Enflasyon ve Merkez Bankamız(!)

Dünyada enflasyon oranı en yüksek 12. ülke olduk. Bizim önümüzde Venezuela, Sudan, Lübnan, Surinam, Suriye, Arjantin, Zimbabwe, İran, Etiyopya, Angola, Zambiya var.

Ağustos 2021-Ağustos 2020 enflasyon oranı yüzde 19.25 çıktı (resmi oran).

Korkunç bir durum.

Ve böylece dünyada enflasyon oranı en yüksek on ikinci ülke olduk.

Erdoğan’a, değişimini izlemekten aklımızın karıştığı Merkez Bankası başkanlarımıza, ekonomiden sorumlu bakanlarımıza yakıştı.

Dünyada enflasyon oranı en yüksek 12. ülke derken de dikkatli olmamız lazım.

Enflasyonu bizden daha yüksek ülkeler şöyle: Venezuela, Sudan, Lübnan, Surinam, Suriye, Arjantin, Zimbabwe, İran, Etiyopya, Angola, Zambiya.

Hemen arkadan da biz geliyoruz.

Tam bir başarısızlık hikayesi.

Enflasyonda bizden kötü durumda olan ülkelerin tümü batık ya da başarısız (failing) ülkeler, bir bölümünde iç savaş görüntüleri var, başka bir bölümünde yolsuzluk tavan yapmış durumda.

Bu sıralama Erdoğan hükümetlerinin özellikle 2010 sonrası Türkiye’yi getirdiği yeri çok iyi gösteriyor.

Erdoğan ve çapsız çevresinin bir türlü anlayamadığı temel gerçek yüksek enflasyonlu ülkelerin sürdürülebilir büyüme, iç barış, huzur, kabul edilebilir gelir bölüşümü konularında mesafe almasının mümkün olmadığı.

Allah akıl, fikir ve vicdan versin.

Yüzde 19.25’lik (yıllık) Ağustos ayı enflasyon oranı Merkez Bankasının politika faizinin üzerine çıkınca resmi oranlarla bile negatif faiz başlamış oldu ülkede.

Bu durumla beraber basında "gözler Merkez Bankasında" mealinde başlıklar atılmaya başlandı, bu başlıkların amacı Erdoğan’ın direktiflerine bağlı olarak ve rağmen bu enflasyon oranı ile faizlerin ne yönde değiştirilebileceği.

Ancak, bu "Gözler Merkez Bankasında" başlıkları kanımca çok yanlış.

Meseleye bu açıdan yaklaşmak enflasyon konusunda yetkisiz (?) ve görevsiz (?) Merkez Bankasının kendisine dışarıdan verilen (?) enflasyon oranı karşısında enstrüman olarak

faiz oranını nasıl kullanacağının merak edildiği izlenimini veriyor.

Bu izlenim çok yanlış. 

1970 tarihli Merkez Bankası Kanunu’nun 2001’de değiştirilen 4. Maddesi çok açık (sarih) bir biçimde Merkez Bankasının temel amacının fiyat istikrarı olduğunu yazıyor (birinci paragraf).

Bir ülkede enflasyon oranı yüzde 19.25 ise önce Merkez Bankası bu işten sorumludur çünkü işin nihayetinde enflasyon denen olgu parasal bir hikayedir.

Siyasi otorite yasayı hiçe sayarak Merkez Bankasına müdahale ediyor ise, bu müdahale de Merkez Bankası Başkanının sorumluluğunu ortadan kaldırmaz, istifa denen medeni bir müessese mevcuttur.

Çok iyi yazıldığı izlenimi veren bu madde (Kemal Derviş) Merkez Bankasının temel amacı olarak yasada belirlenen fiyat istikrarını sağlayacak enstrümanları, mesela faiz oranı, kendisinin belirleyeceğini emrediyor (ikinci paragraf).

Bu yasa ortada iken Merkez Bankasının kullanacağı enstrümanları Merkez Bankasına dikte etmeye kalkmak, cüret etmek suçtur, bu konu akıldan çıkarılmamalı.

Üçüncü paragrafın da çok iyi okunması ve anlaşılması gerekmektedir.

4. Maddenin üçüncü paragrafı Merkez Bankasının Hükümetin büyüme ve istihdam hedeflerine ulaşılmasını destekleyebileceğini ama bu desteği verirken de kullanacağı enstrümanların Merkez Bankasının temel amacı olan fiyat istikrarı ile çelişmemesi gerektiğini de emretmektedir. 

Tamam, gördük, tecrübe ettik, Erdoğan ne Anayasayı ne de yasaları takmamaktadır ama bu "takmama keyfiyeti" suçu ve bir gün muhtemel bir yargılanma ihtimalini ortadan kaldırmamaktadır. 

Bu keyfiyet Merkez Bankası guvernörleri için de haydi haydi geçerlidir.

Kimsenin bu durumu görmezden gelme gibi bir lüksü olmamalıdır.

Dünya enflasyon liginde Surinam ile, Suriye ile, Zimbabwe ile, Venezuela ile, Sudan ile, Etiyopya ile aynı ligde olmanın daha doğrusu oldurulmasının bir maliyeti olacaktır yetkililere.

İşin ilginç bir yanı da bu lig ülkelerinin bir bölümünün başkanları, diktatörleri ile bizimkinin çok yakın şahsi ilişkiler içinde oluşudur.

 

   

 

 

 

                                  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi