Ömer Faruk Gergerlioğlu
Girdaptan nasıl çıkacağız?
Öylesine bir girdapa düştük ki. Kurtulmak için ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız. Girdap bizi bilinmezliklere çekiyor. Peki nasıl bu helezonik daireden kurtulacağız? Devlet çarkını nasıl insaniyet ve adalet döngüsüne çevirebileceğiz?
Devletin vatandaş yetiştirme merakı hiç değişmedi, değişmeyecek. Cumhuriyetin ilk yıllarında laik, Türk, Sünni model, şimdi İslamcı, Osmanlı, Sünni modele evrimleşti ama değişmeyen gelenek, devletin vatandaş yontmacılığından bıkmadığı tornacılık mesleğinde ısrar etmesi oldu. Vatandaşlar da zaten bu değişime teşneydi, genellikle herkes kendi mağduriyetine odaklandı ve kutuplaşan bir Türkiye'yi hep birlikte oluşturduk.
Diriliş Ertuğrul dizilerini elinde bıçağıyla, kılıcıyla izleyen ve gerçekten kesecek, parçalayacak birisini bulamayınca sandalye, koltuk vb. eşyaları hançerleyen bir vatandaş modeli herhalde aklen ve duygusal olarak ulaşmak istediğimiz yere bizi ulaştırdı(!) Paramiliter milis yapılanmalarını hatırlatan bu görüntüler, ülkemizdeki azınlıklara herhalde 6-7 Eylül olayları benzer hatıraları anımsatıyordur. Maalesef bu hatırlatmaların realiteye dönüşme şansı her geçen gün yükseliyor. İnsan hakları kuruluşlarının hazırladığı ciddi, bilimsel raporlar en çok duyması gerekenin duymadığı, umursamadığı çalışmalar oluyor.
"Hain düşman, imha edilmesi gereken şer güçler" vb. enjeksiyonları, devletin ileride nasıl bir harakiri yaptığını gösteriyor bu da ileride daha hangi sorunlarla karşılaşacağını gösteriyor. Dünyadan kopmuş, herkesi düşman belleyen ve saldırgan bir ruh hali, ne bir insan için ne de bir toplum için sağlıklı bir hali gösterir. Bu ülke artık barış istediği için "terör örgütü propagandası" ithamıyla gözaltına alınan ve onlara adeta düşman hukuku uygulatan görüntülerle dolu. Mehter marşını gözaltına aldığı veya tutukladığı kişiye muarızıymış gibi dinleten bir zihniyet, toplumsal barışı nasıl sağlayabilir ki? İçindeki nefretini her vesileyle karşısındakine yaşatan şiddet toplumu oluşmasını nasıl engelleyebilir ki?
Tüm bu yapılanları durdurmak, sevgili Murat Sevinç'in Gazete Duvar'daki dünkü önemli yazısında vurguladığı gibi gönüllü kulluktan vazgeçmeyle başarılabilecek. Kendisini yontulacak bir nesne olarak tornacısının eline teslim edenden hangi irade, hangi akıl beklenir ki? Kurşun askerler olmaya gönüllü olanlar, nasıl olur da zembereklerin arasına taş koyabilir ki?
Bu gidişattan şikayet edip durmak marifet değil. Marifet, çözüme odaklanmak, çünkü hastalığa lanet okumakla değil, tedaviyi bulmak için ter dökmekle bir yere varılabilecek. Yapılacak olan, ön yargılardan kurtulmaktır, bunun için tornacının her türlüsüne ihtiyatla yaklaşmak ve bakış açısını objektifleştirebilmektir. İnsanoğlu bunu sürekli yapmalı, bakış açısını ne kendisi oluşturmalı ne de kendisine çizileni eleştirisiz kabullenmelidir. Başkalarıyla birlikte farklı açıdan bakabilmeyi başaran ne egosuna yenilir ne de egoya yenilir. Tornacılığı değil, imececiliği, empatiyi hakim kılamadığımız müddetçe kısır döngülerden kurtulamayacağız.. Herkesin bu karanlık, kabus gibi günlerde "çare nerede ve ne yapmalı " sorusunu sorarken bu temel gerçekleri unutmaması lazım.
Yontulmuş vatandaş olma engelini aşsak bile bizi bekleyen bir başka tehlike daha var. Kendi canımızı yakmayanı hissetmememiz, kalıcı değerlerin değil, günlük siyasi heveslerin peşinde koşmak gibi... Fareli köyün kavalcısının peşine takılıp sevdiklerimizin güzel nakaratlarının peşine takılıyoruz. Değer verdiklerimizi özeleştiriye tabi tutmadan tutuyor, taraftarlaşıyoruz. Özeleştiri geleneğini canlı tutmuyoruz, bu sefer kimlikle özdeşleşiyoruz ve at gözlüğümüzü en iyi bakış açısı sanıyoruz. Sürekli bir düşünce devrimi, kalıcılaşmış özeleştirilerle inşa edilir. Bunu başardığımız takdirde çok önemli görünen sorunları ancak aşabileceğiz.
Kaf dağının arkasında aradığımız, aslında yanı başımızda. Bunu görebilmek için insani fedakarlık, yapıcılık, empati ve sağlam donelerle tefekkür, çok önemli öğerler. Bu işaret taşları, varacağımız yere bizi en doğru şekilde ulaştıracak. Bazen güncelin baş döndürücü hızından ve telaşından kurtulup, tekrar asli doğrulara yönelip yönelmediğimizin hasbihalini yapmamız lazım, ihmal edilen ama unutmamamız ve iyi bir mekanizma oluşturacak yol bu yoldur.