Halkların Demokratik Partisi’nden Yeşil Sol Parti’ye

Sokak röportajında bir Kürt gencine soruyorlar: ‘’HDP’nin kapatılma riski nedeniyle seçimlere Yeşil Sol Parti ile gireceği söyleniyor. Ne diyorsun?’’ Yanıt şu: Güle başka isim versen de farklı kokmaz. Bu arkadaşın yanıtı halkların direncini gösteriyor.

“Toplumun bütün isteklerini karşılayabilecek tek hükümet biçimi, bütün halkın yönetime katıldığı hükümettir; en küçük kamu görevine olsun katılım yararlıdır; her alandaki katılma, toplumun genel gelişme düzeyinin elverdiği ölçüde geniş olmalıdır. Bir tek küçük kentten daha büyük bir toplumda, kamu işlerine herkes kişi olarak katılamayacağı için, bundan mükemmel bir hükümetin ideal türünün temsili hükümet olacağı sonucu çıkmaktadır.”

John Stuart Mill

Tüm ülke deprem felaketi ve 14 Mayıs seçimleri ile yatıp kalkıyor. Diğer sorunların tamamını erteledik. Ben de yazımda kaçınılmaz olarak bu gündeme dair yazacağım, düşüncelerimi paylaşacağım.

Siyasi hayatımda yoldaşlık hukukuyla yol yürüdüğüm arkadaşlarımın çoğunun kurucusu olduğu Yeşil Sol Parti’yi anlatmak istiyorum. Bildiğiniz gibi HDP, kapatma davası nedeniyle riske girmemek adına bileşeni olan YEŞİL SOL PARTİ ile seçime girecek. YEŞİL SOL PARTİ, yeşil politikayı öne çıkaran Yeşiller Partisi’ni ve özgürlükçü sol siyaseti benimseyen Eşitlik ve Demokrasi Partisi’ni oluşturan dostlar tarafından kuruldu. Bu dostlarla yollarımız siyasete ilk başladığım ÖDP’de kesişmişti ve ÖDP’den beraber ayrılmıştık.

Bugün ekolojinin önemi ne yazık ki yeni yeni fark ediliyor. Daha o zamanlarda bile parti programının ilk sayfasında yeşil politikaların önemi ifade ediliyordu. Hepimiz hatırlarız, yakın geçmişte sol yapılarda dahi ekoloji konusu çok önemsenmezdi. Günümüzde ise coğrafyamızda ve dünya gündeminde yerini almış durumda. Yeşil politikaların toplumsal alanda yer alması için mücadele verilmesi, toplumun her kesimi açısından kucaklayıcı bir başlık. Bu bir yandan da HDP fikriyatının toplumsal alanda genişlemesi için destekleyici bir ortamı da sağlıyor.

Yeşil Sol Parti kurulma aşamasındayken davet edildiğim Kadir Has Üniversitesi’ndeki bir toplantıyı sizlerle paylaşmak isterim. O günlerde Yeşiller Partisi’nin, Kürtlerin sorunu üzerine çıkardığı bir kitapçığı görüp okumuştum. 2012 yılından çok daha öncesinde YEŞİL SOL PARTİ’yi oluşturan YEŞİLLER PARTİSİ’nin hazırladığı bu çalışma; o dönemin sol partilerinin çok ilerisinde özgürlükçü ve demokratik anlayışa sahipti. Bugüne baktığımızda da, o çalışmanın çizgisine henüz gelemeyen ve kendine Sol diyen partilerin olduğunu görüyoruz. Bu açıdan bakıldığında partinin kuruluş öncesi geleneklerinden gelen ekoloji, insan hakları, emek sömürüsü ve kadın özelinde ötekileşen halklara öncelik veren siyasi yapısı yadsınamaz.

HDP henüz kurulmamıştı. Ermeni Soykırımı özelinde yapılacak çalışmalar için YEŞİL SOL PARTİ’ye davet edilmiştim. Parti çalışma programına, ülkedeki acıların tam adını yazabilecek kadar irade sahibi siyasi bir omurgaya sahipti. HDK’nin ve HDP’nin çok değerli siyasi parti bileşenleri gibi özellikle Kürt halkının siyasi temsilcilerine yapılan saldırılarda dik duruşlarından geri adım atmadılar. Elbette kendi inandıkları değerleri de savundular. Bu alan çalışmasıyla HDP’nin de güçlenmesine vesile oldular. Bu arada özellikle kendi parti çalışmalarında ekoloji konusu, 80 darbesinde yaşananlara karşı mücadele ve tarihle yüzleşme konularında önemli bir gündem oluşturdular.

SOMA RAPORU ÖNEMLİ

Soma’da yaşanan büyük acının raporunu çıkardıkları bir çalışma yaptılar. Bu kapsamlı çalışmanın, ülke demokratik bir yaşama evrildiğinde hukukun inşasında önemli bir rol oynayacağı aşikâr. Kanal İstanbul Projesi gibi doğa kırımına karşı verilen mücadelelere hep müdahil oldular.

Başta da dediğim gibi HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ bileşen siyasi partilerden olan YEŞİL SOL PARTİ, 14 Mayıs Seçimleri öncesinde HDP’nin kapanma ihtimalinin olduğu bir zamanda, HDP’nin tüm renklerine kapısını açtı.

Son kongresinde ben merkezli siyaset yapan sol partilere inat, göstermesi gereken duruşu hiç düşünmeden kadroların oluşturulmasında gösterdi. HDP’nin tüm renkleriyle uyumlu yeşil bir politik hatla 3. Yol siyasetinin temsilcilerine yer verdi.

Büyük bir adım atarak, parti kadroları parti içinden ya da benim gibi dışından olan, HDP ve HDK siyasetini benimseyen, demokrasi mücadelesi vermiş bir çevreyle danışma kurulu oluşturdu. Bu kurul, HDP’nin kapanma ihtimaline karşı YEŞİL SOL PARTİ’nin inşasının oluşturmasına vesile oldu ve olmaya devam ediyor. Bir yandan Eş Sözcü anlayışı, coğrafyamızın, tek insan rejimine karşı duruşunu içselleştirdiğinin kanıtı niteliğinde. Partide Başkan yerine Eş Sözcü uygulamasını çok değerli buluyorum. Siyasetin otoriterleşmesinin de önüne geçecek bu uygulama, sosyal demokrasi gelişmesi açısından önemli bir bakış.

‘GÜLE BAŞKA İSİM VERSEN DE FARKLI KOKMAZ’

YEŞİL SOL PARTİ ile seçime girilmesine neredeyse kesin gözüyle bakılırken, bazı seçmenlerin bir kaygısı olduğunu gözlemliyorum. Bu kadar kısa sürede HDP bileşenlerinin, YSP’ye oy vermesinin teknik açıdan sorun yaratıp yaratmayacağı zihinlerde bir soru işareti. Elbette bu süreçte başta HDP ve bünyesinde yer alan siyasi yapılara ve halkların inanç temsilcilerine büyük görev düşüyor.

Fakat kendi namıma bunun bir sorun olmayacağı görüşündeyim. Geçenlerde sokak röportajı yapılırken bir Kürt gencinin sözleri tüm yazının özeti gibi geliyor bana.

Röportajı yapan kişi soruyor: ‘’HDP’nin kapatılma riski nedeniyle seçimlere YEŞİL SOL PARTİ ile gireceği söyleniyor. Bu konu hakkında ne düşüyorsunuz?’’

Güle başka isim versen de farklı kokmaz.

Kürt gencin cevabı bana göre HDP seçmeninin tamamını yansıtıyor. Genç arkadaş, ‘’Güle başka isim versen de farklı korkmaz. HDP bizim için yine HDP’dir. YEŞİL SOL PARTİ de olsa bizler yine peşindeyiz ve yanındayız’’ dedi. Aslında bu cevap ülkedeki bir demokrasi ayıbının da bir nevi ifşasıdır ne yazık ki. Milyonlarca oy alan Halkların partisinin seçim sürecinde kapatılmak istenmesi koca bir toplumu öteki görmek anlamına geliyor. Bu genç arkadaşın duyguları, ötekileştirilen sınıfların, halkların ve inançların kırgınlığını ve direncini de ifade ediyor.

EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI

Gelelim Emek ve Özgürlük İttifakına. Tabii bu seçim sürecinde HDP/YSP, Emek ve Özgürlük İttifakı ile 3. Yol inşası için hareket ediyor. Özellikle HDP/YSP’yi üzen bazı teknik konular olsa da kısa sürede yoldaşlık hukukuyla teknik aksaklıkların çözüleceği şüphesiz. Bu süreçte sadece ‘ben’ diyen tüm yapılar yok olup, gelecekte özeleştiri bile veremeyebilirler. İttifak, sol tarihi açısından önemli, büyüterek güçlendirmek elimizde. Aksi takdirde kırılmalar yaşanması kaçınılmaz olur. Unutulmamalıdır ki solun tarifi evrensellikle başlar.

Geçtiğimiz günlerde Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı Adayı KEMAL KILIÇDAROĞLU, HDP’ye gündem yoğunlukları nedeniyle geciken bir ziyarette bulundu. Art niyetli boyalı medya yandaşları ise “Acaba KEMAL Bey’i desteklemek için HDP bir talepte bulunacak mı?” beklentisi içindeydi. Açıklamalarda HDP’nin tek talebinin ülke demokrasisi olduğunu gördük. Yani 3. Yol’un fikriyatında öznenin adalet ve demokrasi olduğunu bir kez daha kanıtlayan bir duruşaşahit olduk.

MECLİS'TE “BİLİNMEYEN YERLİ DİLLER”

Görüşme sonrası KEMAL Bey’in ana diller üzerine sarf ettiği sözler tarihe geçti. Kılıçdaroğlu’nun, Meclis’te Kürtçe’nin ‘bilinmeyen dil’ olarak nitelendirilmesini eleştirmesi, arkama yaslanarak şunu dedirtti; Kürtçe gibi Ermenice de, yani coğrafyanın yerli dilleri, halkların meclisinde ‘bilinmeyen dil’ olarak görülüyor. Bugüne kadar HDP’liler dışında bunu dillendiren pek olmamıştı. Neyse geç oldu, fakat bundan sonrası için bir umut olsun.

Seçime kadar sloganım kabul ettiğim sözü kendime tekrar tekrar hatırlatacağım; bizler 14 Mayıs seçiminde cennetin kapısını açmıyoruz, fakat cehennemin kapısını kapatma şansımız var.

Bu düsturla hareket etmek ülke demokrasisi için hepimizin borcudur.

NEWROZ PİROZ BE/Շնորհաւոր Նեւրոզ

21 Mart tarihi Ortadoğu halklarının, inançların çoğunluğunun farklı veya benzer şekilde kutladığı bir gündür. Biz Ermeniler için geçmişte Bereket Tanrıçası Anahid'e ithaf edilen Anneler Günü, aynı zamanda Ateş Tanrısı Vahakn'ın doğum günü olan eski Ermeni yeni yılıdır.

Çerkes halklar için yeni bir yılı simgeleyen bir günü, bazı halklar için de baharın gelişini temsil eder. Fakat özellikle Kürt halkı için NEWROZ bayramının koca bir halkın var oluşunun simgesi olduğunu söylemem hiç yanlış olmaz. Hatta günümüzde Newroz’u (W) ile yazabilmek için dahi bedel verildi. Bu sene ise tüm coğrafyada deprem yası ve 14 Mayıs seçimleri sürecinde bir varoluş olarak kutlandı.

Ben de, Amed 2015 Newroz’unda katledilen KEMAL KORKUT’u anarak, 21 Mart’ı kutlayan tüm halkların ve inançların bayramını kutlarım.


Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul'da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 'de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber'de yazarlık yaptı. ''Yeniden İnşa Et '' kitap yazarlarından.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murad Mıhçı Arşivi