Ahmet Nesin
Bu siyaset programları oscarlık, tam komedi...
Bunca avukat tanıdım, 5 yıla yakın adliye ve sıkıyönetim muhabirliği yaptım ama avukatların Türkiye ve dünya siyasetinde bu kadar bilgili ve yetenekli olduklarını bilmiyordum. Beni tanıyanlar, bilhassa gazeteciliğimden dolayı avukatlığa ne kadar önem verdiğimi bilirler, o yüzden bu yazıdan umarım alınmazlar.
Son aylarda televizyonlardaki siyaset programlarını izliyor musunuz bilmiyorum ama izlemiyorsanız, ciddi bir komedi kaçırıyorsunuz demektir. Moderatör ayakta herkese hakim bir şekilde duruyor, solunda 3 kişi, sağında 3 kişi diziliyor. Genellikle solundakiler hükümete muhalifler, sağındakiler de Erdoğan yanlısı.
Erdoğan yanlısı grubun ortak noktası "Biliyorsunuz, ben AKP'li değilim ama bu Erdoğan var ya, ya nasıl anlatayım, işte siz biliyorsunuz." Diğer grup daha da ilginç, onların ortak noktası da "Erdoğan çok yanlış yapıyor ama sonuçta konu MİLLİ, o kadar MİLLİ ki, Metin Milli yanına yaklaşamaz."
Şimdi, bu 6 kişilik grup da kendi içinde 2'ye ayrılıyor, avukatlar ve gazeteciler. Halka verilmek istenen şu, bu 2 meslekten kişiler her şeyi biliyorlar. Anımsarsanız IŞİD'in İspanya saldırısı sonrası yazmıştım, biri avukat, biri de gazeteci olan ilk 2 konuşmacı bu saldırıyı beklediklerini ve niye geç kalındığına şaşırdıklarını söylemişlerdi. Bu arada özür dilerim, programlarda avukat yerine hukukçu yazılıyor, o zaman daha ciddi oluyor yada daha bilgili.
Bu gazeteci ve hukukçulara ne sorarsanız sorun biliyorlar. Ben de hep merak etmişimdir, bunlar neden "Siz de Milyoner Olmak İster misiniz" yarışmasına katılmıyorlar diye!.. Uzmanlık alanlarını sayayım: Irak, Suriye, Orta-Doğu, bütün Kürdistan, NATO, AB, darbeler, deprem, öldürülen, taciz ve tecavüz edilen kadın ve çocuklar, Rusya ve satamadığımız domatesler, Beşiktaş'taki deri ceketli ve zincirli saldırganlar, depremin neden olduğu, Amerikan hukuku, Zarrab'ın zaman zaman çok iyi zaman zaman da kara paracı olduğu, demokrasi, HSYK, 10 günde bir değiştirilen eğitim sistemi, doların neden devamlı dolduğu, bankaların faiz oranlarının ne kadar olması gerektiği, CHP'li olmayanların CHP'nin ne yapması gerektiği, istifa ettirilen belediye başkanlarından halkın kaçta kaçının şikayet ettiği (Bu arada bir kadın hukukçu Ankara'da oturmasa da Ankaralının devamlı otobüs beklemesini neredeyse net bir sayıyla bilmesi), milli maçlardaki yanlış taktikleri gibi şeyleri.
Ayrıca hepsi Kürt sorununun Kürtlersiz çözülmesi gerektiği konusunda uzmandırlar. 1 milyondan fazla Ermeni'nin katliamının asla soykırım olamayacağında da hemfikirdirler. Gezi olayları iyi başlamıştır ama bir de işin içinde devrimciler ve Kürtler olmasa, derler. 6-7 Eylül katliamı tartışılamaz, Dersim deyince alayı kaşlarını Atatürk gibi çatarlar, o yüzden Dersim katliamı diye bişey yoktur. Van yada Süleymaniye depreminde ölenleri haber yaparken "Ama Kürtler" ortak alanlarıdır.
Bunların alayı televizyona Erdoğan'ın izin verdiği ölçüde çıktıklarını bilirler ama olan olmuş, havaları değişmiştir. Kimileri de proftur ama nasıl oldukları konusunda kendilerinin bile haberi yoktur. En büyük özellikleri, birbirlerine karşı çıkarken de aynı şeyleri söylerler. O yüzden bu durumda en çok afallayan Ahmet Hakan'dır ve şu tümce diline pelesenk olmuştur: "Sayın X, sayın Y benim anladığım kadarıyla şöyle demektedir."
Bu kişileri yazarken daha çok son dönemi yazıyorum, çünkü eskiden deprem olunca deprem uzmanı, kadın cinayeti olunca dernek sorumluları yada buna benzer insanlar çıkardı. Şimdi öyle değil, her sorunun yanıtını veren 10 kişi var. Anket uzmanı karşısındayken, onun bile küçük dilini yutturacak rakamları sadece bunlar verebilir. Çoğunun ortak tavrı HDP'nin baraj altında kalacağıdır. Seçim sisteminin değişeceğini bildiklerinden %10'luk baraj alayının ortak düşmanıdır.
2018'de gazetecilikte 40. yılıma giriyorum ama son 10 yılda gördüklerim bana mesleğimi unutturdu. Geçenlerde Abdülkadir Selvi herkesin gözünün içine bakarak "Sayın Erdoğan son 3 seçimi, 7 Haziran, 1 Kasım ve referandumu açık ara kazanmıştır, hâlâ geçeceklerini sanıyorlar..." dedi yada yazdı ve ben kendi kendime gazeteciliğimi sorguladım. Kimse Selvi'ye dönüp de "Sayın Selvi 7 Haziran hükümetin yıkıldığı seçimdir" demedi, diyemedi. İnanmıyorlarsa baksınlar. CHP'ye hükümet görevi verilmemesi yalakalara göre demokrasi, muhalife göre de Kılıçdaroğlu'nun hatasıdır. Nasreddin Hoca misali hırsızın hiç suçu yoktur.
Zarrab olayında da 17-25 aralıktaki hırsızlık önemli değildir, bu bir Gülen komplosudur. Açıklamak komplo olabilir de, çalınanlar yada rüşvet yalan mı, komplo mu, onun önemi yok, biz zaten affettik.
Hepinize tavsiye ederim, bir hafta usanmadan bu programları izleyin ama bana küfretmeyin, programları ben yapmıyorum...