Candan Yıldız
Bu sabah yağmur var yürüyüşte…
Candan YILDIZ
Yağmur vardı adalet için yürürken… Yer yer eşlik etti yürüyenlere, parlamenter siyasetin meftun olduğu Ankara’dan uzaklaşırken. CHP’li belediyeler memleket şartlarına aşinalıktan olsa gerek, hazırda bulundurduğu yağmurlukları tek tek dağıtıyor. Pet şişede su, seyyar çay kazanları, sandviçler ise mecburi planlamanın olmazsa olmazları… Lakin ‘4 gündür peynir ekmek yemekten içimiz kurudu’ yakınmaları açık açık dile getirildi. Ama akşamları tabldot yemek dağıtıldığını söylemedi.
Her gün ortalama 20 Km’lik mesafenin kat edildiği yürüyüşün 4. Gününde eylemi başından beri takip eden gazetecilerin anlatımından öğreniyoruz ki kalabalığın yüksek olduğu gün, bugün. Ne de olsa pazar. Gelenler arasında çalışanlar da var, uzak illerden gelenler de…
Mersin’den gelen bir kadın, ‘CHP’liyim ama KHK ile ihraç edilen akademisyenler, tutuklu gazeteciler, tutuklu milletvekilleri için de yürüyorum. Belki Maltepe’yi de geçeriz’ diyor. Yine kadınlar etkili ve kararlı. Ama genç kadın sayısının az olduğunu gözlemlemedim değil.
‘Cumhuriyetçi laik teyzeler’ proto tipine sıkışmadan, ‘Adalet’ vurgusunun kabul gördüğünü ve katılan herkesi ikna eden bir çağrı olduğunu söyleyebilirim. Zira ‘Neden yürüyorsunuz’ sorusuna verilen yanıtlar ağırlıklı olarak OHAL sonrası yaşanan hukuksuzluk ve adaletsizlikleri kapsıyor.
Yorgunluk yok yürüyenlerde… Kemal Kılıçdaroğlu’nun referandum sonrası yapmasını bekledikleri yürüyüşün geç de olsa başlamasından memnuniyetlerini dile getiriyorlar. O nedenle ‘bir şey yapmanın saadeti’ herkesin yüzünde.
Zülfü Livaneli, Selda Bağcan şarkılarının - ‘Hey özgürlük’, ‘Yuh yuh soyanlara’ - eşlik ettiği molada alkışlar, mırıldanmalar, Kürtçe ‘Dotmame’ eşliğinde halaylar ‘subliminal’ mesajlar olarak geçiyordu herkesten herkese… Verilen molada dağdan çiçek toplayan bir adamın ‘baharın gelişi’ cümlesi de o tür mesajlardan.
Kimi sırtında çadırı, matı, termosu ile gece konaklamaya hazır halde gelmiş. Ankara’dan uzaklaştıkça, yürüyenlerden ayrılmamak için yapılan hazırlıkların göstergesi bu.
Jandarma ve polisin de eşlik ettiği yürüyüşte yanımıza gelen bir uzman erbaşın ‘neden bizim dertlerimizi de yazmıyorsunuz’ serzenişi ile karşılaşıyorum kısa sohbette. Ek ödenek verilmeyen uzun mesailerden, üstlerinden gelen ‘emirlere uymazsanız işsiz kalırsınız’ tehdidinden ve sözleşmeli personel statüsünün değişmemesinden dert yakınıyordu. Ne de olsa yürüyüş Adalet Yürüyüşü. Belki bilmese de yürüyenler onun için de yürüyordu.
Gelelim yürüyüşün baş kahramanı Kemal Kılıçdaroğlu’na… Belli ki sevindirmiş aldığı kararla gidişattan rahatsız olanları. Molalarda kendisine tahsis edilen karavanda dinlemeye çekiliyor. Yürüyenler onu yürürken görüyor. Sürekli sağlık kontrolünden geçtiğini de öğreniyoruz. Milletvekilleri de otobüslerde dinlenmeye çekiliyor.
İkinci molanın bitmesine dakikalar kala yine yağmur bastırıyor. Kurulan seyyar çadırlara çekilenler koyu sohbetler eşliğinde ‘Nerede kalmıştık?’ ruh haliyle ‘mesailerinin’ gelmesini bekliyor.