Eser Karakaş
Büyük merkezler ve Türkiye
Dünyada dört büyük merkez mevcut: ABD, Avrupa Birliği (AB), Rusya ve Çin.
Bu dört merkez arasında da belirgin bir kamplaşma süreci yaşanıyor.
Aralarındaki tüm farklılıklara, bazı farklı konularda farklı pozisyon alışlara rağmen ABD ve AB bir kamp, Rusya ve Çin öbür kamp.
Bu kampların temel ortak paydası da kanımca temel değerlere, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, hukuk devleti, demokrasi, rekabetçi piyasa ekonomisi gibi konulara yaklaşımlar.
Bu dört merkez var ve bir de ülkemiz Türkiye var.
Tam bağımsızlık ifadesi kulağa hoş gelen bir ifade ama somut kurumlarla bu kavram test edildiğinde karşımıza farklı bir manzara çıkıyor.
Örneğin; Avrupa Konseyi’nin bir kurumu olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) yargı yetkisini kabul edecek misiniz, yoksa yargı süreçlerinde son sözü Yargıtay ya da Anayasa Mahkemesi’nin söylemesini mi tercih edeceksiniz?
Dış savunma konusunda NATO şemsiyesini mi tercih edeceksiniz, yoksa tüm dış güvenliğinizi TSK’ya mı emanet edeceksiniz?
AB üyesi olup kamu alımları sisteminizi AB ile mi birleştireceksiniz yoksa yerli ve milli kamu ihale kanunu ile mi yapmak isteyeceksiniz kamu alımlarınızı?
Tarım politikalarında Avrupa Birliği ortak tarım politikasının bir parçası mı olmak isteyeceksiniz yoksa yine yerli ve milli tarım politikalarını ve sonuçlarını mı tercih edeceksiniz?
Bu listeyi uzatmak mümkün.
TAM BAĞIMSIZLIK KAVRAMI
Unutmayalım, kimse sizi zorla Avrupa Konseyi/AİHM üyesi yapmıyor, kimse sizi zorla NATO’ya ya da AB’ye üye yapmıyor, bu kararları siz ulus devlet olarak kendi egemenlik organlarınızda alıyorsunuz ama bu kararları aldığınız zaman artık tam bağımsızlıktan bahsetmek mümkün mü, çok emin değilim, bu nedenle tam bağımsızlık kavramının üzerinde iyi düşünmek lazım.
Bana birisi tam bağımsızlık mı, AB üyeliği mi diye sorsa benim yanıtım çok net AB olacaktır.
Ben bir yurttaş olarak kendi değerler sistemime ABD ve AB kampını çok daha yakın gördüğüm için daima bu merkezlerle kurumsal bütünleşmeyi destekledim ve desteklemeyi sürdüreceğim.
Zaten, ifade özgürlüğünden, basın özgürlüğünden, rekabetçi bir piyasa ekonomisinden değerler sistemi olarak yana olup da Rusya/Çin kampına yakın durmayı, bu kampla kurumsal bütünleşmeleri desteklemeyi bağdaştırmak zor.
Bu iki kampa bakarken ilk kriterim bu merkezlerin, bu devletlerin önce kendi vatandaşlarına nasıl bir hukuk devletini reva gördükleri.
Bu değerlendirmede matematik mantığının kullandığı “gerekli ve yeterli koşul” kavramına gönderme yapıyorum, bir devletin kendi vatandaşına nasıl davrandığı o ülke ile ilişki düzeyinin kanımca gerekli koşulu ama yeterli koşulu değil.
ABD ve AB kendi vatandaşlarına düzeyi yüksek bir hukuk devletini reva görüyorlar ancak dış politikalarında çok sıkıntılı işlere imza atabiliyorlar ama ben yine de Türkiye’yi bu kampın (ABD/AB) içinde görmek isteyenlerdenim çünkü en azından bu ülkelerde devlet karar alma mekanizmalarına güçlü baskı yapabilecek bir kamuoyu oluşturma olanağı var ve dış politika alanlarında vatandaş baskısı bu ülkelerde sonuç da verebiliyor.
Rusya/Çin kampında hem bu ülkeler kendi vatandaşlarına düzeyli bir hukuk devleti çerçevesi sunmuyorlar hem de çok sıkıntılı dış politika hamlelerinde iç kamuoyunun hiçbir hükmü yok.
14 Mayıs sonrası umarım büyük bir siyasal dönüşüm yaşayacak Türkiye ama bu dönüşümün ilk hamlesi ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, demokrasi, rekabetçi piyasa ekonomisi kavramlarının çağımızın en ileri düzeyinde yaşandığı kampla çok sağlam ilişkileri restore etmek.
Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçildiği anda ilk işi Türkiye-AB ilişkilerini raya oturtmak ve müzakere dosyalarının tümünün açılması için girişimde bulunmak olmalıdır.
Erdoğan’ın “Kopenhag kriterleri yerine Ankara kriterlerini uygularız” dediği günden bugüne AB yolunda yaklaşık on beş sene kaybettik.
Bu gecikmeyi telafi etmeliyiz.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.