Ragıp Duran
Göz göre göre yenilmek
24 Haziran seçim sonuçları, demokrasi talep eden yurttaşlar için kelimenin gerçek anlamıyla bir hüsran yarattı. Levent, Etiler, Çankaya ve Alsancak ile benzeri semtlerde yaşayan seçmenler, elitist reflekslerine dönüp, ‘’Yenildik Ey Halkım, Unut Bizi!’’ sloganını atarken, memleketi terk etme eğilimi güç kazandı. Çünkü çok umut vardı, beklenti 2. tur ve Meclis çoğunluğunu kazanmaktı. Olmadı.
Muharrem İnce de zaten 24 akşamı ve 25 öğlen performansı ile bu kitleyi galiba ilk kez üzdü. 1 oyun bile çalınmasına izin vermeyeceğini söylemişti. 10 milyon oyun çalınmasına sessiz kaldı. Ki aslında 10 milyon, İnce ile Erdoğan’ın arasındaki fark. Oysa ki mühim olan yüzde 52 ile yüzde 49.9 arasındaki farktı. Yani 10 milyon değil 1.5 milyondan az bir oydu tartışma konusu olan. 50 bin avukatı YSK’nın önüne toplarım diyen İnce, 24 akşamı kameraların önüne bile çıkamadı. 25 Haziran basın toplantısında da ‘’CHP, bir tek kişi (Selahaddin Demirtaş) için özgürlük istemedi ki…’’ dedi. Doğru değil. Edirne cezaevine eniştem gitmedi. Kılıçdaroğlu da ayrıca Demirtaş’ın tahliyesini talep etmişti.
İnce’nin 107 mitingine çoşku ve heyecanla katılan milyonlarca seçmenin bir kısmı, AA’nın verilerine göre, oylarını AKP veya MHP’ye verdi!
24 akşamı, Erdoğan’ın balkon konuşması yapıp yapmayacağı bir süre için netleşmedi, önce ertelendi ve sonunda yaptı. Fısıltı gazetesi, Muharrem İnce’nin vahim bir şekilde tehdit edilip, halkın oylarına YSK önünde sahip çıkması önlendi, diyor. Zaten daha sabahtan YSK’nın ve Saray’ın önü Tomalarla filan güvenlik altına alınmıştı. Yerleşik düzen bir başka deyişle egemen düzen bozulmamalı, değişmemeliydi.
Beka gündeme girince zeka ve cesaret devre dışı kalıyor.
Kılıçdaroğlu da 9. kez seçim kaybeden parti lideri olarak koltuğuna sımsıkı sarılarak CHP’nin devlet partisi olduğunu bir kez daha kanıtladı. Silik, sönük, mızmız, basiretsiz bir lider son bir ayda doğup güçlenen çoşkuyu yönetemezdi zaten. İşine de gelmezdi ayrıca… Anlaşılan İnce, geç kalmıştı.
İktidarın zaferini AKP, Erdoğan ve yandaş medya bile beklemiyordu. Erdoğan, basına kapalı mahalle başkanları toplantısında kamuoyu anketlerine güvenilmemesi gerektiğini söylemiş ve ‘’Çantada keklik değil’’ demişti. Yandaş medyada çözülme alametleri belirmişti.
MHP’nin yüzde 11 muamması ayrı bir sorun. Tek miting 4 salon toplantısı ile son seçimlerdeki kadar oy aldı MHP resmi sayılara göre. İçinden İYİ Partiyi çıkarmış, bir çok teşkilat sorumlusu muhalefete geçmişti halbuki. Mardin, Urfa, Adıyaman’da MHP’nin oylarını 3 bazen de 4 misline çıkarması kolay açıklanabilecek bir gelişme değil. Bu üç vilayetin, bilhassa kırsal kesiminin en az denetlenebilen bölgeler olduğunu biliyordu herkes. Bütün partilerin oy oranı inip çıkarken, MHP’nin AA verilerinde en az 3-4 saat boyunca hep yüzde 11’de kalması da açıklanmaya muhtaç.
Nihayet, 5 muhalefet partisinin bir araya gelip kurduğu Adil Seçim Platformunun 24 akşamı çökmesi ya da çökertilmesi Erdoğan’ı herhalde çok memnun etmiştir. Bağımsız medya ve yurttaşlar, hiçbir kıyaslama/denetleme mekanizması olmaksızın, Anadolu Ajansının (AA) verilerine mahkum edildi.
AA bu konuda artık tecrübe sahibi. Evet, tüm il ve ilçelerde muhabirleri var. Ama yine de bütün bu muhabirlerin bu kadar hızlı bir şekilde tüm ıslak imzalı seçim sonuç tutanaklarına ulaşıp merkeze geçmeleri imkansız. Tüm muhabirlere merkezden ‘’Şu saatte şu sonuçları geçeceksiniz!’’ diye talimat vermiş oldukları da düşünülemez. AA’nın sonuç açıkladığı bazı illerde henüz sayım bitmemişti. Zaten Erdoğan Huber Köşkünde zafer ilan ettiğinde Istanbul’un bütün sandıkları da sayılmamıştı.
Meral Akşener, ‘’Damat, AA’ya Erdoğan’ı yüzde 52 ile galip ilan edeceksiniz diye talimat verdi mi vermedi mi?’’ diye sorduğu için Albayrak’la davalık oldu. AA’nın, Milliyet ve Tv24’de yayınlanan sözümona deneme testinde de Erdoğan’ı yüzde 52 ile galip ilan ediyordu. Bu kadar tesadüf olmaz yani…
Büyük bir ihtimalle AA, önceden, eski seçim sonuçlarını, şaibeli projeksiyon yöntemleri içeren algoritmalarla sonuçların yayın sırasını ve yüzdelerini hazırlamıştı. Muhalefetin denetimine izin vermeyecek bir süratle bunları yayınladı. AA sandıkların yüzde 70’inin açıldığını bildirirken Adil Seçim henüz yüzde 11’deydi. AA’nın açıkladığı ilk sonuçlarda, sandık sayısı, katılan seçmen sayısı, geçerli ve geçersiz oy sayılarının bulunmaması ayrıca manidar.
Kimileri ‘’AA’ya güvenmeyelim, YSK’nın verilerini bekleyelim’’ diyordu. Sanki her iki kurum da doğrudan Saray’a bağlı değilmiş gibi.
Bu arada hiç kimse, seçmen sayısının iki mislinden fazla basılan oy pusulalarının kaderini merak edip araştırmadı.
Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, resmi seçim kurulu varken, seçim sayım sonuçlarını bir haber ajansı açıklamaz. Açıklasa bile bu sayılar, resmi kurum tarafından onaylanmadıkça geçerli sayılmaz. AA bizde YSK’nın öncüsü olarak işlev gördü. YSK da AA’nın noteri oldu.
Sonuç olarak, muhalefet bile bile, göz göre göre, mücadele etmeden kaybetti. Umutlanan, özgürlük ve demokrasi talep eden kitleleri düş kırıklığına uğrattı. Açıkçası kırdı!
Kılıçdaroğlu, Anayasa referandumunun hakiki sonuçlarını aylar sonra açıklamıştı. Bakalım 24 Haziran’ın hakiki sonuçları ne zaman açıklanacak?
Artık rejimin adı ve niteliği ile ilgili tartışmalar da galiba sona erdi. Ben mesela, bu aralar Nicos Poulantzas’ın 1976’da yayınlanmış olan ‘’Diktatörlüklerin Krizleri: Portekiz, Yunanistan, İspanya’’ başlıklı kitabını (yeniden) okumayı öneriyorum.
"Erdoğan, seçimle gitmez, iktidarı barışçı bir şekilde bırakmaz’’ diyenler 24 Haziran’da haklı çıktı.
Şimdi MHP destekli (belki de köstekli) İslami görünümlü vahşi neo-liberal rejimin saldırganlığına dalgakıran kurmanın peşine düşecek hala umudu ve takati kalanlar. 16 yıldır ideolojik hakimiyeti kurmanın peşindeydiler. ‘’Para ve iktidar için herşey mubahtır’’ ahlaksızlığını norm haline getirdiler. Hatta bir iktidar sözcüsü kalktı, ‘’Günah işleme özgürlüğünden’’ dem vurdu. Ece Ayhan’ın yıllar önce yazdığı ‘’Kötülük Toplumu’’nun bütün unsur ve boyutları ile inşası neredeyse tamamlandı.
Artık iyiler ve iyilik, stratejik olarak mutsuz. Elveda Özgürlük, Elveda Eşitlik, Elveda Kardeşlik!
Belki bir başka sefere…