Eğitimde parası olanın durumu çok mu iyi?

İyi bir lise demek bu lisede geçirdiğin senelerin, aldığın eğitim-öğretimin, hocalarının ve arkadaşlarının senin yaşamına bir ayrıcalık, bir artı değer katması demek herhalde.

Türkiye’de eğitim-öğretim sisteminde çok ama çok büyük sorunlar var, buna hiç kuşku yok. Bu çok büyük sorunun altında da sistemin her aşamasında büyük egemenlik kurmuş olan kalitesizlik yatıyor. Türkiye’de de bu sürece paralel olarak bir de vahim, hukuksuzluğa endeksli bir gelir bölüşümü adaletsizliği mevcut.

Yine tüm bu süreçlere paralel olarak Türkiye’de eğitim-öğretim süreçlerinde düşük gelir gruplarının, fakirlerin de diyebilirsiniz, çok aleyhine işleyen, üst gelir gruplarının, zenginlerin diyelim, lehine işleyen süreçlerin egemen olduğu iddiası var.

Acaba bu iddia doğru mu?

Türkiye eğitim-öğretim süreçlerini iyi bilen bir kişi olduğumu düşünüyorum. Türkiye’de yaklaşık 14 bin lise var ve bu liselerde de 6.3 milyon çocuğumuz eğitim-öğretim süreçlerinden geçiyorlar; bu öğrencilerin 1.7 milyonu meslek liselerinde, 650 bini de İmam-Hatip liselerindeler.

Lise eğitimini çok önemsiyorum ve uzun akademik yaşamımda da öğrencileri izledim, mezun oldukları liseleri bir biçimde öğrenmeye çalıştım, sordum.

İyi bir lise ne demektir?

İyi bir lise demek bu lisede geçirdiğin senelerin, aldığın eğitim-öğretimin, hocalarının ve arkadaşlarının senin yaşamına bir ayrıcalık, bir artı değer katması demek herhalde. İddialı bir ifade kullanacağım, bugün ülkemiz Türkiye’de nitelikli lise eğitim-öğretimi veren lise sayısı taş çatlasa elli tanedir, lütfen bana bu liseler hangileridir diye sormayınız, bu liseler arasında özel liseler de var, devlet liseleri de var ama nihayetinde taş çatlasa elli tane Yukarıda belirtmiştim, ülkemizde yaklaşık 14 bin lise var, bu  14 bin liseden sadece elli tanesinde okuma olanağınız varsa, aldığınız lise eğitim-öğretiminiz size yaşamınızda bir artı değer katacak demektir.

Bir biçimde bu liselerden birine kapak atmışsanız şanslısınız; yoksa iş tamamen size düşüyor, lise eğitiminden bir şey beklemeyin.

Diğerleri ise çok büyük ölçüde eşit değerde liselerdir ve bu liselerden birinde okumanın size şöyle ya da böyle özel bir artı değeri olmayacaktır.

Gelelim üst gelir gruplarının, zenginlerin çocuklarının bu liselere dağılımına. Aralarında çok küçük bir azınlık bu elli liseden birine gidebiliyorlar çünkü muhtemelen zaten eğitimli bir ailenin çocukları bunlar, lise girişlerde özel dersler alıyorlar, vs. ama dediğim gibi söz konusu bu grup genel bir çıkarsama yapılamayacak kadar küçük. Zengin çocuklarının çok büyük bölümü, yaklaşık tümü özel liselere gidiyorlar ama bu özel liselerin eğitim-öğretim kalitesinin devlet okullarından hiç farkı yok ve bu eşitlenme maalesef alt seviyede bir noktada gerçekleşiyor. Devlet liseleri ve özel liseler arasında öğretmen niteliği açısından da bir fark yok, ücret farkları çok azaldı, bu iyi bir gelişme, devlet liseleri aleyhine bir drenaj yaşanmıyor artık.

Peki bu zenginler ya da orta gelir grupları enayi mi, çocuklarını neden bu çok pahalı ama doğru dürüst bir eğitim-öğretim seviyesi içermeyen okullara gönderiyorlar?

Bir kısmı için bu özel okul parası çerez niteliğinde, dert etmiyorlar ama temel neden (!) muhtemelen başka. Valla, kullanacağım ifade için şimdiden özür diliyorum, bu niteliksiz ama çok pahalı, bu pahayı asla hakketmeyen özel okulların hala belirli gelir grupları tarafından tercih ediliyor oluşunun altında -eskiden kapıcı denirdi, şimdi apartman görevlisi deniyor- kapıcı çocukları ile okumasınlar, çocuğumu marka kıyafetlerle, ayakkabılarla okula rahatça göndereyim derdi yatıyor.

Sokağa atacak paranız varsa bence bu büyük okul parasını bu çok kalitesiz okullara vermenizde bir sakınca görmüyorum kendi adıma.

Ama, bir de orta gelir gruplarında, nitelikli eğitimi önemseyen ama çocuğunu bu elli liseden birine veremeyen ve borç harç, kendi yaşam standartlarını daraltarak bu özel okullara gönderen aileler var. Bence, tekraren belirtiyorum, ülkenin eğitim standartlarını önyargısız ve iyi bildiğimi düşünüyorum, bu ailelerin çocuklarını eve en yakın devlet okullarına vermelerinde fayda var. Çocuk devlet okuluna başlarken özel okula vermeyecekleri parayı bir banka hesabında biriktirsinler, çocuğu lise sonrası ya da en azından master düzeyinde yurt dışına okumaya göndermeye çalışsınlar, çok daha iyi olur.

Manzara budur, bu manzaradan, ihmal edilebilir çok küçük bir zengin azınlık dışında, zengin çocuklarının daha iyi eğitim aldıkları sonucu çıkmıyor, zengin çocukları apartman görevlileri çocukları ile beraber okumuyorlar. Bu bir kazanç (!!!) ise tek kazanç da bu ise, bir de belki en pahalı spor ayakkabı giyme yarışı yapıyorlar, matematik yarışı yapmadıkları kesin.

Eh, bu manzaranın bir de iyi tarafı yok değil, bu elli liseden birine veremedi iseniz çocuğunuzu, hiç dert etmeyin; o okul bu okul, hiç fark etmiyor çünkü, özel okula çocuğumu veremedim diye dertlenmeyin.

Bu inanılmaz kötü nitelikte liselerden birinden mezun oluyorsa çocuğunuz bence üniversite girişi de çok dert etmeyin. O aşamada da yine taş çatlasa yirmi bin kişilik bir fakülteler kontenjanına giremiyorsanız üniversitelerde de -aynı liselerde olduğu gibi-  nerede okuduğunuzun artık önemi kalmadı.

Bir değerlendirin isterseniz; iki milyon öğrenci yerleştiriliyor artık üniversitelere, sadece yirmi bin kişilik üniversite kontenjanı bir ölçüde anlamlı.

Her geçen sene bu önemsizlik daha da artıyor. Boğaziçi’nin başına gelenleri görüyorsunuz.

Çok iyi hedeflerle kurulan Galatasaray Üniversitesi'nde de YÖK Fransız profesörlere bilmem ne seviyesinde Türkçe öğrenme zorunluluğu getirmek istiyordu. YÖK’e büyük bir alkış, bu hamle ile Fransa’ya bir Osmanlı tokadı atmış olduk değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi