Erol Katırcıoğlu
Bu tablodan Erdoğan çıkar
AKP’nin de Erdoğan’ın da oyları düşüyormuş. Bu düşüşle birlikte kararsızların oranı da artıyormuş. Yani AKP’den ve Erdoğan’dan uzaklaşan seçmenlerin önemli bir kısmı "karasız" seçmen kategorisine geçiyormuş. Siyasetin nabzını ölçmeye çalışan çeşitli kuruluşlardan gelen neredeyse ortak kanaat bu. Peki bu kanaat bize ne söylüyor 2019’da yapılacak 3 seçim için? Buradan, AKP’nin iktidardan, Erdoğan’ın da Cumhurbaşkanlığından düşeceği anlamı çıkar mı? Herkes meşrebine göre bir cevap veriyor bu soruya. Kimisi evet diyor kimisi hayır. Ama şurası açık ki 2019’a daha iki yıl var ve Türkiye gibi zemini oynak bir toplumda bu soruya bugünden cevap vermek bence mümkün değil.
İşin bir kısmı bu. Diğer kısmı ise, AKP’nin oyları düşüyor ve kararsızların oranı artıyor diyelim, buradan bu gidişin muhalefete yarayacağı sonucuna varmak mümkün mü? Bence değil. Değil çünkü muhalefetin Kürt ve sol demokrat kanadı tırpanlamış durumdayken CHP’den de tık çıkmıyor. Her ne kadar bu kesimlerde "hayır" oylarını toparlayalım fikri etrafında çeşitli girişimler olsa da AKP’ye ve Erdoğan’a meydan okuyan ve ülke gündemini belirleyebilen bir muhalefet henüz yok.
Doğrusu ben, Kürtler, sol demokratlar ve demokrat İslamcıların bir araya gelerek iktidarı zangır zangır sallayacak bir muhalif platform yaratacağına inanmak isteyenlerdenim. 2019’da gerçek bir iktidar değişiminin böyle başarılacağına inanıyorum. Ama bunun için, söz konusu bu kesimlerin zihin dünyalarında neden siyaset yaptıklarını sorgulamaları gerekiyor. Çünkü bugüne dek böyle bir tutumları olmadığı gibi olma ümidi de yok. En azından benim gözlemim bu. O nedenle de, evet Erdoğan’ın oyu düşüyor düşmesine ama, ona muhalif olanların oyları da artmıyor. Olan şey, dediğim gibi yalnızca kararsızların sayılarının artması.
Tabii yukarıdaki cümleleri bütün muhalif güçleri kastederek söylüyorum. Ama bu sözlerimin muhatabı doğrudan seküler kesimler ve tabii ki CHP. Kürtler, sol ve demokrat kesimlerde de bazı pürüzler olabilir ama bu eleştirilerim daha az onlara. CHP’nin bütün muhalefeti kucaklayıcı bir tutum alamıyor olması çok düşündürücü. Çünkü CHP de, tıpkı AKP gibi kimlik siyaseti yapmakta. Bakmayın Ekmeleddin Bey gibi ya da başörtülü danışman gibi adımlara. Bu adımların pek fazla bir kıymet-i harbiyesi yok. CHP bugün böyle bir "birlikte yaşam" projesi olan bir parti değil. Hiç olmazsa daha henüz değil. Bilmiyorum belki de, parti içinde aksi duruşları olanlara rağmen hiçbir zaman da olmayacak. Dolayısıyla ne AKP ve ne de CHP ülkenin "ortak demokrat bir kimlik" ihtiyacını karşılayabilecek partiler değil. Onlar açıkça "kendi kimliklerinin partileri"dir o kadar!
Dolayısıyla böyle bir ihtiyacı fikri olarak karşılayabilecek güçler bugün HDP’de ve diğer sol ve demokrat kesimlerde. Ama özellikle HDP’nin, AKP ve CHP’nin gayretleriyle marjinalize edilmeye çalışılması, başta eş başkanları, belediye başkanları ve binlerce yöneticisinin tutuklanmış olması onun büyük ölçüde etkisini sınırlıyor.
Peki bu tablodan ne çıkar? Bugün oyları düşüyor gibi olsa da bu tablodan AKP ve Erdoğan çıkar. Bu da, Erdoğan ve partisinin demokrasiye aldırmadan siyaset yapmasından, ülke yönetimini bir tek adam yönetimine doğru kaydırmasından mutsuz ve kaygılı olan herkesin görmesi ve anlaması gereken bir durumdur. Önümüzde daha iki yıl var. Bu iki yılda, yukarıda sözünü ettiğim "ortak demokrat bir kimlik" yaratmak üzere özellikle seküler kesimin aklını başına alıp zihni bir yenilenmeye gitmesi gerek. Eğer bu başarılamazsa, ülkenin hangi denizlere yelken açacağı belirsizleşir. Belirsizleşir dedimse de, o, sözün gelişi. Cevabı biliyorsunuz aslında.