Eser Karakaş
Ekonomide gelinen yerin sorumlusu cehalet (mi?)
Cehalet derken toplumun genel eğitim-öğretim sorunlarını, eksikliklerini kastetmiyorum.
İktisat politikaları kararlarını siyaseten verenlerin ve bu kararları uygulamaktan sorumlu kadroların cehaleti (mi?).
Bir de cehaletten de öte bir problem mevcut, yanlış kararları utanmadan çok fahiş yanlışlara direnmeden, itiraz etmeden, istifa etmeden uygulayanlar.
Aşağıda detaylandıracağım ama cehalet tabirini ezbere kullanmıyorum, Türkiye ekonomisinin geldiği noktanın temel nedeni 1999 senesinde Nobel ekonomi ödülünü kazanmış Robert Mundell’in dışa açık piyasa ekonomileri için formüle ettiği teorinin ve sonuçlarının göz ardı edilmesidir.
Herhangi bir iktisat yaklaşımından değil Nobel ödülü almış yani küresel akademik çevrelerde üzerinde büyük ölçüde mutabakat sağlanmış bir teoriden bahsediyoruz.
Bu teorinin bir adı da “uyumsuzluk keyfiyeti”, uyumsuzluk ya da imkansızlık ne demek anlatacağım ama bizim “süper zekalar”, aptallar demeyim şık olmaz, uyumsuzu, imkansızı denediler ve kafalarını çok fena taşa çarptılar, sadece kendileri çarpsalar önemli değil, Türkiye vatandaşlarının çok büyük bir bölümü, Türkiye ekonomisi duvara çarptı.
İnşallah sorun sadece cehalet sorunudur, yok değil, bile bile bunu yaptılarsa bu çok vahim bir ahlaki sorundur çünkü, cehaletten de çok kötüdür.
BİLEŞİK KAPLAR ÖRNEĞİ
Gelelim 1999 Nobel ekonomi ödülünün en genel hatlarına.
Mundell şunu söylüyor: Bir ekonomi bir para bölgesinin içinde ise, ya da başka bir ifadeyle sermaye hareketleri serbest ise o ekonomide hem kurları hem de faizi aynı anda kontrol edemezsiniz.
Türkiye ekonomisi 1989 senesi 32 sayılı karardan (Özal) beri sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ülke (idi) ama son aylarda adım adım buradan da uzaklaşıldığını da izliyoruz.
Türkiye ekonomisinde sermaye hareketleri uluslararası alanda serbest ise iktisat politikası yapıcıları kur ya da faizden sadece birini kontrol edebilirler, ikisini birden kontrol etmek isterseniz sistem şekilde görüldüğü gibi çöker.
Türkiye ekonomisinin karar alıcıları (!) bu fahiş hatayı yaptıkları yani sermaye hareketleri serbest iken hem bağımsız bir para politikası (faiz) uygulamak hem de kurları bastırmak istediler, umarım cehalettendir, sistem de çöktü.
Bu son cümlede kullandığım bağımsız para politikası ifadesi bağımsız merkez bankacılığı anlamına değil, faizleri özgürce(!!!), mesela NAS’a gönderme yaparak saptama anlamına.
Bu durumu bir bileşik kaplar örneği ile de anlatabiliriz, lise yıllarında okul laboratuvarlarından hatırlayacağınız camdan U biçiminde bir bileşik kapı gözünüzün önüne getirin, U’nun yukarı kollarının üzeri açık olsun, camdan bileşik kabın içinde de bir sıvı .
Bu sıvının, mesela su, mesela cıva, bileşik kap içinde bir nedenden rahat hareket etmesinin ekonomide karşılığı sermaye hareketlerinin serbestliği.
U’nun kollarından biri faizi, biri de kuru temsil ediyorlar.
Siz mesela elinizle ya da bir pompayla sağdaki kolun içindeki sıvıyı aşağıya doğru bastırırsanız, sol kolun içindeki sıvı yukarı doğru hareket eder.
Bunun ekonomide karşılığı, mesela faizi bastırırsanız, kurların yukarı doğru harekete geçmesi, buraya kadar sorun yok.
Erdoğan zihniyeti NAS örneği üzerinden faizleri bastırmak istedi, bunun üzerine kurlar bir anda yukarı doğru hareket geçtiler.
Ancak, kurlar bir anda patlayınca işte o zaman cehalet ya da “süper zeka” devreye girdi, KKM gibi bir saçmalık üzerinden bu sefer kurları da bastırmaya giriştiler.
Yine o camdan bileşik kabı düşünün ve ellerinizle ya da pompayla U biçimindeki kabın kollarının ikisinde de içindeki sıvıyı aşağı doğru güçlü bir biçimde bastırın, ne olur?
Ne olacağı bellidir, camdan kap kırılır, paramparça olur.
İşte bugün Türkiye ekonomisinin durumu da aynen budur.
Nedeni ise en tepelerin cehaleti, bilgisizliği, uygulayıcıların da biraz cehalet biraz da belkemiksizliği.
Bu satırları okuyanların muhtemelen çok büyük bir bölümü Mundell’in teorisi nedir bilemeyeceklerdir, böyle bir mecburiyetleri de asla yoktur ama eğer ekonomiden sorumlu bakansanız ya da ekonomi bürokrasisi içinde bir yerde görevli iseniz ve bu teoriyi bilmiyor iseniz bu durum affedilebilir bir şey değildir; ha, bir de bilmek ama bilmemezlikten gelme var, bu daha da ağır bir sorun.
Yarın sandık başına lütfen gidin ve oyunuzu kullanırken bir tarafta bu cehalet ve belkemiksizliğin, öbür tarafta da çok nitelikli bir iktisatçı kadrosunun olduğunu unutmayın.
Evinize girecek ekmeği bu belirleyecek.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.