Seran Vreskala
Fuat Güner: Türkiye'de kardeşçe ve demokrat iklim bozuldu
Seran VRESKALA
ARTI GERÇEK – MESAM’da sular durulmuyor; Metin Karataş’ın ithamlarıyla başlayan röportajlar zinciri kendisine söz hakkı düşen Orhan Gencebay, Recep Ergül ile devam etti, ancak zincirin son halkası Fuat Güner ile son bulmayacağı kesin… Söz yazarı ve besteci kimliğiyle MFÖ grubunda yıllardır Mazhar ve Özkan’la müzik yapan Fuat Güner, MESAM'ın yaklaşık 30 yıldır üyesi... Birliğin kurulmasından bu yana zaman zaman yönetimde aktif rol almış. 90'lı yıllarda rahmetli Attila Özdemiroğlu başkanlığında 7 yıl başkan yardımcılığı yapmış. Anlattığına göre o yıllarda yaptıkları çalışmalardan güzel sonuçlar alınmış. İşini bilen ve seven personellerle çalışarak, ekip olarak geliri 50 binlerden 10 milyonlara yükseltmeyi başarmışlar. 2016 yılında yapılan olağan genel kurulda ise hiçbir grubun listesinde yer almadan bağımsız olarak yedek seçilmiş; Kasım 2017'de ise bir istifa neticesinde sıranın ona gelmesiyle yönetim kurulu üyesi olmuş. Şimdiki yönetimin hukuksuz bir şekilde orada olduğunu düşünen Güner de genel kurulun iptal edilmesi gerektiğini düşünüyor.
İLGİLİ HABER: MESAM'DA TAHT SAVAŞLARI: YALAN SÖYLÜYOR
- Yönetim kurulu üyeliğiniz boyunca MESAM’da bir gruplaşma ve ayrımcılık hissettiniz mi hiç?
Evet, yönetim kurulu üyeliğim esnasında tanık olduğum şey, tatsız bir gruplaşma ve buna bağlı olarak alınan dayanaksız kararlardı. Birkaç örnek vereyim; Suat Suna son derece mesnetsiz bir şekilde haysiyet kuruluna verilerek ihraç edildi. Ardından Recep Ergül de aynı durumu yaşadı. 2009'dan bugüne konserlerden tahsilat yapılamadığının ve bunu yapması gereken 3 MESAM çalışanından verim alamadığının -ki bu ekip, yönetim kurulu huzurunda başarısızlıklarını kabul etti- bilgisini veren genel sekreterimizin görevine 6'ya 5 oyla son verildi. Yönetim kurulu kararı ile olağan genel kurul tarih tespit etmiş olmamıza rağmen, Arif Sağ "benim memurum gelemez" ifadesiyle seçimi hafta sonuna aldırtmak üzere yeniden oylama yaptı. Oysa aktif sanatçılar için hafta sonu konser zamanıdır, seçime katılımın düşük olacağı aşikardır.
Bu ortamdan ve haksızlıklardan duyduğum rahatsızlıktan ötürü, 2,5 ay görev yaptıktan sonra istifa ettim ve Kültür Bakanlığı Telif Hakları Müdürlüğü'ne 285 imza ile müfettişlerin görevlendirilmesi talebiyle şikâyette bulunduk. Bunun üzerine Mart 2018'de Kültür Bakanlığı Telif Hakları Müdürlüğü tarafından benim de dahil olduğum 7 kişiye MESAM'ın olağanüstü genel kurul sürecini yürütmek üzere, bir geçici görev verildi. MESAM’ın menfaatleri için bu görevi koşulsuz kabul ettim.
- Görevi kabul ettiğiniz için bayağı tepki aldınız.
Evet. Bu görevi kabul etmem hakkında bana hiçbir şey sormadan, bunca yıllık kariyerim boyunca nasıl hareket ettiğim göz önünde bulundurulmadan, kasıtlı veya bilinçsizce ithamlarda bulunuldu. Ben bir partinin, bir hükümetin, bir dönemin adamı hiçbir zaman olmadım. Sonsuz bağlılığım sadece Atatürk'e ve onun devrimlerinedir. Sanat siyasetin üstündedir. Bir sanatçı hiçbir şahsi ve ticari çıkarı için siyasetçi ile yakınlık kurmamalıdır, karşısında eğilmemelidir. Herkes böyle davranıyor elbette diyemem. Aksi davranışları sebebiyle konumlandırılan sanatçı arkadaşlarımız olduğuna yıllar içinde hep tanık olduk. Ama bahsettiğim ilkeyle hareket eden sanatçılar karakter, bilgi ve deneyimlerine herkes tarafından saygı duyulan ve başvurulan kişiler olurlar. 70 yaşımda benim geldiğim nokta budur. Bu görevin tarafıma verilmesinin sebebi de budur. Kanıtı, profesyonel müzik hayatımı geçirdiğim 54 yıldır.
- Ama aynı ekibin içinde yer aldığınız Gencebay için ‘her dönemin adamı’ deniyor, o da sizin başkanınız oluyor.
Hayır. Ben Kasım 2017'de yönetime girdiğimde Orhan Gencebay başkandı. Son dönemde "iki ayrı taraf" olarak bahsi geçen herkes de o yönetimdeydi. Sonra Orhan Gencebay başkanlıktan istifa etti. Ve az önce anlattığım gibi, yönetimden ayrıldık hep beraber. Geçici yönetimde de görevli değildi. Olağanüstü genel kurulda da aday olmadı.
Diğer yandan Orhan Gencebay veya X kişi, siyasi olarak kimin yanındadır, konu telif haklarıysa bu beni ilgilendirmiyor. Telif hakları ve eser sahipleri yararına dürüstçe kim çalışıyorsa, onu desteklerim. Benimle siyasi olarak aynı düşüncelere sahip olması gerekmiyor. Bu kardeşçe ve demokrat iklim bozuldu maalesef ülkemizde. Herkesin siyasi görüşü kendine, ama ülkenin ve milletin çıkarları söz konusu oldu mu herkesin baktığı taraf aynı olmalı, kardeşçe bir diyalog olmalı. Ama öyle ayrıştık ki, bu ayrışma her yere yansıdı. Ve bir konuda ortak hareket edebilmenin altında ortak siyasi görüşler, siyasi yakınlıklar aranır oldu. İnşallah bu bakış açısı yakın gelecekte düzelir.
- Müfettiş raporlarının sonuçlarını 2 taraf da farklı anlatıyor.
Gerçeği farklı anlatarak değiştirmek mümkün değil. Müfettişler araştırmalarının sonucunda 180 sayfalık bir rapor hazırladılar. Bu rapor bende mevcut. Raporda yer alan bazı önemli noktalardan da örnekler vereyim; MESAM'ın topladığı yıllık telif geliri 44 milyon. MESAM’ın payı yüzde 20, yani 8.8 milyon. Oysa MESAM'ın yıllık giderler toplamı 12 Milyon.
- Nedir bu kadar büyük giderler?
Personel gideri 6,5 milyon TL, taşeron işçilik gideri 835 bin TL, kurul üyelerinin huzur hakları toplamı 734 bin TL, seyahat ve ağırlama 702 bin TL, elektrik, telefon gibi giderler 808 bin TL… Masraf o kadar çok ki, iki yaka bir araya gelmiyor. Sonuç, 3.2 milyonluk kocaman bir açık! Bu açık, eser sahiplerinin dağıtılamayan tahakkuklarının faizlerinden karşılanıyor. Yani MESAM'ı kara geçirdikleri yalanı raporla belgelenmiştir. Daha yeni Cannes'a fuar için MİDEM'e gitmişler. Kesinlikle MESAM'a fayda getirecek bir toplantı değil; çok gerekiyorsa yabancı dil bilen genel sekreter gider, bilmeyen yönetim kurulu üyesi değil. MESAM için değil, seyahat etmiş olmak için gidiyorlar. Uçak-otel bedava, harcırah günde 200 dolar, pek ala!
- Ama Youtube, Spotify gibi dijital şirketlerle görüşmek için gidiliyor oraya.
Görüşmeler yapılıyor ama bu görüşmeler için kalabalık gidilmesi gerekmiyor, genel sekreter ile beraber bir kişi gider ve bu yeterli olur. Ve giden kişi yabancı dil bilen biri olmalı.
- Peki, müfettiş raporlarına devam edelim.
2006-2012 yılları arasında MESAM'da 647 kişi ‘yararlanan üyelik’ten asil üyeliğe geçirilmiş. Ancak yönetim kurulu defterinde bu kararın kaydı yok. Yönetim bunu nasıl atlamış, hayret! Neticede bu durum hukuken yok hükmünde sayılır. Eser sahibi meslek birliklerinin, yasa tarafından belirlenmiş üyelik kriterleri var. Mesela aranjörler kendi başlarına MESAM'a üye olamazlar, ancak bir eser sahibi eser bildirim formunda bir aranjör ismi belirtmiş ve yüzdesini yazmışsa, o zaman yararlanan üye olarak MESAM'a üye olabilir. (Bakınız, FSEK 5846: İşleme eser sahibi asil üye olamaz). Bu derlemeciler için de geçerlidir. Asil üye olabilmek için yıllık 3000 TL telif getirisi veya 10 yayınlanmış beste ve şarkı sözü veya TRT repertuarına girmiş 10 beste veya şarkı sözü gerekir. Nisan 2014'de dönemin yönetimi, yararlanan üye olan 33'ü sadece aranjör, 76'sı ise bir-iki bestesi olan aranjör olmak üzere 109 kişinin asil üyeliğe geçirildiğini tespit etmiş. Ama bu durum hakkında gereken işlemi yapmamış. Bu üyelik kriterlerinin göz ardı edilmesine göz yummak demektir.
"ŞİMDİ ‘BİZİ NASIL ATARSINIZ’ DİYE BAĞIRANLAR, SUAT SUNA VE RECEP ERGÜL'Ü HAKSIZCA ATMIŞLARDI"
- Bu rapor üzerine mi sizin deyiminizle ‘geçici yönetim’ atandı?
Hayır, şikâyet üzerinde müfettişler görevlendirilince geçici yönetim atandı. Müfettişlerin inceleme yapması ve raporu hazırlaması zaman aldı. Rapor üzerine Kültür Bakanlığı Telif Hakları Müdürlüğü geçici yönetimden değerlendirme ve ilgili kişiler hakkında işlem yapmasını istedi. Ve Haysiyet Kurulu 11'i MESAM'dan ihraç olmak üzere 33 kişiye ceza uyguladı. Bu kararla ilgili bizim herhangi bir müdahalemiz yok. Kararla alakalı görüşümü açıklamayı da gerekli görmüyorum, çünkü Haysiyet Kurulu’nun kararına saygı duymak gerekir; zaten haksızlığa uğradığını düşünen kişiler, savcılığa başvuru yapıp haklılarsa üyeliklerini geri kazanıyor. Şimdi "bizi nasıl atarsınız" diye bağıranlar, önce Suat Suna ve Recep Ergül'ü haksızca atmışlardı, onlar üyeliklerini geri aldılar. Bu yol herkese açık...
- Genel kurul iptal olacak diye bir açıklama yaptı Recep Ergül!
Çünkü 31 Mayıs tarihli olağanüstü genel kurulda hukuksuzluk yapıldı. Olağanüstü genel kurul, gündemdeki maddeler ile toplanır ve divan kurulu önerge kabul edemez. Yasaya göre bu suçtur. Bu, ancak usulüne uygun şekilde olağan genel kurulda yapılabilir. Hukuka aykırı oylama yapılamaz. Fakat yapıldı, biz de bunu protesto ederek genel kurulu terk ettik. Ve kendi kendilerine oylama yapıp zafer kazandıklarını zannettiler.
- Metin Karataş'ın hakkınızda iddiaları var.
Metin Karataş, MESAM'ı babasının çiftliği gibi görerek, eser sahiplerinin haklarından çok kendi görüşlerine göre karar alınması için her türlü baskıya başvuran, kaba ve saygısız davranışlarla yönetim kurulu çalışmalarını engellemeye çalışan bir kişi. Bu şahıs müfettiş raporlarını bile inkâr edebiliyor, her şeye "yalan, iftira" diye bağırarak gerçekleri saptırmaya çalışıyor. Sizinle yaptığı röportajda da hakkımda yalan yanlış iddialarda bulunmuş. Gerçek şöyle; ben bir GSM şirketine 2015 yılında telif hakları konusunda danışmanlık yaptım. Bu şirketle MESAM mahkemelik olmuş. MESAM'ın istediği tutar 3 milyon 150 bin TL. GSM şirketinin teklifi ise 2,5 milyon TL. GSM şirketinin gerçek eser kullanımına göre ödemesi gereken, MESAM’ın da onayladığı tutar 1 milyon 750 bin TL. Yani, GSM firmasından kullanmadığı eserler için fazladan 1 milyon 400 bin TL daha fazla ödemesi isteniyor.
Diğer danışman sevgili arkadaşım İzzet Öz ile birlikte GSM şirketinin teklifini 3 milyon TL’ye kadar yükseltmesini sağladık. Ancak MESAM aradaki 150 bin TL’de ısrarcı oldu. Bunun üzerine GSM şirketi müzik kullanımından vazgeçip servisi devretti. 3 milyon da yok oldu. Bu, eser sahiplerinin yararına alınmış bir karar mıdır? Hayır. Üstelik kararın yanlışlığı bir tarafa, olayın üstünden 3 yıl geçtikten sonra kasıtlı olarak çarpıtılıyor. Danışmanlık yaptığı firmanın teklifini 1,2 milyon yükseltmesini sağlayan bir kişi, "firmayla olan ilişkisi dolayısıyla MESAM'ın talebini 150 bin TL indirmesini istemiş" olmamaktadır! Aksine "bir firmaya danışmanlık yaparken bile MESAM'ın yani eser sahiplerinin çıkarını düşünmüş ve o yönde hareket etmiş" olmaktadır!
- 6 aydır toplantılara gelmediğinizi söyledi Karataş. Bir de gerçekten de kendisinin herhangi birine bir şiddet uyguladığına şahit oldunuz mu?
Toplantılara geldiğinizde imza atarsınız, bunu ispatlamak o kadar kolay ki. Bu kadar uzun süre toplantılara gelmemem mümkün mü, özellikle yönetimdeyken? Onun kabalığına pek çok kez şahit oldum. İnsanların üzerine yürümesi, bağırıp çağırması, tehditler savurması onun nasıl bir karaktere sahip olduğunu gösterir zaten.
- Bahsettikleriniz bir nevi koltuğu kaybetmeme mücadelesine benziyor.
Evet. MESAM'da yönetime aday bu tip kişiler, maalesef koltuk davasında ve aralarındaki kişisel hesapları görmek derdinde. Olağanüstü genel kurul da bu hissiyatlar içinde yapıldı. Bunlar konuşuluyor, kavga ediliyor, telif hakları konuşulmuyor. Oysa MESAM'ın sorunları var, oranın doğru düzgün işleyen bir meslek birliği olması için alınması gereken kararlar ve yapılması gerekenler var.
- Nedir onlar?
Huzur haklarını, harcırahları, seyahat ve personel masraflarını düşürmek şart. MESAM'ın kurullarının kazanç kapısı olarak görülmesine mâni olunmalı. Personel sendikalı olduğu için çalışmayanın işine kolayca son veremiyorsunuz. MSG'de sendikalı personel yok. Yurtdışındaki meslek birliklerinde de yok. Bu bir sorun. Mesela, MESAM'da avukat olarak çalışan biri mahkemeye gitmeyi unuttuğu için dava kaybediyoruz, bir diğeri "ben gece o saatlerde sokağa çıkamam" dediği için konserlerden telif toplanamıyor, ama bu işe yaramayan personele maaş ödenmeye devam ediyor.
Seçimlerde çarşaf liste uygulaması, bence MESAM'a yarar sağlamıyor. Bunun yerine, başkan adayları birlikte hizmet etmek istedikleri ve iyi çalışacağına inandıkları bir kadro ile seçime girerlerse ilerleyen süreçte daha iyi neticeler alınır. Bundan hiç kuşkum yok. Ancak aksi şekilde devam eder ve 100 kişi aday olursa, hangi liyakatte bir ekip oluşacağı tam bir muamma. Yönetim kurulu oluştururken tüm müzik türlerinin temsiliyetinin de düşünülmesi ve eşit temsil edilmelerinin sağlanması gerekir.
MESAM'a din, dil, ırk, mezhep ve siyaset mevzuları asla girmemeli, bunlardan birisinin tarafı olduğunu belirtmek veya hissettirmek telif hakları çalışmalarına yapılacak en büyük ihanettir. Birlik için önemli olan eser ve eser sahibidir. Fakat tanık olduk ki, personel mezhep gözeterek alınmış! Biz bunu ortaya çıkardığımız için, bizi "mezhep ayırımcısı" olarak göstermeye çalıştılar. Üyelik kriterleri hakkında hassas ve yönetmeliğe uygun davranılması gerekir. Kimse kendisine oy garantisi olsun diye usulsüzlük yapmamalıdır. Unutulmaması gerekir ki, sahte kayıt kazanılmış hak doğurmaz.
Asil üyelik için gereken 3000 TL'lik telif getirisi kriterini, şu anda yönetim kurulundaki üyelerin içinde Cahit Berkay dışında bu getiriyi sağlayan yok. Bu durum nasıl oluyor derseniz; yönetmelikteki "verilen haklar geri alınmaz" maddesi ile bir kez asil üye oldunuz mu, hayat boyu asil üye kalıyorsunuz. Yani MESAM'a yıllık getiriniz 7 TL bile olsa, yönetim kuruluna da seçilebiliyorsunuz, yılda 25-100-500 bin TL getiren eser sahibiyle aynı oya da sahip olabiliyorsunuz. Dünya telif hakları kuruluşlarında böyle haksız bir uygulama yok. 3000 TL'nin altında kalan ‘yararlanan üye’liğe düşürülüyor. Yeni yasada bunun düzeltildiğinin bilgisini de sevinerek almış bulunuyorum.
"MFÖ OLARAK MSG’YE GEÇİYORUZ; BAŞKALARI DA BİZİMLE GELECEK"
- Yukarıda MSG’den olumlu bir şekilde söz ettiniz. Bu oraya göz kırptığınız anlamına mı geliyor? Mazhar ve Özkan da sizlerle geliyor mu? Toplamda kaç kişisiniz
Bir eser sahibi meslek birliğinin görevi yaygın lisanslama, etkin tahsilat ve adil dağıtımdır. Eser sahipleri bu bilince sahip olmalı ki, oy verirken tüm eser sahipleri yararına bu 3 husus konusunda canla başla ve ahlakla çalışacak kişilere oy versinler. Derdi koltuk olanı, derdi titr olanı, derdi para olanı ayırt edebilsinler. Ama maalesef kimi zaman etnik, kimi zaman dini, kimi zaman müzik türünden kaynaklı bir sebeple ‘yandaşlık’ oluyor. Bu gruplaşma, MESAM'a ve telif haklarına tamamen zarar veren bir durumdur. Bu yüzden Kasım 2017'den bugüne yaşadıklarım, MESAM'da eser sahiplerinin yararına çalışılacağına ve sorunların çözüleceğine dair inancımı yitirmeme sebep oldu. O yüzden evet ayrılıyorum. MSG, bahsettiğim bilince sahip üyelerinin ağırlıkta olduğunu son seçimlerinde açıkça ortaya koydu. Önce kendilerine takdir ve tebriklerimi sunmuştum. Şimdi de bunca yıllık bilgi ve tecrübemi telif hakları yararına doğru bir ortamda sunabilmek ve destek olmak için yanlarına gidiyorum. Mazhar ve Özkan da geliyor. Ve başka arkadaşlarım da var, ama şu an sayı vermek istemiyorum.
- Bugüne kadar isminiz hiçbir şekilde magazine ve basına bu tip gerekçelerle yansımamıştı. Rahatsız mısınız şimdi bu sebeple bu kadar gündemde olmaktan
Mevzunun içeriğini, ne yaşandığını bilmeden ve en kötüsü de öğrenmeye çalışmadan herkesin birbirini ağır sözlerle, nerdeyse yok etmeye çalışırcasına eleştirdiği bir dönemdeyiz. İkili ilişkilerde de böyle, aile içinde de iş yerlerinde de sokakta da... Hele sosyal medyada en kötüsü yaşanıyor. Herkes bir konuda taraf, ama ‘taraf olduğun mevzuyu anlat’ derseniz anlatamıyor, çünkü bilmiyor, ama karşı düşünceye sahip kişilere düşmanı gibi yaklaşıyor. Konu her neyse onun bir önemi kalmadı, önemli olan siyasi, etnik, mezhepsel yakınlıklar, ‘yandaşlık’ oldu. Bu yaklaşımla hiçbir konuda ilerleyemeyiz. Bence bu ciddi şekilde ele alınması gereken toplumsal bir kayıp. MESAM mevzuunda da bu yaklaşımın etkisi bana yansımış oldu. Ben 70 yılımı, çoğunluğun çıkarı için kendimi zarara uğratacak kararlar alacak kadar hak yanlısı geçirdim. Biri çıkıp diyemez ki, "bana şöyle bir çıkarı için geldi, ben de karşılığını istedim, o da yapmak zorunda kaldı". O yüzden ben çok rahatım, yazılanlardan da rahatsız olmadım, sadece bu yaklaşım egemen olduğu için ülkem adına, milletim adına üzüldüm.