İşxan Miroyev
Erdoğan’a karşı tuzak
Rus yazar Anton Pavloviç Çehov’un ‘İlk bölümde duvara asılı olan silah üçüncü bölümde ateş etmesi gerekir’ deyimi Ortadoğu çatışmasında kendini ispatladı.
Beş yıldan fazla zamandır kendi özgürlükleri için savaşan Suriyeli Kürtler sonunda amaçlarına ulaştılar. Rojava’yı nasıl adlandırsalar adlandırsınlar bu onun içeriğini değiştirmez.
Rojava; Cezire, Kobani, Afrin kantonlarından oluşan ve başkenti Kamışlo olan bir devlettir. Bu yapılanma eski merkezi olan Şam’dan bağımsızdır ve IŞİD’e karşı kazandığı savaş başarılarıyla da Şam’dan geri kalmamaktadır.
Şu anda ABD bölgede, YPG’ye dayanarak varlığını sürdürüyor ve ben onların ABD’nin ortakları olarak adlandırmaya karşıyım. Sonuç önemlidir ve eğer bu Washington-Kamışlo işbirliğine bakarsak Kürtler bunun sayesinde Fırat’ın güneyinde kontrol sağladılar. Ayrıca Fırat’ın kuzeyinde bulunan Afrin ve Minbiç gibi iki büyük bölgede de kontrolü sağladılar.
Suriye’nin kuzey sınırının büyük kısmını Kürtler kontrol ediyorlar. Eğer Türkiye’nin 2016 işgali olamasaydı daha da büyük bölümünü kontrol edeceklerdi. Türkler, Bab’ı ele geçirerek Afrin ve Kobani kantonlarının birleşmesini engellediler. Afrin kopuk bir bölge olarak kaldı ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e çıkışının önünde engel oldu.
Böyle bir durum Ankara’yı çok rahatsız ediyor, zaten uzun yıllardan beri Güneydoğu’da Kürt gerillalarına karşı savaşıyor. Türkiye’de 20 milyondan fazla Kürt yaşamakta ve bunun çoğu ülkenin doğu ve güneydoğundadır. Bu 81 vilayetli Türkiye’de 23 vilayettir. Devletin şiddet politikasının sonucunda 60 binden fazla insan hayatını kaybetti ve bu savaş 100 milyar dolara mal oldu.
Rojava’da en güçlü olan parti PYD’dir ama Türkiye bunu dikkate almıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan buradaki tüm Kürt güçlerini "terör örgütü" olarak gördüğünü ve isim değişikliklerin hiçbir önemi olmadığını dile getiriyor.
Ama yeni yıldan sonra Suriye’de yaşanan gelişmeler İslamcıların Şam saldırıları, Hmeymim ve Tartus’taki Rusya üslerinin saldırılara maruz kalması durumu değiştirdi. Rusya hava kuvvetleri ve Suriye ordusu İdlib’te yoğun bir saldırıya geçtiler. Öyle gözüküyor ki Ankara Moskova’ya ve Şam’a bu bölgede yeşil ışık yaktı. Peki karşılığında ne aldı? Öyle gözüküyor ki karşılığında Afrin’i aldı. Şimdiye kadar Rus yetkililerinin Afrin’e karşı askeri operasyon için kullandıkları tek belirleme "daha dikkatli" olma telkinidir ve bu resmi yetkililerin açıklamaları Türkiye’ye ılımlı yaklaştıklarının göstergesidir.
Kürtler Rusya’nın bu yaklaşımını "ihanet" olarak adlandırdılar. Çok farklı isimlendirmeler olabilir ama net olan şey bir "siyasi takasın" olduğudur. Türkiye’nin Afrin’e karşı saldırısı başka türlü adlandırılamaz. Operasyona çok alaycı bir isim takıldı "Zeytin dalı." Halbuki bu barışın simgesidir. Hedef olarak Suriye-Türkiye sınırındaki 30 kilometrelik tampon bölge belirlenmiş ki buna Afrin bölgesi giriyor.
Şimdiden savaşın sonucundan söz etmek erkendir ama net olan şey de Kürtlerin iyi direndikleridir. Tabi ki tarafların güçleri eşit değil ve Kürtlerin daha ne kadar NATO’nun ikinci ordusu konumunda olan bir güce karşı direnebilecekleri belli değil. Ve eğer Kürtler kazansalar ne olacak?
Tabi ki burada kazanımdan bahsettiğimiz Türkiye ordusuna karşı kazanım değil Kürtlerin Afrin ve Menbiç’teki siyasi idareyi ellerinde tutabilmeleridir. Bu olasılık çok yüksektir. Ruslar Kürtler tarafından ihanetle suçlansalar da askeri polis güçlerini Afrin bölgesinden çıkarmadılar güneyinde bulunan Tel Acar kentine çektiler. Sanki bu yer Türkiye’ye kırmızı hat olarak belirlenmiş ve Türkiye’ye buraya kadar gelme izni verilmiş gibi.
Menbiç’e gelince; burada Türkler ABD’yle karşı karşıya gelmeyi göze almak zorunda kalacak ve burada hava sahasını kullanamayacak. Karadan ise Kürtlere karşı koyabilme güçleri yok.
Söylemek gerekir ki Suriye hükümeti ve Kürtler arasındaki politik çelişkilere rağmen Şam yönetimi YPG’nin Halep üzeri Afrin’e takviye göndermeye devam etmesine müsaade edecek.
Savaş koşularında takviye çok önemlidir. Bundan daha fazlasını Esad’ın yapmasına Moskova izin vermeyecek ki Türkiye Rusya için bölgede önemli bir ortaktır. Ama bu yardım bile ileride Şam ve Kamışlo arasında iyi ilişkilerin devam edebileceğini gösteriyor. Çünkü Esatlı Suriyeliler ve Kürtler dış işgale karşı aynı cepheye duşmuş oluyorlar. Özelikle de Türkiye’nin işgal girişimine karşı ki 1517 yılından başlayarak Türkiye tam 400 yıl Suriye’yi işgal etmişti. Ve çok kötü anılar kendi hakkında bırakmış bulunmakta.
O zaman Beşar-Kürtler ortaklığının sınırları giderek daha çok netlik kazanacak yani federal Suriye sınırları… Bu Suriye’nin sınır bütünlüğünün sağlanmasının tek çıkış yoludur. Böyle bir durumda ne Rusya ne de ABD itiraz edemeyecek ve Fırat’ın sol yakasında resmiyet kazanan Suriye Kürdistanı’nda varlığını sürdürebilecekler.
Bundan dolayı da muhtemelen "Zeytin dalı" operasyonu beklenmeyen bir sonuca götürebilir ki bu dal Kürtlerin yüzüne atılmış. Buna cevaben 5 yıldır Ortadoğu krizinin dekorasyonunun arasında asılı olan "Kürt silahı" ateş edebilir.