülmeyi bekler. Bu karakterleri hem bireyseldir hem de siyasi. Yani her gazete yöneticisinin temel mottosu ‘’Küçük olsun benim olsundur’’. Bu nedenle birlik, işbirliği, cephe gibi kavramlardan kaçarlar. Böyle bir durumu kendi iktidarlarının azalması ya da topyekün kaybolması olarak görürler. Siyasi-ideolojik olarak ve yayıncılık anlayışı itibarıyla da, biraz da bahane olarak, en iyi ve en doğru gazeteciliği kendilerinin yaptığına inandıkları için başkasıyla işbirliğine girmekten çekinir. Bu zihniyeti kırmak lazım. Israr edenleri de devre dışı bırakmak gerekir.
- Bu Cephe Gazetesi fikrini uygulamaya geçirebilmek için bir Gazeteciler Meclisi’ne ihtiyacımız var. Yurtiçinde hatta önce kentlerde ve bölgelerde bilahare yurtdışında da toplanmamız lazım. Bu Meclis toplantılarına herkes gazetesi, dergisi adına değil, bağımsız gazeteci kimliğiyle, yani meslekdaş olarak katılırsa yararlı olur.
- Meclisler gündemdeki temel ihtiyaç ve sorulara nasıl karşılık vereceğini özgürce tartışarak saptayabilir. Nasıl bir gazete istiyoruz? Bu gazeteyi nasıl yayınlayabiliriz? Ayrıntıya da girmek gerekir: Nasıl bir birinci sayfa tasarlayacağız? Köşe yazarları olacak mı? Kimler nasıl yazacak? İç siyaset, dış siyaset, ekonomi, toplum, sağlık, eğitim, ekoloji, kadınlar, çocuklar, bilişim, spor, kültür-sanat sayfalarının temel perspektifi ne olacak?
- Çok genel bir tanımlama ile sadece demokrasi ve barış temelinde, komünist liberal, sosyal-demokrat sosyalist, anti-kapitalist Müslüman AKP mağduru, Türk Kürt, Alevi Sunni, Çerkez Arap ayrımı yapmadan demokrasi ve barış isteyen okurlara bir gazete sunmak isteyen bütün gazetecilerin, bütün iletişim akademisyenlerinin, bütün gazete okur yazarlık düzeyi yüksek okurların Meclis’lerde bir araya gelmesi gerekiyor.
- Benim idealimdeki Cephe Gazetesi, mevcut gazetelerin bir araya gelip bir konfederasyon yapılanması değil. Mevcut gazetelerin eski kimliklerini büyük ölçüde portmantoya bırakıp yeni bir gökkuşağı gazetesine girmesi gerekiyor.
- Mevcut iletişim teknolojilerini, uzmanlarla beraber değerlendirip, Cephe Gazetesinin, ille de kağıda basılı bir günlük gazete olması şart değil.
- Bu konuda dünyada çeşitli örnekler mevcut. İstibdat rejimlerine karşı siyasi ve medyatik mücadelede esinlenebileceğimiz modeller var. 2. Dünya Savaşından sonra Fransa, Franko’dan sonra İspanya, Latin Amerika’da ve Asya ve Afrika’da başarılı çalışmalar biliniyor. Bunları ayrıntılı bir şekilde inceleyip Türkiye modelini oluşturmak için esinlenmek, adaptasyonlar yapmak mümkün.
Benimkisi tamamen kişisel bir öneri. Bu konuyu henüz en yakın meslekdaşlarımla bile konuşmadım, tartışmadım.
İlk adım Gazeteciler Meclisi.
Türkiye’nin medya manzarası bize yeni bir sorumluluk yüklüyor. Elimizi taşın altına sokma zamanı geldi, geçiyor bile.
Dayanışmayla saygılar!