Demirel’in ruhu çok muazzeb oldu

Demirel her zaman “Bütçe hakkı en muhteşem haktır, demokrasinin de özüdür” derdi, yerden göğe kadar da haklı idi. Bütçe hakkının ihtişamını vurgulayan bir Cumhurbaşkanından Türkiye’nin bugünkü Cumhurbaşkanlığı uygulamalarına savrulması çok endişe verici.

Ferit Devellioğlu’nun okuma yazması olanların yaşadığı her evde bulunmasını gerekli gördüğüm Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügatı “muazzeb” sıfatını şöyle tanımlıyor: “Azâb içinde olan, eziyet çeken, çok sıkıntı gören”.

Büyük otorite Devellioğlu’nun “muazzeb” diye yazdığı bir kelimeyi Word document’ın imla programı altını çizerek düzeltmek istiyor(!), bu durum bizde TDK’nın kelimeler “b” harfi ile bitemez anlamsız kuralından oluyor, geçerken bunu da belirteyim.

Rahmetli Demirel’in aklımda kalan en önemli değerlendirmelerinden biri bütçe hakkına ilişkin olanıdır, Demirel her zeminde, her zaman “Bütçe hakkı en muhteşem haktır, demokrasinin de özüdür” derdi, yerden göğe kadar da haklı idi.

Bütçe hakkı mali yıl boyunca bütçe ödeneklerinin ve bütçe gelirlerinin mutlaka ama mutlaka bütçe kanunlarıyla belirlenmesi anlamına gelir.

Bütçe hakkının ihtişamını vurgulayan bir Cumhurbaşkanından Türkiye’nin bugünkü Cumhurbaşkanlığı uygulamalarına savrulmuş olması çok endişe verici.

Bu savrulma ne demek anlatacağım bu yazıda.

9 Nisan 2002 tarihinde Resmî Gazetede 4749 Kanun numarası ile “Kamu finansmanının ve borç yönetiminin düzenlenmesine ilişkin Kanun” yayınlandı.

Bu Kanun 5018 sayılı “Kamu mali yönetimi ve kontrol Kanunu” ile birlikte anayasal metinlerden sonra Türkiye’de kamu mali sistemini düzenleyen iki temel kanun.

4749 sayılı “Kamu finansmanının ve borç yönetiminin düzenlenmesine ilişkin Kanunun” beşinci maddesi aynen şöyle:

“Borçlanma, ikraz ve garanti limiti

Madde 5 - Malî yıl içinde 1 inci Maddede belirtilen ilkeler ve malî sürdürülebilirlik de dikkate alınarak ….. yılı bütçe kanununda belirtilen başlangıç ödenekleri toplamı ile tahmin edilen gelirler arasındaki fark miktarı kadar net borç kullanımı yapılabilir.

(Değişik ikinci fıkra: 16/7/2008-5787/3 md.) Borçlanma limiti değiştirilemez. Ancak borç yönetiminin ihtiyaçları ve gelişimi dikkate alınarak, bu limit yıl içinde en fazla yüzde beş oranında artırılabilir. Bu miktarın da yeterli olmadığı durumlarda, ilave yüzde beş oranında bir tutar, ancak Cumhurbaşkanı kararı ile artırılabilir. Bütçenin denk olması durumunda da borçlanma, anapara ödemesinin en fazla yüzde beşine kadar artırılabilir.”

Bu maddenin bu şekli üstelik 2017 Anayasa değişiklikleri ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (!!!) sonrası gözden geçirilmiş şekli.

Bu kanunun 5. Maddesi Cumhurbaşkanına en nihai olarak borçlanma limitlerinde yüzde beşe kadar bir artışa izin vermektedir, bu yetki kanımca olmayabilirdi de ama bu yüzde beşlik ek yetki kabul edilebilir olarak da değerlendirilebilir.

15 Temmuz 2023 tarihinde ise Resmi Gazetede yayınlanan 7456 sayılı bir torba yasanın (MTV’sini iki katına çıkartan anti-hukuk, anti Anayasa maddesi ile biliniyor) 11. Maddesinde gözümüze şöyle bir düzenleme çarpıyor:

28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu finansmanı ve borç yönetiminin düzenlenmesi hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir:

“Geçici Madde 38-5 inci maddede düzenlenen net borç kullanım tutarı 2023 yılı için 1/1/2023 tarihinden geçerli olmak üzere, Bakan ve Cumhurbaşkanı tarafından artırılan net borç kullanım tutarının üç katı olarak uygulanır.”

İşte Rahmetli Süleyman Demirel’in ruhunu muazzeb edecek madde tam da bu.

Bu madde hukukun evrensel ilkelerine ve Anayasaya da aykırı bir madde.

Bu madde Anayasa Mahkemesinden dönmez ve uygulanır ise Türkiye’yi 1215 İngiltere’sinin bile gerisine götürecektir.

Demirel’in “muhteşem bütçe hakkı” diye gündeme getirdiği yasal, anayasal düzenin dünyada başlangıcı 1215 İngiltere’sinde Büyük Şart ya da orijinal ismiyle Magna Carta.

Erdoğan’ın yerli ve milli Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi böylece bizleri 8, 9 asır geri götürmüş oluyor, kutluyorum doğrusu.

Bu madde Anayasanın 2. Maddesine, 161. Maddesine aykırı, bütçeye yönelik bir düzenleme mesela borçlanma limiti konusu ancak bütçe kanununda düzenlenebilir, bir torba kanun ile değil.

Bu maddenin Anayasaya aykırılığı hakkında muhtemelen CHP AYM’ye başvuru yapacaktır ama önemli olan AYM’nin bu çok yaşamsal konu hakkında gecikmeksizin karar vermesi, bildiğim kadarıyla da AYM Başkanının bu yönde yetkileri mevcut.

CHP Grup Başkanı Özgür Özel’in ifadesine göre CHP 18 Mart 2022’de KKM konusunda AYM’ye başvurmuş ama bilebildiğim kadarıyla hala ortada bir karar yok ama bu gecikmenin vergi mükellefine yükü çok ağır, bu noktada da AYM’nin büyük sorumluluğu var.

Hiç düşünmek istemediğim konu AYM’nin böyle konularda, hem KKM, hem bütçe hakkı, oportünite kararları alma ihtimali, umarım benimki sadece bir vehimdir.

Hem sürekli ve yerli, yersiz “milli irade” de hem de milli iradenin tecelli-gâhı TBMM’nin muhteşem bütçe hakkını Cumhurbaşkanlığına devret.

Olacak, kabul edilebilecek bir şey değil.

Bunu kabul edebilmek, içine sindirebilmek için ancak “yerli ve milli” olmak gerekiyor muhtemelen.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi