Ayşe Yıldırım

Ayşe Yıldırım

Ceylanpınar’da kumpas aydınlanıyor

İki polisin öldürülmesinden beş yıl sonra bir polisin delillerle oynandığı itirafı ortaya çıkıyor. Vicdan azabına dayanamayan o polis mesleğini bırakıyor. Tek eksik gerçek bir soruşturma.

Gabriel Garcia Marquez, Kırmızı Pazartesi romanında işleneceğini herkesin bildiği ama engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı cinayeti anlatıyordu.

Tam beş yıl önce Ceylanpınar’da işlenen polis cinayetleri bu romanı anımsatıyor bana; katil ya da katillerin bilindiği ama yargı karşısına çıkarmak için kimsenin bir şey yapmadığı…

22 Temmuz 2015; genç polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Uçar Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde kaldıkları evde başlarından vurulmuş olarak bulunmuştu.  İktidar bu cinayetleri Çözüm Süreci’ni bitirmek için bahane olarak kullanmış, cinayetler nedeniyle haklarında hiçbir somut delil olmamasına rağmen 7 genç uzun süre cezaevinde yatmış, işkence görmüştü. 1 Mart 2018’de "…her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, yüklenen suçların sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığı tüm dosya kapsamından anlaşıldığından" denilerek gençlerin masum olduğuna karar verilmişti. Şimdi dosya Yargıtay’da…

Ancak, polisleri gerçekte kimin öldürdüğü henüz ortaya çıkmadı belki de çıkarılmadı demek daha doğru olacak. Aslında dosyadaki çelişkiler ilk günden beri ortadaydı. Hem gençler hem de avukatları, savcı ve kolluk kuvvetlerinin yapmadığını yaparak çelişkileri, şüpheleri birer birer ortaya çıkarmıştı. 

Ama karanlık dehlizler herkesin bildiği sırrı aydınlatmamak konusunda ısrarlıydı.

Hatırlayacağınız üzere biz de defalarca ve ısrarla Ceylanpınar’ın aydınlatılması için cevaplanması gereken soruları gündeme getirmiştik. O sorulardan bir tanesi de polislerin öldürüldüğü evde parmak izi bulunan polis Burak Kuru’yla ilgiliydi.

Burak Kuru, Feyyaz Yumuşak ve Okan Uçar’ın öldürüldükleri eve hiç gitmediğini söylemesine rağmen evdeki 10 farklı parmak izinden dördü ona ait çıkmıştı. Ve ilginçtir ki bu gerçeği 2015 yılında ortaya çıkaran ekspertiz raporu dosyaya iki yıl sonra konulmuştu. Raporun konulmasını kim ya da kimlerin geciktirdiği, Kuru’nun dosyada neden şüpheli olarak yer almadığı sorusu da bugüne değin yanıt bulmadı.

Şimdi gençlerin avukatlarından Hüseyin Akay, olayla ilgili önemli iki iddiayı daha gündeme getirdi:

"Dava dosyasında yer alan olay yeri tespit tutanağında; her 2 polisin farklı odalarda uyurken enselerinde sıkılan birer kurşunla şehit edildikleri yazılıydı. Fakat gerçek hiç de böyle değildi maalesef. Olay yerine ilk intikal eden polis ekibinden bir kişinin tarafıma yaptığı itiraf da, ölen polisin çalışma masasında oturur vaziyette ve başı açık olan laptopuna düşmüş vaziyette şehit edildiğini belirtiyordu. Sonrasında polis amirinin üstleriyle yaptığı telefon görüşmeleriyle, her nasılsa masada oturur vaziyette şehit edilen bu polis memuru, tutanaklara ‘yatakta uyur vaziyette ölü bulundu’ şeklinde geçmişti."

Buradan devam edelim. Evde parmak izi bulunan ve cinayet şüphelisi olarak ifadesi alınmayan Burak Kuru, olay yerine ilk giden polislerdendi ve bilgi alma tutanağında şöyle diyordu:

"Arkadaşların evine girdiğimde Okan kendi odasında yatağında, Feyyaz ise salonda kanepede şehit edildiklerini gördüm."

Elbette sadece o değil, olay yeri tespit tutanağında da polislerin ikisinin de yatakta uyur vaziyette ölü bulunduğu yazıyordu.

Bu da demektir ki tutanaklarda elbirliğiyle bir usulsüzlük yapılmıştı. Peki, kim ya da kimler bu usulsüzlüğü yapmıştı? Ve niye yapmıştı?

Avukat Akay,  "Bu senaryoyu üreten kişiler, ya şehit edilen polis memurları ile aynı evde bulunan polis arkadaşlarını korumak istemişti ya da gerçekte adli bir cinayeti siyasal amaçlara alet etmek istemişti" diyor.

Akay’a itirafta bulunan polis memurunun vicdan azabına dayanamayıp mesleğini bıraktığını da eklersek sanırım resim tam olarak ortaya çıkmış olacak.

Herkesin bildiği sır niye ısrarla karanlıkta bırakılmak isteniyor.
Bu kadar yıldır siyasiymiş gibi gösterilen cinayetlerin adli olduğu ortaya çıkarsa işin ucu kimlere ulaşacak?
Peki ya öldürülen polislerin komşusu olan Suriyeli kadının emniyetteki ifadesi?
O ifade neden "farklı bir odada" alındı ve hiçbir zaman dosyaya konmadı. 
O kadının kara çarşafla girdiği emniyetten çarşafını çıkararak çıktığı iddiasını ekleyelim.
Ceylanpınar’dan Ankara’ya dek pek çok kişinin bildiği bu karanlığın aydınlatılması için samimi bir soruşturma açılır mı dersiniz?

Neyse ki o soruşturma açılana ve gerçek ortaya çıkana dek olayın peşini bırakmayacak cesur insanlar hala var memlekette.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Yıldırım Arşivi