Eser Karakaş
Bu kadar küçük bütçeler ne emek ne de sermaye (kısmen) bütçesi olabilir
“Türkiye’nin gerçek, doğru kamu hizmeti talebi ve ihtiyacını (nitelikli eğitim, sağlık, adalet mesela) GSYH’nın yüzde 17.5 ile karşılaması söz konusu bile olamaz, bu oranları mutlaka rant kollama çirkinliklerine sapmadan çok yükseltmek zorundayız.”
Dünkü “Her yönüyle 2024 bütçe teklifi” yazımı yukarıdaki cümle ili bitirmiş idim.
2022 merkezi yönetim faiz ödemeleri hariç bütçe giderlerinin GSYH’nın (Gayrisafi Yurtiçi Hasıla) ancak %17.5’ine ulaştığını 2024 Bütçe Gerekçesinin 2 numaralı grafiğinden görebiliyoruz.
Aynı Bütçe Gerekçesinin 4 no.lu grafiğinden ise 2022 vergi gelirlerinin GSYH’ya oranının yine ancak%15.7’sine ulaştığını görebiliyoruz. Bu kadar küçük bir bütçe ile ne sosyal demokrat bir bütçe politikası ne de başka bir bütçe politikasını yaşama geçirmek mümkün değil.
Bütçe dönemlerinde basında ya da akademide bazen “bu bütçe emeğin düşmanı bir bütçedir”, “bu bütçe sermayenin bütçesidir” gibi değerlendirmeler okuyoruz, benim meseleye bakışıma göre bu kadar küçük gider ve gelir bütçeleri ile benzer iddiaların maddi temeli pek gerçekçi durmuyor.
Evet, bu bütçelerin emek yanlısı olamayacağı çok aşikar ama alternatifleri de çok anlamlı durmuyor, bu iddialar biraz abartılı.
Yazının başlığında “Bu bütçeler sermaye (kısmen) bütçesi olabilir) diye bir ifade kullanıyorum, bu bütçelerin sermayeye kısmen destek bütçeleri olma ihtimali emeğe destek bütçeleri olmaları ihtimalinden daha yüksek, bu noktaya da 2024 bütçesinde vergi harcamalarının vergi gelirlerinin yaklaşık dörtte birine ulaşmasından kaynaklı olarak söyleyebiliriz ama burada bile biraz dikkatli olmada fayda var.
“Vergi harcaması” yasal düzenlemelerle, mesela muafiyetler, istisnalar, devletin almaktan yasal bir temel uydurarak vazgeçtiği vergi geliri anlamına kullanılan bir tabir, İngilizcesi “tax expenditure”.
2024 bütçesinde de yaklaşık 2.2 trilyon TL dolayında vergi harcaması öngörülüyor.
Bu söz konusu 2.2 trilyon TL’lik vergi harcamasının alt dökümünü de yani hangi vergi gelirlerinden ne kadar vazgeçileceğini de biliyoruz ama bu dökümün hangi mükellefleri kapsadığını göremiyoruz, Maliye kayıtlarında bu vardır ama biz ulaşamayız, dolayısıyla bu vergi harcamalarının kime nasıl rant sağladığını ya da varsa şayet hangi objektif temellere oturduğunu bilemiyoruz, bu nedenden de vergi gelirlerinin dörtte birine ulaşan bu vergi harcaması saçmalığının net yansımaları üzerine yorum yapmak da zor.
2024 yılında 2.2 trilyon TL’ye ulaşacak olan vergi harcamalarının 1 trilyon TL’si gelir vergisinden, 650 milyar TL’si kurumlar vergisinden, 400 milyar TL’si KDV ve ÖTV’den vazgeçme.
Ancak, Bütçe Gerekçesi metninde de zaman içinde bu istisna ve muafiyetlere dayalı vergi harcaması uygulamasından vazgeçilmeye çalışılacağı yazıyor yani Maliye bile bu uygulamanın, böyle söylemese bile bir saçmalık olduğunun farkında ama bu istisna ve muafiyetleri kaldırabilecekleri konusunda pek ümitli değilim.
Bu vergi harcamalarının çok büyük bölümü gelir ve kurumlar vergisinden, insanın burnuna kaçınılmaz olarak kötü kokular da gelmiyor değil doğal olarak ama bütçe için emek ve sermaye yanlısı gibi bir sonuç çıkarmak da kolay değil.
Yazının başında 2022 sonu itibariyle faiz harcamaları hariç bütçe giderlerinin GSYH’nın yüzde 17.5’ine ulaştığını belirtmiş idim.
2024 Bütçe Gerekçesinde 2 no.’lu tabloda 2023 faiz hariç giderlerin ise GSYH’nın %23.2’sine ulaşacağı belirtiliyor.
Temel bütçe ilkelerinden biri de bütçede samimiyet ilkesidir, 2022’de GSYH’nın yüzde 17.5’i olan bütçe giderlerinin 2023 sonunda GSYH’nın yüzde 23.2’sine ulaşması bir sene içinde faiz hariç bütçe giderlerinin GSYH’nın yaklaşık yüzde beşi kadar artmasının ancak deprem harcamaları ile açıklanabileceğinin çok net belirtilmesi gerekiyor.
Aynı süreçte Türkiye’nin resmi ifadelerle bir enflasyonla mücadele sürecini yaşadığı belirtiliyor ama hem bütçe giderlerinin hem de, detaylarını vereceğim, bütçe açığının bu kadar arttığı bir ülkede enflasyonla mücadelenin ne anlama gelebileceği çok kuşkulu doğrusu.
2022’dei GSYH’nın yüzde biri kadar olan bütçe açığının 2023 senesinde GSYH’nın yüzde 4.4’üne çıkması bekleniyor, bekleniyor da bu mali tablo ile enflasyonla mücadelenin ne anlama geldiği anlamını kaybediyor.
İktisatçılar için çok ilginç bir döneme giriyoruz.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.