Ahmet Nesin
'El Nusra mücahitlerini kollayın' dedi İçişleri Bakanı!..
Askerlikte en komiğime giden olay, yazıcılık yaparken "Gizli" yada "Çok gizli" yazılı evraklardan kimilerini okuyabilmemdi. İlk 4 ayını yazıcı olarak yaptığımdan böyle bir şansım oldu. Kimilerini okuduktan sonra "Bunun nesi gizli leyn" diyordum kendi kendime. Eğer askerliği benim gibi Trakya’da yapıyorsanız ve biraz da safsanız Yunanistan yada Bulgaristan ile savaşın çıktı çıkacak konumunda olduğunu zannedersiniz. Hele bir de yine benim gibi tam da 12 Eylül darbesinden sonra yaparsanız, "Gomonizm"in ülkeyi batırmak üzere olduğuna inanır ve bir komünist olarak utanırsınız. En komiği de sakıncalı olarak gelirsiniz, size tüfek verilmez ama okuma-yazma ve daktilo bilginizden dolayı da yazıcı yapılırsınız, çünkü bütün tümen, subaylar dahil sakıncalıdır. Yazıcılardan ben THKP-C, diğeri THKO, grafiker arkadaşımız da TİKKO yanlısıydı ve üçümüz de sakıncalıydık ama Yetiş Yüzbaşı’yla Savaş Üsteğmenler de asteğmenleri tezkereye Nazım Hikmet’in şiiriyle (Ağaç gibi tek ve hür) yolluyorlardı.
İşte ilk "Gizli belge" olayını orada yaşamıştım. Bu arada sakıncalı olduğumdan dolayı benim hakkımda da "Gizli belge"ler geliyor ama onlar S1 subayına, diğer binaya gittiğinden göremiyorum. S1 subayı çağırdı, adam demokrat ama istihbarat subayı sonuçta, fazla belli etmemek zorunda, beni de seviyor. Odasına girdim, elinde bir kağıt ve gülüyor. Doğal olarak Kenan Evren yasalarıyla hakkımda bilgi almak için muhtarlığa da sormuşlar ve oradan "Gizli belge" gelmiş. Belgede "Solcu olduğu tahmin edilmektedir" diye yazmış muhtar. Komutan ilk kez böyle bir ihbar görüyorum deyip gülmeye devam ediyor, bana da tahmini nedenini soruyor. "Komutanım, muhtarın eşi Şebinkarahisarlı, hemşehrim, bana kıyak geçmiş" deyince beraber patlattık kahkahayı.
İkinci önemli olay bu "Gizli belge"lerin ilelebet sır olarak kalmayacağını bütün dünya öğrendi artık. CIA bile belli bir süre sonra pisliklerini döküyor ortalığa. Şili’de Allende’nin devrilmesi için CIA ajanlarının ITT şirketinde çalışıyor gözükerek Şili’ye gittiğini bütün dünya biliyor artık. Kimileri anılarını yazıyor, Türkiye’de bilhassa generaller derin devleti ve darbe öncesi-sonrası yaptıkları pislikleri anı kitabı yazarak anlatırlar.
Aşağıdaki belgenin zamanı gelmiş miydi, ajan olmadığımdan bilmiyorum (Bu arada uzakta olduğumdan Can Dündar ve Deniz Yücel’e soramadım) ama geçen hafta tedavisi Türkiye’de yapıldığı iddia edilen El Nursa liderlerinden Ebu Muhammed el Cevlani’nin önce Antakya, sonra Antalya’da tedavi olduğunu okuyunca bunu açıklamak zorunda hissettim kendimi.
Aşağıdaki "Gizli belge" bu olayların yıllardır devlet eliyle yapıldığını gösteriyor. Bu belgeyi imzalayan, daha doğrusu emri veren dönemin içişleri bakanı Muammer Güler. Biliyorsunuz Muammer Güler, 17-25 Aralık bakanlarından birisi ve oğlu Barış Güler gözaltına alınmıştı. Önce El Nusra’yla ilgili valiliğe yazdığı belgeyi görelim:
Gördüğünüz gibi bu olaylar yeni değil ve devleti yöneten hükümetin emriyle yapılmış. 17-25 Aralık olaylarından dolayı Güler istifa ediyor ve görevi Efkan Ala’ya devrediyor. Efkan Ala o dönem vekil değil, vali ve özellikle seçilmiş birisi. O dönem Kürtlerle barış görüşmelerinin yapıldığı dönem ve başka bir valiyle konuşmaları olan Efkan Ala’nın neden bu göreve getirildiği anlaşılıyor. Bu konuşmayı da ileride yazacağım.
Muammer Güler, 2014’ün başından itibaren Twitter hesabını da dondurmuş. Kendisine göre nedenleri olabilir. Bilhassa Reza Zarrab davasında en çok adı geçen kişilerden birisi ve emir eri gibi sanki. Aşağıdaki konuşma bir dönem dillere destandı:
Efkan Ala’ya devir teslim töreninde kendisini ihbar edenlere hakkını helal etmediğini söylüyor, hele bir de evde çıkanları gördükten sonra ne diyeyim bilemedim. Para sayma makinesinden tutun da bikaç para kasasına kadar:
Sorun dün Celal Başlangıç’ın da yazdığı gibi ülkenin beka sorunu, gerisi fasa fiso, anlamadıysanız da zaten zırrrtttt Erenköy…