Eser Karakaş
Bu tiyatro değil: Kahraman bakkal zincir marketlere karşı
1990’ların başlarında Ortaoyuncuların oynadığı “Kahraman bakkal süpermarkete karşı” isimli çok şirin bir oyun vardı, Ferhan Şensoy, Erol Günaydın, Rasim Öztekin ve başkaları ile.
Tiyatroda bir kahraman bakkal abla vardı ve şu soruyu soruyordu: “Nasıl maliyetin altında satıyorlar(süpermarketler), anlayamıyorum”.
Aradan otuz sene geçti, şimdi artık tiyatro repliği değil, bakkallar, manavlar, mahalle marketleri gerçekten ve çok vahim bir biçimde zincir marketlerle, Migros, BİM, A-101, ŞOK, Carrefour-SA, karşı karşıya.
Ticaret Bakanı Mehmet Muş dört zincir marketi makamına celp etti, emri verdi, fiyatları bir süre, Türkçesi seçimlere kadar, donduracaksanız; zincir marketler de emri tebellüğ ettiler, Carrefour-SA celbe uymamış idi ama emre uyduğu anlaşılıyor.
Önümüzdeki aylarda zincir marketlerde bazı temel malların, mesela beyaz peynir, fiyatı artmayacak ya da çok az artacak, zincir marketler bu temel ürünleri maliyetlerinin altında satacaklar, bir süre, seçimlere kadar, biraz zarar yazacaklar, Reis öyle istedi, daha sonrası için, şayet iktidarı sürerse, muhtemelen bu zincir marketler için telafi mekanizmalarını devreye sokma sözü verdi, belki şimdiden bu zincir marketler için kimi teşvikler, kamu bankalarından krediler hazırdır bile.
Bu zincir marketlerin, büyük şirketlerin mali yapıları zaten bir süre zarar yazmayı göze alabilir.
Diyelim İstanbul’da orta gelirli vatandaşların yaşadığı bir mahallede oturuyorsunuz, mahallenizde mutlaka bu beş zincir marketlerden biri vardır, çok sayıda da bakkal, mahalle marketi var, beyaz peynir bu zincir marketlerde seçimlere kadar emir-komuta sürecinde bakkalda satılan beyaz peynirden daha ucuz olacak, siz de beyaz peynirinizi haklı olarak bu emir-komuta sürecinde maliyetlerin altında fiyatlama yapan zincir marketlerden alacaksınız.
Peki, bu durumda mahalle bakkalları, mahalle marketleri ne yapacaklar?
Bu bakkalların, küçük marketlerin finansal yapıları kısa bir süre için dahi olsa zararına satış yapmaya uygun değil.
Aynen 1990’ların başında rahmetli Ferhan Şensoy’un tiyatrosunda kahraman bakkal ablanın söylediği gerçekleşecek: “Nasıl maliyetin altında satıyorlar(süpermarketler), anlayamıyorum”.
Aslında bugün anlamayacak bir şey yok, emir demiri kesiyor.
Geçerken şunu da hatırlatalım, rekabeti, ekonomik etkinliği bozan, piyasada güçlü firmanın daha da güçlenmesini sağlayan, tekelci piyasaları güçlendiren fiyatlama davranışı kimilerinin zannettiklerinin aksine fiyatları yükseltmek değil, fiyatları bir süre için ortalama maliyetlerin altında tutmaktır, dünyanın her medeni ülkesinde rekabet hukuku fiyat artışlarından ziyade geçici düşük fiyatlama konusu ile ilgilenir.
Rekabetçi ekonomi demek piyasaya girişlerin kolaylaştığı piyasalar demektir.
Piyasanın yerleşik firması (incumbent firm) piyasaya yeni bir firmanın girme ihtimalini sezip fiyatını aşağı çekerse yeni firmanın piyasaya girişi zorlanır ve böylece mevcut yerleşik firma piyasa payını yüksek tutabilir.
Biz de, Türkiye olarak, medeni bir ülke, bir piyasa ekonomisi, AB adaylık sürecinin özünü oluşturan Kopenhag kriterlerine bağlı isek (?????) Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanuna (Resmi Gazete: Tarih: 13 Aralık 1994, Sayı 22140) uymak ve beş büyük zincir şirketin bu fiyatlama politikasına karşı çıkmak mecburiyetindeyiz.
Ha, aklıma geldi, bizim ülkede bir de Rekabet Kurulu denen bir şey var değil mi?
Rekabet Kurulu acaba bu tuhaf fiyatlama politikası karşısında soruşturma açabilecek mi?
Sıkar mı?
Aşağıda 1994 tarihli Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 4. maddesini aktarıyorum:
“Madde 4 – Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır.
Bu haller, özellikle şunlardır:
a) Mal veya hizmetlerin alım ya da satım fiyatının, fiyatı oluşturan maliyet, kar gibi unsurlar ile her türlü alım yahut satım şartlarının tesbit edilmesi,
b) Mal veya hizmet piyasalarının bölüşülmesi ile her türlü piyasa kaynaklarının veya unsurlarının paylaşılması ya da kontrolü,
c) Mal veya hizmetin arz ya da talep miktarının kontrolü veya bunların piyasa dışında belirlenmesi,
d) Rakip teşebbüslerin faaliyetlerinin zorlaştırılması, kısıtlanması veya piyasada faaliyet gösteren teşebbüslerin boykot ya da diğer davranışlarla piyasa dışına çıkartılması yahut piyasaya yeni gireceklerin engellenmesi,”
Bu açık madde varken bakalım Rekabet Kurulu hukuku mu önceleyecek, Ticaret Bakanı Mehmet Muş’un talimatlarını mı?
Şu son ifadeye bakalım: “…yahut piyasaya yeni gireceklerin engellenmesi,”
Zincir marketlerde beyaz peynir fiyatının baskılandığı bir piyasada mahalle arasında yeni bir bakkalı kim açabilir?
Aşağıdaki madde de aynı Kanunun 6. maddesi:
“Hakim Durumun Kötüye Kullanılması
Madde 6 – Bir veya birden fazla teşebbüsün ülkenin bütününde ya da bir bölümünde bir mal veya hizmet piyasasındaki hakim durumunu tek başına yahut başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da birlikte davranışlar ile kötüye kullanması hukuka aykırı ve yasaktır.
Kötüye kullanma halleri özellikle şunlardır:
a) Ticari faaliyet alanına başka bir teşebbüsün girmesine doğrudan veya dolaylı olarak engel olunması ya da rakiplerin piyasadaki faaliyetlerinin zorlaştırılmasını amaçlayan eylemler,
b) Eşit durumdaki alıcılara aynı ve eşit hak, yükümlülük ve edimler için farklı şartlar ileri sürerek, doğrudan veya dolaylı olarak ayırımcılık yapılması,”
Türkiye bir hukuk devleti mi, guguk devleti mi, Rekabet Kurulu’nun tavrı bunu bir kez daha gösterecek, bendeniz şimdiden sonuçtan eminim: Yaşasın Guguk.
Meselenin bir de çok önemli bir siyasi ayağı var, bu hukuka aykırı fiyatlama politikası küçük esnafta büyük çapta iflaslara neden olabilecek.
Erdoğan, AKP acaba meselenin bu boyutunu da hesapladılar mı?
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor