Veli Büyükşahin

Veli Büyükşahin

Elleri tütün acısına bulanmış biri olarak

İktidar milletvekilleri de sanki muhalefet milletvekilleriymiş gibi “hükümetle görüşüp, uğraşıyoruz” mesajları veriyorlar. Şimdi bizim onlara sormamız gerekmez mi?

Daha önce Tütün, Ekmek, Kapitalizm ve Terörizm başlıklı yazımda bu günlerde çokça tartışılan tütün meselesini kısacada olsa ele almıştım. O dönem esas sorun birçok yere tebliğ edilen bakanlık genelgesiyle ilgiliydi. Genelge özetle; kıyılmış ya da kıyılmamış sarmalık tütünlerin satışının yasaklandığı ve buna uymayanlara büyük para cezaları verileceği yönündeydi. Bir not diyelim; bu yazım önceki yazıyla birlikte okunursa sanırım daha anlaşılır olacaktır. 

Daha önceleri de yasaklamalar ve cezalandırmalar yapılmıştı. Dolayısıyla bu ne ilk ne son olacaktı. Aksine keyfi yapılan müdahaleler artık yasal bir çerçeve içinde yapılacaktı.

Nitekim öyle de oldu.

Bu günlerde TBMM de çıkarılacak bir torba yasa ile çiftçinin tarlada tütün ekimi ve bakımı dışında neredeyse her şeyi kapsayan bir düzenleme getiriyorlar.

Bu işten en çok etkilenenler tahmin edeceğiniz gibi Adıyamanlılar. Tütün Adıyaman’ın neredeyse yüz bini aşkın nüfusunun tek geçim kaynağı durumunda.

Yıllardır tartışılıyordu tütün yasaklanacak mı diye. İş ciddiye bindi ve hızla yasaklanmaya doğru gidiyor.

Durum böyle olunca Adıyamanlılar da hareketlenmeye başladılar. Çok etkili olmasa da meseleyi tartışmanın ötesine geçirerek bazı tepki eylemleri yapmaya başlıyorlar.

Tütün neden Adıyamanlılar için bu kadar önemli sizce? Orada yaşayanlar bilir bunu. Bilmeyenler için isterseniz kısaca hikayesini anlatalım.

Adıyamanlı, elleri tütün acısına bulanmış biri olarak yazıyorum.

Bu bitkinin her fidesini, her yaprağını çocuk bakar gibi nasıl elden geçirip sarmaladıklarını biliyorum. Her Adıyamanlı bilir ki bunu yapmazsa ne evine götüreceği ekmeği, ne çocuğuna götüreceği giysisi, ne de okutacağı öğrencisi için parası olacaktır.

 Adıyaman küçük ama bir o kadarda büyük sorunları olan bir kent. Yine tüm dış müdahalelere rağmen kendi içinde barışık bir kent.

Hani şu sürekli söyledikleri huzur kenti Adıyaman meselesi var ya? İşte bu, devletin ve iktidarın getirdiği bir huzur değil. İktidar bu huzur kenti söylemini daha çok sorunların üstünü kapatmak için kullanıyor.

Bu huzur Adıyamanlıların, tarihsel arka planı da olan, kendi yüreklerinden gelen karşılıklı birbirini kabule dayalı bir huzurdur.

Tütün dışında farklı geçim kaynaklarına yönelsinler diyenler olabilir. Varsa yapsınlar tabi ama nerde. Demirel’in 70 lerde "benzin varda biz mi içtik" sözü aklıma geldi.

 Adıyaman ekonomik olarak tam bir cendereye sıkışmış durumda. Sanayi denen bir şey yok. Yer altı ve yer üstü doğal kaynaklar bakımından zengin ama kendisine dönüşü yok.

Petrol çıkarılıyor, madenler işleniyor, büyük barajlar var ama hiç birisinden Adıyaman’a ekonomik ya da istihdam anlamında bir katkısı yok. Buralardan elde edilen gelirler dışarıya taşınıyor.

Adıyaman ekonomisi tamamen tarıma ve hayvancılığa dayanıyor. Diğer ticaret erbabı da oradan elde gelirlere bağımlı ticaret yapıyor.

1980’lerin sonlarına kadar kırsal kesimin bir çok yerinde bir şekilde özellikle küçükbaş hayvancılığı yapılıyordu. Et, yün, süt ve bunların yan ürünlerinden elde edilen gelirler önemli bir geçim kaynaklarıydı.

Hayvancılık şimdi yok denecek kadar az.

Özellikle 90’larda tüm Kürt coğrafyasında olduğu gibi Adıyaman’da da yayla yasakları ve insansızlaştırma ile yanlış politikalar hayvancılığı tümden bitirme noktasına getirdi.

Geriye bir tek tarım kalmıştı.

Adıyaman’ın tarıma elverişli geniş arazileri var ama susuz olduğu için ağırlıklı olarak başta buğday olmak üzere hububat ekimi yapılır.  Geriye kalan küçük küçük sulu arazilerde ise fasulye, meyve, sebze ve tütün ekimi yapılır. Tabi farklı alternatif tarım ürünleri de var ama bunlar çok daha az.

80’lerin ortalarına doğru önemli bir geçim kaynağı olan fasulye, tıpkı şimdi mısır, hububat gibi ürünlerinde olduğu gibi Özal döneminde yurtdışından ithal edilmesiyle artık bir geçim kaynağı olmaktan çıktı. Çünkü masrafları kendisini kurtaramaz oldu.

Geriye ne kaldı? Verdiğiniz emeğin karşılığında geçiminizi sağlayan, geleceğe güvenle bakmanızı sağlayan bir tek tütün kaldı. O yüzden her şeyden kıymetlidir tütün. Her Adıyamanlının kıymetlisidir.

Tütün de öyle bir üründür ki bir çocuğun embriyo halinden kendi ayakları üzerinde duran insana dönüşmesi gibi yoğun emek istiyor. Sonbahardan tohumunu alır, ilkbaharda özel olarak hazırladığınız yerlerde çimlendirerek filizleri hazırlarsınız. Haziranın başında kamyon kamyon döktüğünüz organik gübre ile hazırladığınız tarlanıza her filizi tek tek ellerinizle dikersiniz. Sonra can suyu verir, haftada bir sular, yabani otları temizlersiniz. Sonra daha çabuk olgunlaşsın diye tohumlar hariç tepelerinden kesersiniz. Yaprak aralarından tekrar filiz vermesin diye düzenli olarak her yaprağın dibini ellerinizle temizlersiniz. Sonra alttan olgunlaşmaya başlayan yaprakları toplar, saplar, iplere dizersiniz. Sonra fideyi kökünden keser, her yaprağı özel bıçağınızla sapından ayırırsınız. Sonra yine saplar, ipe dizersiniz. Sonra ipe dizdiklerinizi evinizin çatısına ya da hazırladığınız iskelelere asarsınız. Sonra kurumasını bekler, kuruyunca da tekrar nemlenmesini beklersiniz. Sonra indirir ve iplerden çekersiniz. Sonra yaprağı başındaki saplarından ayırırsınız. Sonra demet yaparak, korunaklı bir şekilde istiflersiniz. Sonra da tüccarı beklersiniz.

Sonraları elimden geldiğince kısaltmaya çalıştım yoksa daha da çoğaltabilirsiniz. Her şey günü gününe, saati saatine yapmak zorundasınız. Küçük bir gecikme ya da erken yapma, bir yıllık ürününüzün çöp olmasına neden olur. Suladığınız saat bile önemlidir. Yaprakları topladığınız andan itibaren, saplama, ipe dizme, asma, daha sonra indirme ve demet yapmada her seferinde üç kategoriye ayırırsınız. Her yaprak nerdeyse yüz kez elinizden geçer. Gündüzleri tarladan tütün toplar gece saplar, ipe dizer ve asarsınız. Zamanında yapmadığınız her şey çöptür, boşuna emektir.

Sonra tüccar dedik ya, o da ayrı bir hikaye. Senet, sepet yoktur. Aslolan sözdür. Her kes sözünde durur. Tabi üreticiyi çarpıp, gidip arkasına bakmayanları saymasak.

Tüccardan kışa doğru ya da en geç ilkbaharda parasını alır çiftçi.

Çiftçi de bütün ihtiyaçları için borçlanmıştır esnafa. Onlarda sözleşmişlerdir. Tüccar tütün parasını getirince esnaf ile çiftçi buluşur ve ödeşirler.

Esnaf da tütünün her aşamasını takip eder. Çünkü tütün olmazsa o da batacak. Her şey tütüne bağlı.

Hakkını vermek lazım. Tütün sayesinde fakir Adıyaman çiftçisi çocuklarını okuttu. Evlerini yaptı, araba aldı. Yani mevcut konforlarının tümü tütün sayesinde. Bütün bunlar aslında Malatya için de geçerlidir.

Tütün yaşamdır, ekmek kapısıdır.

Daha önce Adıyaman ve Malatya'da ki Tekelin tütün fabrikaları vardı.

Doğrusunu isterseniz süreç fabrikaların kapatılmasından başladı bu günlere geldi.

Daha önceki yazımda da belirtmiştim.

Aslında olan, kapitalizmin sigara tekelleriyle yaptıkları müdahalenin sonuçlarıdır bu yaşananlar. Bu tekeller kendi başına yapmıyor, yerli ortakları olan iktidar aracılığıyla yapıyor.

Bu günlerde Adıyamanlılar seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Politik tartışmalarda yaşanıyor. Ne de olsa %80 dayanan bir oy almış bir partinin iktidarı döneminde yaşanıyor bunlar. Yani üreticinin ekmeğine el uzatanlar oy verdikleri kendi partileri. Oh iyi oldu diyenler de var. Bence oh demeyelim. Kimin geçmişte ne yaptığı ayrı bir mevzu. Fakat şimdi her kesimden Adıyamanlı için bir buluşma noktasıdır tütün.

İktidar milletvekilleri de sanki muhalefet milletvekilleriymiş gibi hükümetle görüşüp uğraşıyoruz mesajları veriyorlar.

Şimdi bizim onlara sormamız gerekmez mi?

Tütünün yerine ne koyacaksınız?

Fabrika mı? Ne?

Ekmeğimize el uzatan sizin partiniz değil mi?

Sizin, partinizin gündeminde bunlar yok muydu?

Haberiniz yoksa siz ne iş yapıyorsunuz orada?

Haberiniz varsa siz bizim aleyhimize mi çalışıyor sunuz?

Bunlar her Adıyamanlının sorması gereken sorular. Aman kızdırmayalım, belki çözerler demekle bu süreç durdurulamaz.

Adıyaman'da siyaset yapan herkes ve her yurttaş bu sorunun en az on yıldır gündemde olduğunu, her saferinde ertelendiğini biliyor. Sizler bu konu da ne yaptınız diye sormazlar mı sandınız. Sormaya başlıyorlar artık. Sormak bile bir eylemdir.

Üstüne basa basa tekrar etmekte fayda var.

Geçmişte kimin ne yaptığı, AKP'nin neden o kadar yüksek oy aldığı, gibi tartışmalar sonraya kalsın. Adıyaman ekmeğine sahip çıksın. Ekmeğinizi elinizden alan, açlığa mahkum eden partiden size ne, bize ne?

Bu durumdan etkilenen herkes daha görünür bir mücadele içine girmezse, şimdiden geçmiş olsun diyelim.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Veli Büyükşahin Arşivi