Ahmet Nesin
Çamlıca Camii'nin musalla taşına Erdoğan yatırıldı, imamlar Bahçeli ve Ergenekon
63 bin kişilik bir cami, 6 minaresi var, ana kubbe İstanbul plakasıyla orantılı şekilde 34 metre yükseklikte, 2 minaresi 90’ar metre yükseklikteyken diğer 4 minare Malazgirt Meydan Savaşı’na binaen 107,1 metre yüksekliğindedir. İlginç değil mi, Muş’un, Diyarbakır’ın ele geçirildiği ve Urfa’nın kuşatıldığı, Ermenilerin yerleşkelerine de el konulduğu 1071 Erdoğan’ın düşü olan camiye damgasını vurmuş.
Bunlar detayları ama benim esasında üstünde durmak istediğim konu Recep Tamam Erdoğan’ın bu camiyi neden yaptırdığıdır yada neye karşı yapıldığıdır. Çamlıca Camii, Recep Tayyip Erdoğan’ın mezar yeridir, Atatürk ve Anıt Kabir’e karşı kendi mantığına göre yaptırdığı bir mozoledir esasında. Eğer Cumhuriyet, Atatürk ve arkadaşları tarafından kurulduysa ve Anıt Kabir’de yatıyorsa, o zaman dini Türkiye devletini kurmaya çalışan Erdoğan’ın da bir mozolesi olmalıdır. Esasında bu olaylar İslam dininin bir çelişkisidir, İslamiyet putlara karşı olsa da mezarlıklarla ve camilerle kendi putlarını yaratmıştır. Suudi Arabistan’da mezarlık olmaması buna dayanır ve simge olarak sadece Kabe’yi bırakmışlardır.
Önceki gün bir İstanbul belediyesi seçimlerinin tekrarı kararı çıktı Yüksek Seçim Kurulu toplantısından. O andan itibaren bence Recep Tayyip Erdoğan’ın naşı ve siyaseti Çamlıca Camii’nin musalla taşına yatırıldı, imam olarak da Ergenekon’la Devlet Bahçeli zebellah gibi başında duruyor. Gözünüzün önüne getirsenize, Erdoğan uzanmış musalla taşına ve başında Bahçeli, eğilmiş Erdoğan’ın kulağına ve "Korkma, acımayacak" diye mırıldanıyor devamlı olarak.
Şimdi seçimlerin olduğu akşama ve sonrasına gidelim, Erdoğan esasında kaybetmediklerini, 39 ilçenin 25’ini cumhur ittifakı olarak kazandıklarını, hatta belediye meclisindeki çoğunluğu da elde ettiklerini açıkladı. Bu esasında seçimlerin tekrarından daha beter bir tehditti, kendi yandaşlarına iş yaptırmamayı öneriyordu Erdoğan. Hatta bunu sadece Istanbul için de değil, Ankara için de söylüyordu.
Bir de seçimlerden önce MHP’ye bir bakış açısı vardı, daha doğrusu seçimlerden sonra Devlet Bahçeli ne yapacaktı, bu da bilinmeyen bir denklem gibi önümüzde duruyordu. Ben bir yazımda Devlet Bahçeli’nin 1 Nisan şakası gibi erken seçimi açıklayacağını yazmıştım. İşler yazdığım gibi gitmediğine göre yanıldım, zaten bütün yazdıklarımız doğru çıksa gazeteciliği bırakır ya sosyeteye fal bakardım yada ermiş gibi dolanırdım.
Ancak ben yine de yanıldığımı söyleyemem, çok açık ve iddialı bir şekilde Ergenekon grubunun artık Recep Tamam Erdoğan’ı taşıyamadığından eminim. Herkes Devlet Bahçeli’yi AKP’ye atanmış bir kayyım diye açıklasa da ben kendisini Ergenekon’un sekreteri yada basın sözcüsü olarak tanımlayabilirim.
Seçim akşamı İstanbul’daki fark Ankara gibi olsaydı, AKP’nin itirazla düzeltemeyeceği kadar fazla olsaydı, bugün bu seçim yenilenme kararı alınmayacak ama meclisten erken seçim kararı çıkmış olacaktı. Ancak 15 bin farkla erken seçime gitmek AKP’ye karşı yapılmış bir ayıp olacaktı, o zaman Erdoğan’ın hiç istemediği bişey yapılmalıydı, yani seçimleri iptal ettirmeli ve AKP mağlubiyeti 100 binlere yada itiraz edilemeyecek noktaya çıkartılmalıydı ve o yapıldı.
Şimdi Çamlıca Camii’nde 3 adet musalla taşı yan yana duruyor, birine Erdoğan siyaseti, diğerine seçimler ve üçüncüsüne de AKP yatırılmış bir şekilde bekliyorlar. Birinin başında Devlet Bahçeli, diğerinde Ergenekon, sonuncusunda da İçişleri bakanı Süleyman Soylu, Red-Kit serüvenindeki cenazeci gibi ellerini ovuşturarak bekliyor.
Bu arada parti içinde Ahmet Davutoğlu’nun sesi yükselecek, Ali Babacan parti çalışmalarını hızlandıracak ve konuşmalara başlayacak. İş bununla da kalmayabilir, partiden kopmalar başlayabilir. Dün AKP milletvekili Mustafa Yeneroğlu "Tuttuğumuz oruç bizi kurtarmayabilir" diye bir açıklama yaptı. Önceki gün eski Manisa milletvekili Bülent Arınç, MHP’den rahatsızlıklarını bildirdi.
Devlet Bahçeli’nin başka bir partiye yardım etmesi Dracula’nın birisine yardım etmek için ucuza Şato kiralaması gibi bişey. Binali Yıldırım yine havuza itildi ama o fıkradaki gibi değil, kendisini iteni biliyor.