Dış politika, üniversiteler ve Hilal Kaplan

Kaplan’ın üniversitelerin içinde bulunduğu acıklı durumu sergileyişi ile Türkiye’nin yeni Çin-Rusya ekseni arasında da çok önemli bir siyasal link var.

Hilal Kaplan Hanımefendi Sabah gazetesinde köşe yazıları yayınlıyor, iddia da o ki, kamuoyunun Pelikan grubu diye bildiği o ilginç yapının da en tepelerinde bir isim.

Ama itiraf etmek lazım, Hilal Kaplan çok önemli bir gazeteci; neden böyle söylüyorum, çünkü Türkiye’nin en önde gelen iki sorununa, dış politika ve üniversiteler, çok kısa paragraflarda kitaplarla ancak anlatılabilecek bir çerçevede çok yetkin teşhisler koyuyor.

Kendisini bu vesileyle bir kez daha kutlayalım ve isterseniz önce dış politika konusundan başlayalım bu yetkinliği sergilemeye.

Hilal Hanım, 28 Haziran 2019 tarihinde yani G-20 zirvesi sürerken Sabah gazetesinde bir yazı yayınlıyor ve bu yazısında (alıntı aşağıda) dünya üretiminin doğuya kaydığını, siyaset ve kültürün de bunu izleyeceğini ve bu gelişmelerin Türkiye için çok hayırlı olduğunu belirtiyor.

Dünya üretiminin doğuya kaydığı konusu çok kuşkulu ama "bu kadar kusur kadı kızında bile olur" deyip geçelim çünkü çağımız bilgi çağı ve dünyanın en iyi üniversiteleri ABD ve İngiltere’de, bilgi buralarda üretiliyor, bilgi üretimi nerede ise üretim de orada olacaktır, kalacaktır ama bu kadar hata ihmal edilebilir düzeyde bir hata.

Hilal Hanım doğuya kayan (?) üretimi siyaset ve kültürün izleyeceğini ifade ediyor, işte bu teşhisi çok doğru; Türkiye de bu küresel gelişmenin dışında kalamayacağı için bizim siyasi ve kültürel yapımız da üretimin kaydığı yerlerle, mesela Çin ile, Rusya ile benzeşecek, ifade özgürlüğü mesela Çin düzeyine yükselecek, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hukuku da Rusya ve Çin gibi olacak, din ve inanç özgürlükleri de bu ülkeler gibi olacak.

Burada küçük bir Çin Türkleri problemi var ama dediğim gibi "bu kadar kusur kadı kızında bile olur".

Hukuk devleti düzeyimiz de Çin gibi olduğunda ülkemize doğrudan yabancı sermaye akışı deli gibi hızlanacak ve Türkiye de sürdürülebilir büyümeyi böylece bir daha geri dönüşsüz olarak yakalamış olacak.

Bu arada NATO üyeliğimiz, Avrupa Konseyi üyeliğimiz gibi dertler, prangalar kalmayacağı için bu durum da yeni durumun, hayırhah eksen kaymasının ek bir nimeti olacak; Şanghay beşlisi de artık altılısı olacak ve böylece üniversitelerimiz de Harvard düzeyine çıkacaklar.

"Hilal Kaplan, Sabah Gazetesi, 28 Haziran 2019

Dünya üretim ve dağıtım zincirinin merkezi doğuya kayarken, siyaset ve kültür de onu takip edecek. Yeni bir devrin başlangıcında olduğumuz açık; Türkiye’miz için hayırlı olsun."

Üniversitelerimiz derken aklıma yine aynı Hanımefendinin yaklaşık üç sene önce yazdığı başka çok başarılı bir yazı geldi, Türkiye’nin üniversite sorunu ancak bu kadar anlatılabilir idi doğrusu, alıntı aşağıda.

Sayın Hilal Kaplan çok başarılı bir gazeteci olarak YÖK Başkanı'na, İstanbul Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü'ne, Boğaziçi Üniversitesi Kurumsal İletişim Direktörü'ne öyle bir gazetecilik tuzağı kuruyor ki, bu isimlerden koskoca profesörlerin üniversitelerden nasıl atılacağının, sürecin soruşturmalar tamamlanmadığı için sürdüğünün bilgisini adeta kerpetenle söker gibi alıyor.

YÖK Başkanı'nın, bir üniversite görevlisinin kendi kurumlarında çalışan profesörlerin atılacağını müjdelemelerinin (!) büyük bir üniversite-akademi skandalı olduğunu çok iyi bilen Sayın Kaplan bu bilgiyi kopararak alıyor ve üniversite kurumuna, YÖK dahil kimsenin o güne kadar yapamadığı çok ağır bir eleştiri getirmiş oluyor; bu vesile ile üniversitenin içler acısı, sefil durumunun gözler önüne serilmiş olması da çok büyük bir gazetecilik başarısı.

Bildiğim kadarıyla Sayın Kaplan (kaplan gibi gazeteci, soyadı çok uymuş olumlu anlamda) Boğaziçi Üniversitesi mezunu ve kendisine emekleri geçen hocalarının bir bölümünü kurtarabilmek için bu karanlık girişimi kamuoyu ile paylaşarak ne kadar da vefalı olduğunu ortaya koyuyor.

Hilal Kaplan, Sabah Gazetesi, 7 Eylül 2016

"Ayrıca Yekta Bey (YÖK Başkanı), 2346 akademisyenin ihraç edildiği KHK'nın sadece başlangıç olduğunu, pek çok üniversitede soruşturma aşamasının sürdüğünü de söyledi. Buna ek olarak İstanbul Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü arayarak, hususi olarak KHK'da neden yer almadığını sorduğum ………'la ilgili soruşturma aşamasının sürdüğünü (iznini alamadığım için üniversitenin otuz beş senelik profesörünün adını yazmıyorum) ve çok yakında sonuçlanacağını iletti.
Neden KHK'da tek bir kişinin tasfiye edilmediğini sorduğum üniversitelerden biri olan Boğaziçi Üniversitesi'nin Kurumsal İletişim Direktörü de arayarak, kurum içi soruşturma sürecinin devam ettiğini ve yakın zamanda sonuçlandıracaklarını, gelen ihbarların titizlikle ele alınmasından ötürü gecikme yaşandığını bildirdi.
Yukarıda ilettiğim bilgilerin takipçisi olmaya devam edeceğiz.

Sayın Kaplan’ın üniversitelerin içinde bulunduğu acıklı durumu sergileyişi ile Türkiye’nin yeni Çin-Rusya ekseni arasında da çok önemli bir siyasal link var; bu linki görmüş olması da Hilal Kaplan’ın başarılı gazeteciliğinin yanı sıra akademik yetkinliğinin de bir karinesi.

Chapeau (şapka) diyor Fransızlar bu durumlara.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi