Sibel Hürtaş
Cumhur İttifakı'nın yeni sözcüsü
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yürürlüğe girdiği Temmuz 2018 den Ekim 2020’ye kadar toplam 68 Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayınlanmış.
İşin ilginci 68 kararnamenin, 40’ı bir önceki cumhurbaşkanlığı kararnamelerini düzeltmek/değiştirmek için çıkarılmış.
Hemen akıllara Berat Albayrak’ın bozuk Türkçesi ya da Binali Yıldırım’ın okunamayan yazısı gelmesin. Buradaki kararnamelerin iki de bir düzeltilme nedeni, Cumhurbaşkanının tamamen günlük tercihlerinden kaynaklanıyor.
Kararnameleri inceleyen Anayasa Profesörü Serap Yazıcı bu durumu şöyle anlatıyor:
"Bir profesörün rektör olarak atanabilmesi için en az üç yıl profesörlük ünvanıyla çalışması gerekiyor. Cumhurbaşkanının o gün üniversiteye atamak istediği kişi bu yeterliliği sağlamıyor. Cumhurbaşkanı hemen bir kararname çıkarıyor, 3 yıl şartını kaldırıyor. O kişiyi rektör olarak atıyor. Ertesi gün, 3 yıl şartını geri getiren kararnameyi çıkarıyor."
Son iki yıldır ülkede işler böyle yürüyor. 68 kadar iş böyle yürümüş…
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, keyfi devlet yönetiminin en somut örneğini oluşturuyor.
Berat Albayrak’ın istifasının ardından önce Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in hiçbir şey söyleyememesi, ardından Cumhurbaşkanlığından "af" yönünde bir açıklama yapılması da içinde bulunduğumuz sistemin en çıplak hali. Serap Yazıcı bu manzara için "İnsanlar teba, tepede tek adam var; isterse affeder isterse affetmez" diyor.
Kamuoyunun arka planda hangi pazarlıkların yapıldığı, nasıl bir anlaşmazlığın ortaya çıktığı ve bu anlaşmazlıkların geleceğimizi nasıl şekillendireceğine yönelik olarak bilgilendirme hakkı ihlal edildi.
Son iki senede olan bitenleri bir kenara bırakalım, sadece şu son günlerde yaşananlar bile iktidarın ne büyük bir keyfiyet halinde ülkeyi yönettiğini gözler önüne seriyor.
Kim bırakmak ister ki böyle bir keyfi alanı?
Kimse…
Bu yüzden ülkede günlerdir fırtınalar koparılıyor.
Tüm bunların çıkış noktası görünürde İyi Parti’den ihraç edilen Ümit Özdağ’ın, "HDP ile İyi Parti ortak Anayasa için çalıştı" ifadeleri gibi gösterilse de
Ne Özdağ'ın hedefi tek başına Akşener, ne de bu tartışmayı büyütenlerin hedefi İyi Parti ile HDP yi yan yana göstermek...
Tek hedef var o da Muhalefeti ortaklaştıracak yeni bir Anayasa yapma iradesi...
Bu irade aynı zamanda muhalefeti de bir araya getirebilecek sihirli bir değnek.
Millet ittifakı ya da Kılıçdaroğlu’nun daha da büyütmek istediği "Dostlar ittifakı" daha da geriye gidersek Hayır cephesi, kendisini hep Erdoğan karşıtlığı üzerinden var etti. Bu anti Erdoğan politikaları hem Erdoğan’ı olduğundan daha güçlü bir pozisyona sokuyor hem de muhalefetin Erdoğan’ın belirlediği gündemin peşinden sürüklenmesine, kendi gündemini yaratamamasına neden oluyordu.
Önceki yıllarda cılız bir sesle tartışılan,
Bugün ise ete kemiğe bürünen Anayasa tartışmaları muhalefeti bir araya getirmesi açısından da iktidarı çok korkutuyor.
Peki nasıl bir Anayasa?
Şu an elimizdeki en somut model önerisi Gelecek Partisi'nin.
Parti'nin, ortaya koyduğu Güçlendirilmiş Parlementer Sistem modeli önerisini tartışmaya açıyor, "Gelin hep beraber bu öneri üzerine tartışalım, konuşalım" diyor.
Gelecek Partisi’nin önerdiği modele göre muhalefet partileri kendi içlerinde birer komisyon oluşturacak bu komisyonlar öneri üzerine görüş, düşünce ve eleştirilerini belirleyecek. Daha sonra da ortak toplantılarla modele son hali verilecek.
Bu işe Gelecek Partisi’nin soyunuyor olması, Gelecek Partisi’nin İnsan Haklarından Sorumlu Başkanı Serap Yazıcı’nın kamuoyunda yürüyen tüm tartışmalar karşısında "Biz HDP’ye de gideceğiz" demesi önemli. Gelecek Partisi böylece hem CHP hem de İyi Parti’ye yönelik " HDP ile birlikteler" şeklinde iktidar partisinin yönelttiği eleştirilere "Hayır burada ben de varım" diyerek yanıt veriyor, hem de Ana muhalefetin üzerindeki yükü alıyor.
Yeni bir Anayasa’nın sihri iktidarı öyle korkutuyor ki;
Bir mafya ağası bile tam da bu öneri tartışılırken ortaya çıkıp Ana muhalefet partisi liderini tehdit edebiliyor.
Çakıcı’nın tehditlerini bu Anayasa tartışmalarından ayrı okumuyorum,
Dün CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın o tehditler üzerine yaptığı açıklama da bize manzarayı özetliyor:
Evet,
"Cumhur ittifakının artık yeni bir sözcüsü var!"