Ahmet Nesin
Evet, hâlâ türban sorunu!..
Önce şunu sormak istiyorum herkese, türban takan herkes sizce inanarak mı takıyor yoksa başka nedenlerden dolayı mı?
Bir sorum daha var, İmam Hatip Liseleri çoğaldıktan sonra bütün aileler çocuklarını İmam Hatip Liseleri’ne inanarak mı gönderdi, yoksa oradan bitakım çıkarları mı vardı?
Üçüncü sorum da olacak, kızlardan imam veya müezzin olunamayacağını dinen bilen kız aileleri kızlarını neden bu okullara gönderdiler?
Mustafa Kemal zamanında erkeklerin dini bilgilerinin gelişmesi amacıyla açılan İmam Hatip Liseleri neden karışık okullara çevrildi ve laisizme inananlar neden buna itiraz etmediler?
Teknik okul olarak açılan bu okulların neden yıllık mezun gereksiniminin çok daha fazla mezun verilmesine hiç kimse sesini çıkarmadı?
İmam Hatip Liseleri müfredatına bakıldığında, bu okuldan mezun kız yada erkek çocukların diğer liselerden mezunlarla aynı üniversite sınavlarına girmesinin İmam hatip mezunları için bir haksızlık olduğu neden tartışılmadı?
İmam hatip Liselerine inançlarından dolayı giren ve mezun olan öğrenciler neden üniversitede çoğunluk olarak İlahiyat Fakültelerini seçmediler?
Recep Tayyip Erdoğan yada yaşıtları neden üniversiteye direkt mezun olduktan sonra giremedi de Eyüp Lisesi’ni ayrıca bitirmek zorunda kaldı?
Erkekler tarafından getirilen bir yasak neden kızların giyinme ve düşünce özgürlüğü olarak tanıtıldı ve bu mantık tartışılmadı?
Bu soruları çoğaltabilirim ama benim bir de unutmadığım bir olay var. Ufak bir çocuk rahatsızlanmıştı ve penisinin ve bölgenin MR’ı çekilmesi gerekiyordu. Ancak teknisyen ve kadın doktor türbanlıydılar ve dini gerekçelerle çocuk da olsa bunu yapamayacaklarını söylediler. Sonuçta tedavisi yapılamayan ve doğal olarak ilacı verilemeyen yada belki de ameliyatı yapılamayan o çocuk hastahanede öldü. Sevgili Fikri Sağlar türbanlı hakimden bahsetmiş, ben de size türbanlı sağlık çalışanlarından örnek verdim.
Bu soruların yanıtını herkes kendisine dürüstçe vermeden kimse Fikri Sağlar’a yada yıllarca bu konuda yazı yazan, program yapan ve aydınlatmaya çalışan bana haksız diyemez.
Herkesin şunu bilmesi gerekiyor, ne Fikri Sağlar, ne de ben ve bizim gibiler dini inançlarından dolayı kapanan kadınlara karşı çıkmıyoruz, bunun ciddi bir dini savaşın başlangıcı olduğunu söylüyoruz.
Biraz zihninizi kurcalayın ve bugünlere gelişimizin geçmişine doğru gidin, ilk başlatılan tartışmanın ne olduğunu anımsayın, evet türban tartışmasıyla başladı bugün yaşadığımız otokratik-faşist düzen.
Herkes bunları tartışırken sırasıyla kimse bir genelkurmay başkanının dünya kadar parayla cami yaptırmasını yadırgamadı? Kimse hem emniyette, hem de askeriyede namaz kılan polis ve subayların ciddi anlamda fazlalaştığını sorgulamadı? Sorgulamadı, çünkü dini tartışmak ciddi bir günahtı ve bu günah bugün Türkiye’nin içinde yaşadığı bir çıkmaz durumuna geldi.
Evet, ben de bir devrimci ve ateist olarak mahkemede beni yargılayacak dinci bir hakime ve savcıya güvenmiyorum.
Bütün sorun nerede biliyor musunuz, burada ne Fikri Sağlar, ne ben, ne de bizim gibi düşünenler dindar bir doktoru, savcıyı, hakimi, akademisyeni, öğretmeni, polisi, askeri tartışmıyoruz, biz bunların arasına ciddi sayıda serpiştirilmiş olan dincileri tartışıyoruz ve tahmin ettiğinizden çok daha kalabalıklar.
Geçen gün yazdığım yazının başlığı da buyüzden önemliydi: DİNCİLER DİNDARLARI SÖMÜRÜYOR?