Mehveş Evin
Gezi’nin yıldönümü: Biraradayız, yan yanayız!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tam da Gezi isyanının yıldönümü olan 28 Mayıs’ta Ensar Vakfı’nda ‘manidar’ bir konuşma yaptı. Adı çocuk istismarı ve tecavüz skandalına karışmış bir vakıfta konuşmak başlı başına manidardı, ayrı...
Erdoğan, "15 Temmuz’un en büyük kahramanlarndan biri de gençlerimizdir. O gece oraya gelenler, Gezi Parkı'nın gençleri değildi. Canını bayrağı, ezanı için ortaya koyan gençlerdi" dedi.
Acaba tek tek sokağa çıkanların kimliğini mi tespit etti mi ki böyle bir genelleme yapıyor? Gezi’de "bayrağı ve ezanı"na sahip çıkan yok muydu? Tabii ki vardı. Namazını kılan da bayrağına sarılan da kendini ifade etti. Ramazan’da Yeryüzü Sofraları kuruldu, imanlısı imansızı birarada, aynı ekmeği paylaştı. Bu güzel gelenek, Gezi’nin yıldönümünde farklı noktalarda yine yapılıyor.
Benzer şekilde darbe girişiminin ardından sokağa çıkan, yüksek sesle tepkisini dile getiren, darbecilere karşı koyanlar arasında pek çok kesim vardı. Hatta birbiriyle karşılaştırması güç iki ayrı hadiseyi (*) birleştiren şey, temelde demokrasiye, haklara, yaşam hakkına sahip çıkmaktı.
Peki buna rağmen Gezi ile 15 Temmuz arasında neden ısrarla ayrım gözetmek, ayrıştırmak, düşmanlaştırmak isteniyor?
KORKU İKLİMİNDE YAŞAM DAYATMASINA HAYIR
Maalesef siyasi gelişmelerle birlikte ayrımcı dil iyice şahlandı. Bununla birlikte demokrasinin güdükleştiğine, hukuk devletinin ortadan kaldırıldığına, ifade özgürlüğünün iyice kısıtlanıp korku ikliminde yaşamın dayatıldığına tanık oluyoruz.
Oysa Gezi tam tersini savunuyordu. Ayrımcılık yapanların uyarıldığı, darbeye çağrı yapma anlamına gelecek söylemlerin susturulduğu, farklı kimliklerin birarada, kent hakkı için ve daha sonrasında yaşam hakkı için kenetlendiği, hiyerarşiden uzak bir ortaklık...
Zaten rahatsız eden bu. Bugün iktidar medyasının hala Gezi ile Gülen yapılanmasıyla ilgili ‘bağ’ kurmak için çırpınmasının nedeni de bu. Gezi’de uygulanan orantısız şiddet için Erdoğan’ın ‘emri ben verdim’ dediği herhalde unutturulmaya çalışılıyor...
Elbette o günlerde polisin içinde bol miktarda Gülen mensubu vardı. (Emniyet ve yargıdaki yapılanmayı unutanlar, tutuklu gazeteci Ahmet Şık’ın kitaplarına bir göz atsın.) Ne de olsa iktidarla ‘kanki’ döneminin sonu daha gelmemişti! Demek ki iktidar da dönemin medyası da ‘kandırıldıkları’nı daha anlayamamıştı...
Ayrımcılığın topluma zorla dayatıldığı, onun evetçi bunun hayırcı, şunun vatansever bunun terörist diye toplumun düşmanlaştırıldığı şu karanlık günlerde, farklı kesimleri temsil eden sivil toplum çağrısını hayati buluyorum. "Yan yanayız, biraradayız!" başlıklı bu çağrı, din, mezhep, parti, cinsiyet, milliyet, ırk ayrımı gözetmeden 80 milyona hitap eden tek ses.
BARIŞÇIL, ADİL, HAK GÖZETEN BİR YAŞAM İSTİYORUZ
Gezi’nin yıldönümüne rastlayan çağrının ilk imzacı sayısı 1000’i buldu. Dün İstanbul’da yapılan basın toplantısında söz alanların arasında AKP’nin ilk kurucuları da vardı, merkez sağın temsilcileri de CHP ve HDP’li siyasetçilerde. Ancak bir siyasetin temsilcisi olarak değil, birey olarak imzalamışlardı.
Rıza Türmen, Gülriz Sururi, Ahmet Türk, Rakel Dink, Hüda Kaya, Sezgin Tanrıkulu, Cihangir İslam, Abdülbaki Erdoğmuş gibi isimlerin söz aldığı toplantıda vurgulanan, barışçıl, adil, hakları gözeten bir yaşam kurma isteğiydi:
Bizler kutuplaşmak, birbirimize düşmanlaşmak, Türk-Kürt, dindar-laik, evetçi-hayırcı diye bölünmek, onlar-bunlar diye ayrıştırılmak istemiyoruz.
İnancımızı, dinimizi, dilimizi, kültürümüzü, hayat tarzımızı kendi seçtiğimiz gibi, özgür, eşit, korkusuz,huzur içinde yaşamak; birbirimize güvenmek, dayanışmak istiyoruz...
Savaşa sürüklenmekten, çatışmacı ortamdan, nefret dilinden, hukuk ihlallerinden, haklarımızınözgürlüğümüzün kısıtlanmasından, can ve mal güvenliğimizden, toplumun vicdanını yitirmesinden,ahlâk aşınmasından, toplumsal duyarsızlıktan endişe duyuyoruz.
GÜZELLİK, HUZUR VE BARIŞ İSTEMEKTEN KORKMAYIN
Çağrıda hukuksuz keyfi uygulamaları ve "Referandumun şaibeli sonuçlarınıve halkın iradesini yasalar yok sayılarak açıkça çiğnenmesini kabul etmiyoruz" deniyor.
Bunun için sıralanan talepler arasında OHAL’in kaldırılması, adalet ve hukuk güvenliğinin tesisi, Meclisin yasama ve denetleme yetkisinin güçlendirilerek iadesi...
Ayrıca hesap veren; anayasal, şeffaf devlet için kararlı adımlar atan,şeffaf sayım temelli sandık güvenliğinin sağlanması var...
Tüm yurttaşlar, kanaat önderleri, sivil girişim ve siyasi partilere gelsin: Farklılıkları bir kenara bırakarak güç birliği yapalım! Haydi korkunuzu bırakın, ses verin!
Gezi’de hayatını kaybeden, ağır yaralanan, hayatı kararan pırıl pırıl insanlara ve onların ailelerine sözümüz var: Bu topraklarda, hep beraber, barış içinde yaşamayı başaracağız.