Erkek devletin ‘delikanlı’ şebekeleri

Herhangi bir demokratik hukuk devletinde, bir cinayet televizyon programında aydınlanıyorsa kolluk hakkında soruşturma açılır, ilgililer yargı önünde hesap vermek zorunda kalırdı.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 4 gün önceki verilerine göre 65 günde 67 kadın öldürüldü. Neredeyse her gün en az bir kadın öldürülüyor ve sayısını bilemeyeceğimiz kadar çok sayıda kadın ağır şiddete uğruyor. 12 şüpheli ölüm ise aydınlatılamadı.Takip edilemeyen, medyaya yansımamış çok sayıda kadının kayıp olduğu, akıbetlerinin bilinmediği de hiç konuşulmayan bir başka gerçek.

Kaldı ki, Gülistan Doku gibi, topluma mâl olmuş, tanıklara ve kamera kayıtlarına göre şüphelilerin apaçık ortada olduğu bir olayda bile resmi mercilerin Gülistan’ı "kayıp" listesinden indirmek için ciddi bir çaba göstermemesinin ardındaki gerçek bir gün mutlaka ortaya çıkacaktır. Ama ailenin ve toplumun bütün ısrarlı takibine rağmen Gülistan’a ulaşamamış olmak kadınların karşı karşıya olduğu eril duvarın ve o duvarı ören rant çarkının aynası gibi. 

Bir de resmi kurumların çeşitli kademelerince korunup kollanan, görmemizliğe gelinen ve muhtemelen bir çıkar çarkının dişlisi olan çetelerin elinde; vazgeçilmiş, terk edilmiş, binlerce genç kadın var.

En sansasyonel örneğine Aleyna Çakır cinayetinde tanık olduk. Aleyna Çakır’ın bedeninde bulunan DNA örnekleri suçluyu işaret etmesine rağmen hâlâ olayın şüphelisi olmaktan sanığı olmasına geçirilmeyen Ümitcan Uygun’un ,intihar denilerek kapatılan annesi Gülay Uygun’un ölümü de aydınlatılamadı.

Cinayetten değil canlı yayında uyuşturucu kullandığı için tutuklanan Bülent Uygun’un arkadaşı Gökhan Özbolat da, Ümitcan Uygun’un Aleyna Çakır’ı bayıltana kadar dövdüğü görüntülerin bir kopyasını sergiledi. Canlı yayında bir kadını tekme ve yumruklarla döverken görüntülerini yayınladı.

Toplumun tepkisi üzerine açıklama yapan Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden olayın 6 ay önce olduğunu ve olaya karışan üç kişi hakkında "adli işlem başlatıldığını" öğrendik.

Bu adli işlemin ne olduğunu ve sonucunu bilmiyoruz. Ama her iki olaydan da anladık ki, Ankara’nın göbeğinde uyuşturucu, cinayet ve haraç gibi çeşitli suçlara karışan bir çete var. Ve faaliyetlerini sürdürüyor.

Sadece bu mu?

Çok benzer bir çete de Antalya’da ortaya çıktı. 4 aydır kayıp olan Mervenur Polat’ın, Cüneyt Akyol tarafından öldürüldüğü anlaşıldı.

Aydınlatan da Müge Anlı!

Polat’ın ailesi emniyet aracılığı ile sonuç alamıyor ve Müge Anlı’ya başvuruyor. Mervenur Polat’ın son görüldüğü yer olan Cüneyt Akyol’un yaşadığı binadakiler ve çevre esnaf, uyuşturucu ve kadın ticareti yapıldığını anlatttı, canlı yayında.

O güne kadar işini yapmayan emniyet harekete geçti ve kaçak olan Cüneyt Akyol’u buldu, olayla ilgili 6 kişiyi gözaltına aldı.

Anlı’nın günlerce sürdürdüğü programa katılan gençlerin tamamı uyuşturucu kullandıklarını itiraf ettiler. Genç kadınların uyuşturucuya alıştırıldıklarını ve uyuşturucu alabilmek için çete tarafından fuhuş yapmak zorunda bırakıldıklarını anlattılar.

Bir başka kadın; tam 10 yıldır kayıp olan Güldane Biçer’i, evli olduğu Osman Biçer’in öldürdüğü de Müge Anlı’nın programında ortaya çıktı.

Osman Biçer on yıldır elini kolunu sallaya hayatına devam etmiş ve hatta tekrar evlenmiş.

 Yani şimdi bu Müge Anlı ve benzerlerinin başarısı mı lanse edildiği gibi yoksa özne kadın olduğunda devlet kurumlarının umursamazlıkları mı?

Herhangi bir demokratik hukuk devletinde, bir cinayet televizyon programında aydınlanıyorsa kolluk hakkında soruşturma açılır, ilgililer yargı önünde hesap vermek zorunda kalır, olay hukuk literatürüne falan girerdi herhalde.

Umursamazlığın da ötesinde Aleyna Çakır cinayetinde ve Gülistan Doku olayında tanık olduğumuz gibi kasıtlı araştırmama, delilleri toplamama, şüphelileri sorgulamama mı? Ya da daha doğrudan soralım, faillerin yakalanmaması ve yargılanmaması bazı güçlü suç ortaklarını korumakla ilişkili mi?

Türkiye’nin her yanından fışkıran çeteler ve çetecikler, devletin hangi kurumlarına nasıl bir hizmet verdikleri için bu dokunulmazlığa sahip olabiliyorlar?

Gençlerin kolay ulaşabilmesi için piyasaya bolca sürülen ucuz sentetik uyuşturucular nasıl bu kadar yaygın hale geldi?

Gençlerin çetelerin içine çekilerek kullanışlı hale gelmesi, düzeni erk sahiplerinin isteğine, erkeklerin çıkarına göre dizayn etmenin ve topluma ayar vermenin bir yolu mu? 

Ve son olarak şunu sorayım: Uyuşturucu, şiddet ve kadın cinayetlerine karışanların çoğunun ülkücü ideolojinin neferi gibi gözükme nedenleri, diğer soruların yanıtlarında mı gizli?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi