CHP ilk kez şantaj siyasetine boyun eğmedi

CHP için bundan sonrası ağır bir sorumluluk olduğu kadar, partinin varlık-yokluk sınavıdır. Kılıçdaroğlu’nun ‘lider’ olup olamadığı da bu zorlu testle sınanacaklardan.

CHP’nin başlattığı Adalet Yürüyüşü kimsenin reddedemeyeceği açıklıkta başarılı ve siyasetin egemenlerini derinden sarsan bir siyasi manevra oldu.

CHP’lilerin kendilerinin de vurgulamaktan çekinmediği gibi yürüyüş CHP’nin kitlesini kat be kat aşarak, adaletsiz, vicdansız, haksız, hukuksuz bir dikta rejimine yönelen iktidara "yeter" diyen yüzbinlerce insanı aynı yolda birleştirdi.

Bu kadarını Anıtpark’ta yürüyüşü başlatan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bile tahmin edebildiğini sanmıyorum.

Katılan, destek veren büyük kitlelerin farklı siyasal renklerden olması, hatta aralarında politik düşmanlığa varan ayrılıklar olması bile bir araya gelmelerini engellemediği gibi, hiç bir provokasyona izin vermeyecek özenleri, herkesin en başta da CHP yönetiminin notları arasında ilk sırada yer almıştır umarım. 

Yürüyüşün en önemli, en umut verici kısmı, farkı renklere sahip  muhalefetin bundan sonra da birlikte yürüyebilmesinin temel kriterlerini işaret etmesi.

Ama bundan daha önemlisi CHP’nin ilk kez tehdit ve şantaj siyasetine boyun eğmemesi.

Erdoğan ve ekibini en çok şaşırtan bu olmalı ki; yürüyüşün başlamasından yaklaşık Sakarya civarına gelene kadar sürdürdükleri tehditlerin işe yaramayacağını görmeleri üzerine provokasyonları durdurmak zorunda kaldılar.

Nitekim Kemal Kılıçdaroğlu yürüyüş sonrası yaptığı açıklamada "Başlangıçta bizi İstanbul’a sokmaya niyetleri yoktu" dedi.

Yürüyüş sırasında da "İstanbul’a yaklaşırken AKP yanlısı ülkücüleri saldırtacakları duyumlarını aldık" açıklamasını yaptı.

Ancak, hatırlamakta yarar var.

Kılıçdaroğlu referandum gecesi, YSK’nın usulsüzlüklerine ve daha oy sayımları bile netleşmemişken Erdoğan’ın apar topar yaptığı "kazandık" açıklamalarına isyan edip sokağa dökülen yüzbinleri yalnız bırakmalarını da aynı sözlerle açıklamış "Silahlı milislerini üstümüze salacaklardı" demişti.

O zaman insan sormadan edemiyor.

O günden bu yana ne değişti?

HDP milletvekillerinin dokunulmazlıkların kaldırılması Meclis’e geldiğinde de "Anayasa’ya aykırı ama evet diyeceğiz. Çünkü bize teröristlerle birlikte hareket ediyorlar, demelerine izin veremeyiz" sözleriyle açıklamaya çalışmıştı.

Umarım bu değişim, gerçektir.

İktidara endeksli siyasetin, tehdit ve şantaja boyun eğmenin "devletin kurucu partisi" bile olsa, yalnız ‘ötekilere’ değil CHP’ye de ağır bedeller ödeteceğini nihayet anlamış olmalarındandır.

Şimdi mesele bu cesareti ve kararlılığı sürdürüp sürdüremeyecekleri.

Bunu yalnız adalet arayan milyonların değil Erdoğan’ın da endişeyle izlediği, hatta sınamaya hazırlandığı görülüyor.

Yürüyüş ile birlikte siyasette bambaşka bir tablo ortaya çıktı.

CHP yeterince cesur ve iddia edildiği gibi Kılıçdaroğlu yürüyüşle birlikte liderliğe evrildiyse,  ortaya çıkan muhalif tüm renkleri özgür, eşit, adil bir yönetim için bir araya getirebilme potansiyelini Maltepe’nin çok ötesine taşıyacak bir yeni vizyon ve ideolojik silkinmeyi de sağlamak zorunda.

Kılıçdaroğlu’nun bizzat itiraf ettiği gibi CHP için bundan sonrası ağır bir sorumluluk olduğu kadar, partinin varlık-yokluk sınavıdır.

AKP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan CHP’yi yeni bir teste sokmaya hazırlandığını "Sokaksa sokak diyerek kendi aklınca milleti ve devleti tehdit eden bu kişi böyle bir yanlışı yapması halinde asıl kendisinin sokağa çıkamaz hale geleceğini bilmelidir" sözleriyle haber verdi.

Yani sürdüregeldiği "ya kaos ya ben" tehdidini bir kez daha masaya sürerek Kılıçdaroğlu’nun liderliğine de, Adalet Yürüyüşü’nde bir araya gelen milyonlara da rest çekti.

İktidarın yürüyüş boyunca kullandığı "teröristlerle kol kola" propagandasının işe yaramaması, tek başına CHP için de diğer tüm muhalifler için de çok önemli bir ders niteliğinde.

 O nedenledir ki, yerini "sokak" tehditleri aldı.

Ne zamandır ertelenmiş bir kritik dönemeçte, CHP de muhalefetin tüm renkleri de.

Umut; yürüyüş boyunca gösterilen kararlılık, politik ayrılıklara rağmen demokrasi hedefinde birleşme, provokasyonlarazemin yaratmayacak özen ve CHP yönetiminin kendisine açılan bu krediyi bir kez daha harcamamasında. 

Ve unutmadan, Kılıçdaroğlu’nun ‘lider’ olup olamadığı da bu zorlu testle sınanacaklardan.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi