Ahmet Nesin
Dikkat et Erdoğan, Pompeo'nun elinde çuval var!..
Ben yazılarımın başlığını 1 gün önceden duyuruyorum ya, bir grup var, henüz yazıyı okumadan küfre başlıyorlar. Küfretmeyip eleştiri getirseler yine biraz anlamaya çalışacağım ama okuma kültürleri olmadığından sadece küfrediyorlar. Bugün yazı çıktığında da okumayacaklarından eminim, çünkü onlar kendilerine göre 1 gün önceden rahatlamış oluyor. Oysa okusalar belki de hak verecekler. Neyse, derdim onlar değil, sadece arasıra okumalarını tavsiye ederim.
Ben bugüne değin ABD'de bu kadar bürokratın istifa ettiği yada görevden alındığı bir dönem anımsamıyorum. Sanırım son görevden alınan korgeneralle birlikte 27 oldu bu rakam. Büyük bir çoğunluğu Trump'a güvenmediklerinden istifa ediyorlar. Yada Trump'ın yapmak istediklerine ortak olmak istemiyorlar, o kadar olayın vebalini taşımak kolay olmasa gerek.
Esasında bu tip olaylar Türkiye'de de yaşandı, bilhassa Erdoğan 2 polisin derin devlet tarafından öldürtülüp, bunu bahane ederek Sur'a girdiğinde bizim kulağımıza istifalar gelmişti. Polis de olsanız, asker de olsanız, hatta Kürt barış hareketine karşı da olsanız, gençlerin bodrumlarda yakılmasına, kadınların cesetlerinin çıplak halde günlerce sokak ortasına bırakılmasına ortak olmak kolay olmasa gerek. O dönem istifasını sunan asker ve polislerin 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ne durumdalar bilmiyorum ama çoğunun Gülen hareketinden dolayı hapiste olduğundan eminim.
Erdoğan mı büyük oynuyor, Türkiye mi büyük oynuyor bilmiyorum ama bugünkü tarih yazıldığında siyaset olarak haddimizi çok ama çok aştığımızı anlatacağız çocuklarımıza. Şu an Ankara'da Afrin'e atanacak vali ve Mımbiç'e ve Irak Kürdistanı'na nasıl girileceği tartışılıyor. Halkı "Biz NATO'nun ikinci büyük ordusuyuz, heryere gireriz" diye kandırabilirsiniz ama dünya Türkiye halklarından oluşmuyor.
Anımsayacaksınız, Özal kendi döneminde, Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra Türki Cumhuriyetleri'ni Türkiye etrafında birleştirmek için hamleler yapmıştı. Oysa emperyalist güçlerin böyle bişeye izin vermesi olanaksızdı. Doğal olarak da Turgut Özal Erdoğan'a göre daha siyasetçi olduğundan bu hevesinden vazgeçmişti. Erdoğan da şimdi kendisini Osmanlı padişahı sanarak Orta Doğu'da buna benzer şeyler yapmaya çalışıyor, oysa dünya olaya böyle bakmadığı gibi, emperyalist düşüncelerinin yanısıra bitakım gerçekleri de görmezden gelemiyor.
Son yıllarda başlayan Arap Baharı rüzgarı nereye gider bilemem ama Orta Doğu'daki Kürt sorunu dünya masasına oturmuş durumda. Esasında savaşın bu kadar kızışmasının nedeni de Kürtlerin artık bütün ülkeler tarafından terörist örgütler olarak görülmemesi ve kendi inisiyatifleriyle yaşayabilmeleri için çok ciddi müzakereler yapılması. Doğal olarak da bunu en zor anlayan ülke Türkiye. En zor anlayan ülke dediğime bakmayın, Türkiye artık Suriye Kürdistanı'nı kabul etmiş durumda, sadece metrekare alanını daraltmaya çalışıyor, yani artık Suriye'de kurulacak 3'lü eyalet sistemi kabullenmiş durumda.
Kürt hareketlerinin terörist örgütler olarak görülmemesi diye yazmama şaşırmış olabilirsiniz ama bu da işin bir gerçeği. Almanya'nın, ABD'nin, Fransa'nın, Rusya'nın yada benzeri ülkelerin bilhassa PKK'yi terörist örgüt ilan etmesi tek başına bişey ifade etmiyor, aynı ülkelerin temsilcilerinden oluşan Birleşmiş Milletler PKK'yi terörist örgüt olarak görmüyor. Oysa oradaki temsilciler de aynı hükümetlerin görevlendirdiği kişiler.
Şimdi gelelim yazının başlığına ve bana küfredenlere. Biliyorsunuz Erdoğan ve dışişleri bakanı Çavuşoğlu ABD dışişleri bakanı Tillerson'la uzun uzadıya görüştü. O görüşmede en önemli konu çevirmen olmaması ve not alınmamasıydı. Görüşme sonrası bildiğimiz tek şey, Çavuşoğlu'nun "Mımbiç konusunda ABD'yle anlaştık" açıklamasıydı.
Sonrası ne oldu, Tillerson, Trump tarafından görevden alındı ve yerine dinci örgütlerden ve Türkiye'nin politikasından nefret eden Pompeo getirildi. Sadece bununla da kalmadı, CIA başkanı da değişti ve Pompeo'yla aynı görüşte bir kadın geldi. Bu da yetmedi, ay sonuna kadar görevde olan Tillerson'ın temsilcisi bir açıklama yaparak Türkiye ile anlaşmadıklarını açıkladı. Bu da bitmedi, bunun üzerine Çavuşoğlu önceki gün bir açıklama yaptı ve "Anlaştık demedim, anlayışa vardık dedim" dedi.
İşte ben bütün bu açıklamaları üst üste koyduğumda bugün uygulanan Türk siyasetinin başına çuval geçirildiğini söylüyorum. Çuval geçirmek için gerçek çuvalı bir askerin başına geçirmek gerekmiyor. Siyaseten çuval geçirmek hepsinden beterdir, size söylediklerinizi yalatır duruma getirmek bütün prestijinizin sıfırlanmasıdır.
Umarım sadece başlığı okuyup bana küfredenlerin bir kısmı bu yazıyı okurlar. Bir de Türk askerinin başına çuval geçirildikten sonra Türkiye'nin aldığı tavrı anımsamaya çalışırlar, çünkü ben anımsamıyorum. Haaa, anımsadığım bişey var, o da Kurtlar Vadisi gibi saçma bir dizide ABD askerlerinin başına çuval geçirdiğimiz. Ama büyük bir olasılıkla Trump ve Pompeo o diziyi izlemiyordur, belki gönderirseniz korkarlar da Erdoğan'ı rahat bırakırlar. O yüzden bana küfredeceğinize, desteklediğiniz lider ve partiden, ülkeyi bu duruma getirmemesini isteyin, bu kimsenin seveceği bişey değildir.