Boş laf siyaseti ülkesi ve Dalida

Türkiye’de siyasi açıklamaları dinlerken dilimin ucuna Dalida’nın “Parole, parole, parole” şarkısı geliyor. Çünkü siyaset kavramlar üzerinden değil, kelimeler üzerinden götürülüyor ve kimse bu kelimeler hangi kavramlara dayanıyorlar diye üzerine gitmiyor.

Türkiye’de siyaset, dikkatinizi istirham ediyorum, kavramlar üzerinden değil, kelimeler üzerinden götürülüyor ama kimse bu kelimeler hangi kavramlara dayanıyorlar diye üzerine gitmiyor, konuyu açmaya çalışacağım.

Ünlü şarkıcı Dalida’nın “Parole, parole, parole” nakaratlı bir şarkısı vardır, hala çalar sağda solda, Dalida vefat edeli seneler oldu ama unutulmaz bir kadın sanatçıdır, Ömer Şerif ile, Alain Delon ile aşklar yaşamıştır.

“Parole” kelimesinin Türkçeye en iyi çevirisinin “laf” olduğunu düşünüyorum yani şarkının adı “laf, laf, laf” ve bu formül kanımca Türkiye siyasetinin en iyi anlatımı.

Neden mi böyle söylüyorum, açacağım.

Devlet protokolüne uyarak gidelim de kimse kızmasın.

Cumhurbaşkanı Erdoğan TBMM’nin açılışında bir konuşma yaptı ama bu konuşmada kullandığı kelimelerin, tekrar ediyorum, kavramların değil, içleri tamamen boş, hatta bomboş.

Erdoğan bu konuşmasında özetle yine bir anayasa çağrısı yapıyor ve şöyle diyor: “Darbecilerin direktifi olarak değil, gerçekten yerli, milli, sivil, vizyoner bir anayasa isteyen herkes bu çağrının muhatabıdır.”

Yerli anayasa ne demek, anayasa temel hukuk metni bir ülkenin, hukukun yerlisi olur mu, ne demek istediğini, kullandığı “yerli” kelimesinin anlamını anlamak mümkün değil.

Milli anayasa ne demek, “milli” burada ulusal anlamına mı, o zaman yerli ne demek idi, yoksa “milli” kelimesinin etimolojik kökenine göre dini mi demek, bilen, anlayan var mı?

Sivil anayasa ne demek, sivil askeri olmayan anlamına mı, eğer öyleyse sivil AKP (!!!!!) bu hedefe 2002’den beri neden kilitlenmedi?

Vizyoner anayasa ne demek, bilen var mı?

Ama, mesele sadece Erdoğan ya da AKP ile de sınırlı değil, gelelim CHP’ye ve eminim CHP bu “parole” (laf) konusunda Erdoğan’a tur bindirir.

Seçimlerden sonra CHP’nin popüler kelimesi “değişim” ama kimse, özellikle kendine değişimci diyenler değişimden ne anladıklarını ortaya koymuyorlar.

Değişim sadece Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı bırakması ve yerine başkasının mı geçmesi?

Peki değişimciler seçmene bu lider değişimi dışında değişim adına ne vadediyorlar, bilen var mı, parti programında, parti tüzüğünde, Siyasi Partiler Kanununda ve hatta Anayasada ne gibi dönüşümler var, kimse bilmiyor.

Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve başka adaylar bu konuda ortaya tutarlı bir program sundular mı?

Bayılıyorum, seçim sonuçlarını çok sert eleştirenler “CHP sol politikalara dönmeli” diyorlar ama sol kelimesini ne anlamda kullanıyorlar, yine hiç belli değil, üstelik bu “dönmeli” kelimesi geçmişte CHP’nin sol parti olduğu anlamına mı geliyor?

Kadınların türban kullanma hakkını savunmak sağ politika mıdır, yoksa mefhum-u muhalifinden, türban karşıtlığı sol politika mıdır?

“CHP sol parti olmalıdır” diyen arkadaşlar ILO’nun (Uluslararası Çalışma Örgütü) yayınladığı 177 sözleşmeden Türkiye’nin sadece 59’unu kabul etmiş olmasını eleştiriyorlar mı, mesela, sol CHP’liler madenlerde yaşanan faciaları büyük ölçüde önleyecek ILO’nun 1995 tarihli, 176 sayılı sözleşmesinin (ATEX) hemen uygulanmasının neden kavgasını vermemektedirler?

Hem sol politika de, hem de ILO sözleşmelerine mesafeli dur, tam Dalida’nın şarkısına göre bir siyasi tavır.

Yoksa CHP’nin bir sol parti olmasını isteyenler ödünsüz “milli egemenlikçi” bir sol anlayıştan mı yanalar?

Milli egemenlikçilik, kurucu değerlere ödünsüz dönme talebi teknik olarak AB gibi, Avrupa Konseyi gibi kurumlara egemenlik devrini dışlayan bir özlem mi?

Yani “CHP sol parti olmalı” diyenler Türkiye’nin AB tam üyeliğine, AİHM’in yargı yetkisine, mevcut Anayasanın 90. Maddesinin son cümlesine karşılar mı, ödünsüz milli egemenlikçilik muhtemelen de bunu gerektiriyor, böyle bir özlem olabilir, siyaseten kimsenin elini bağlamamak lazım ama bu özleme sol demek mümkün müdür?

Laiklik çok haklı olarak temel motto ama kimse laiklik nedir konusuna girmiyor, laiklik meselesi Diyanet’in kurumsal ve anayasal konumu gündeme getirilmeden tartışılıyor CHP’de, Özgür Özel seçimlerden önce “Diyaneti biz kurduk, neden karşı olalım?” diyebiliyor, tam bir kavramsal boşluklu kelimeler dünyası, laf salatası yani.

Bu listeyi çok uzatmak mümkün, sabah akşam uyuşturucu işine bulaşmış çetecilerle iç içe bir partinin milliyetçiliği gibi ama uzatmanın gereği yok.

Nedense Türkiye’de siyasi açıklamaları dinlerken dilimin ucuna hep Dalida’nın “Parole, parole, parole” şarkısı geliyor.

*Dalida: Parle, parole, parole

CHP: Değişim, laiklik, demokrasi, sol, sağ-türban, ILO, kurucu değerler-tam bağımsızlık, AB, A. Konseyi, AİHM, vs., iyi bir belediyecilik.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi