Eser Karakaş
Bu kadar düzeysizlik AKP için bile fazla
Bu tür yazılar yazmayı sevmediğimi itiraf ediyorum ama bazen kaçınılmaz oluyor çünkü muhâtab olduğumuz, olmak zorunda kaldığımız düzey o kadar korkunç ki insan ruh sağlığını korumak için tepki vermek durumunda kalıyor.
AKP kurumsal olarak ve yöneticileri de “çifte karakterli” kimlikler.
AKP kurumsal olarak “çifte karakterli” çünkü hala internetten AKP parti programına ulaşılıyor, değiştirmiyorlar da(!), bir parti programı o partinin kimliği, kişiliğidir, sadakat şarttır, o program orada iken 2013 ve sonrasında AKP’nin yaptıklarına, söylediklerine bakın, neden “çifte karakter” vurgusu yapıyorum, anlaşılır. Aynı sorun yöneticileri için de geçerli, partinin kuruluşundan 2012’ye kadar söylediklerine, bir de şimdi söylediklerine bakın, “çifte kişilik” konusu çok netleşir.
Ancak, bu kadar belirgin bir “çifte kişilik” ve bunun uygulamalara, söylemlere yansıması kaçınılmaz olarak inanılması zor bir düzey sorunu da üretiyor.
Öyle bir düzey ya da düzeysizlik sorunu ki, bunu tüm samimiyetimle yazıyorum, AKP için bile fazla.
İki, üç gündür basında, sosyal medyada AKP’nin çok önemli (!) üç isminin, Binali Yıldırım, Bekir Bozdağ, Süleyman Soylu seçim sürecinde telaffuz edebildikleri, söylemeye cüret ettikleri cümleler viral oldu.
AKP’li diye herkesi ciddiye almak zorunda değiliz ama bu üç isim önemli isimler, biri başbakanlık yaptı, biri halen İçişleri Bakanı, biri de yine halen Adalet Bakanı.
Bir üst cümlemde “önemli” sıfatını bilerek kullandım çünkü aklıma Çetin Altan’ın “önemli olmak mı, yoksa değerli olmak mı?” sorusu geldi bir anda, bu isimlere ancak önemli sıfatı yakışıyor muhtemelen, öbür daha önemli sıfat çok fazla bu muhteremlere. Tamam, seçimlere gidiliyor, bu seçimler herkes için ve en başta da AKP için çok önemli, herkesin yargılanma ihtimali çok yüksek.
Bekir Bozdağ için bir şey söylemeyeceğim ama mesela Binali Yıldırım Ulaştırma Bakanı iken oğlu deniz ulaştırma şirketi kurdu, çok sayıda gemi ve servet sahibi oldu, böyle bir skandal dünyanın hiçbir hukuk devletinde görülemez.
Süleyman Soylu hakkında tevatür muhtelif ama daha Sezgin Baran Korkmaz konusunu, Kolombiya’dan yüklenen tonlarca kokaini bile sarahate kavuşturamadı maalesef.
Durumları bıçak sırtında, bu belli ama yine de bu kadar düzeysizlik şart değil yani.
Bekir Bozdağ seçimlerin şampanyacılarla seccadeciler arasında geçeceğini söyleyebilecek bir düzeyde maalesef, seçmene ailenizi Erdoğan’a mı, Kılıçdaroğlu’na mı emanet edersiniz gibi saçma sapan laflar edebiliyor.
Binali Yıldırım 14 Mayıs 2023 seçimlerinin işgalcilere karşı bir seçim olacağını Cumhur İttifakına oy vermeyecek milyonlarca seçmene söyleyebiliyor, insan biraz haddini bilir demekten başka ne denebilir!
Düzey, kalite korkunç.
Ancak, kanımca en vahim çıkış Süleyman Soylu’dan geliyor, 14 Mayıs seçimlerinin iktidara karşı bir darbe hazırlığı olduğunu ifade edebiliyor.
SS’in bu ifadesi düzey ve kalite olarak Bozdağ ve Yıldırım’dan farklı değil ama içinde büyük bir tehdit ve tehlike de gizliyor.
14 Mayıs seçimlerinde Erdoğan kaybeder, Cumhur İttifakı da TBMM’de çoğunluğu kaybeder ise bu sonuç SS’e göre bir siyasi darbe.
Soylu bu ifadeyi kullanırken acaba bir darbeye karşı milletin direniş hakkını mı gündeme getirmek istiyor, son zamanların en tehlikeli, en korkunç ifadesi.
Valla, tüm samimiyetimle ifade ediyorum, bu kadar düzey ve kalite sorunu Türkiye için haydi haydi ama AKP için bile çok fazla.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.