“Halkların kardeşliğinden”, “Petrol kardeşliğine”…
Ankara’nın hem en milliyetçi politikaları yürütüp, hem "Kürt kimliğini" neredeyse "terörizm" ile eşit hale getiren bir siyasi çizgi izler ve o yönde "koalisyonlar" kurarken, bağımsızlığa en yakın ve tüm ülküsü o yönde Barzani ile arasının en iyi olması da öyle bir ironi ki, sanki "ironi" sözcüğü bu durumu tarif için yaratılmış.
SEZİN ÖNEY
Türkiye’de Kürt Meselesi, artık "yokmuş" gibi yapılıyor. "Gözlerimi kapayınca görmüyorsam, yoktur zaten" gibi bir yaklaşımla ortada bırakılan bu konu, inkar edilen tüm meseleler gibi büyüdükçe büyüyor. Sonraki nesillere de, çözümü zorlaşan, yükü ağırlaştıkça ağırlaşan bir miras kalıyor. En kötüsü de, meseleyi konuşmak, var olan sorunları dile getirmek isteyen herkese, "terörist" yaftası yapıştırılması. Muhtemelen Kürt Meselesi, önümüzdeki günler, aylar, yıllar; her ne zamansa bir şekilde kendini hatırlatacak. Ve hatırlatış da sarsıcı biçimde olacak. Bir tür "İstanbul depremi" konusu gibi bu mesele; "yok sayınca" yok olmuyor.
Türkiye’de, böyle sessiz sedasız bir fay hattı, suskun, içten içe depreşirken, tarih adeta durmuşken; sınırın öte yanında tarih hızlı akıyor. Irak’ta, Kürtlerle ilgili ve Kürtler arasında son derece ilginç gelişmeler oluyor.
Şubat sonunda, kendini adlandırdığı isimle "Kürdistan Bölgesel Hükümeti" veya "Hikûmetî Herêmî Kurdistan", Türkiye’de resmî olarak anıldığı adıyla, "Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi"; son derece önemli bir anlaşmaya imza attı. "Başkent" Erbil’in, Rusya’nın en büyük petrol üreticisi Rosneft ile adım attığı ortaklıkla ilgili Rudaw’ın İngilizce sitesinde yer alan habere göre, "ilk kez Kürdistan bölgesi petrolü, doğrudan büyük bir petrol rafinerisine nakledilecek". "Doğrudan nakil" ile kastın ne olduğu ve bu durumun gerçekten de "bir ilk teşkil edip etmediği", en iyi deyişle müphem…
Daha doğru bir ifade, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin kendi petrol ticaretini Bağdat’tan bağımsız olarak gerçekleştirdiğini ilk kez bu kadar açık dile getirdiği olurdu.
2017’nin ilk günlerinde, Irak Başbakanı Haydar el İbadi, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni, "Petrol İhraç Eden Ülkeler’in (OPEC) kararlaştırdığı kotanın üzerine çıktığını" söylerek, Erbil’i Bağdat’ın denetimi ve kontrolü dışında Türkiye üzerinden petrol satışı yaptığını ima etmişti. 3 Ocak’taki bu açıklamadan kısa bir süre önce, bu dönemlerde Moskova’ya yakın hareket eden Wikileaks, sızdırdığı belgelerde, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Doğal Kaynaklar Bakanı Aşti Hawrami’nin, Türkiye ile olan petrol alışverişi bilgileri de yer almıştı. Ocak’ın ikinci haftasına geldiğimizde, Bağdat ile Ankara arasında, "Başika sürtüşmesi" baş göstermişti. Hayli sert sözler gitti geldi. Gene aynı dönemde, İran Petrol Bakanı Bijan Namdar Zangadeh, Irak Petrol Bakanı Cabbar el Luaibi’yi ziyaret etti. Görüşülen konular arasın başını, Irak Kürdistan’ındaki Süleymaniye’den İran’a bir petrol boru hattı projesi çekiyordu.
Buradaki kilit sözcükler; "Erbil" ve "Süleymaniye". Eğer, Süleymaniye’den İran’a bir boru hattı projesi gerçekleşirse, o zaman, Kürdistan Bölgesel Yönetimi yani Barzani ailesi çevresinde şekillenen güç ve iktidar, Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne (Yekîtîya Niştimanîya Kurdistan-KYB) doğru da kayacak. Yani, Talabani ailesiyle beraber, Celal Talabani’nin hastalığından beri köprünün altından çok şu aktığı ve birçok farklı aktöründe ortaya çıktığı düşünülürse, KYB içindeki ve çevresindeki kesimlerin eli güçlenecek. KYB’nin başlıca isimlerinden Kerkük Valisi Najmaldin Karim, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin kendi içinde özerk bölgelere ayrılması gerektiği fikrini ortaya atmıştı. Bu takdirde, Süleymaniye, Halepçe, Kerkük’ün de aralarında bulunduğu yerler "özerkleşecekti". Tabii bu fikir gerçekleşse, geriye kalan, Erbil ve çevresi de, Kürdistan’dan çok Barzanistan’ı andıran bir "etkisiz eleman" konumuna indirgenir…
Mesud Barzani, tarihe bağımsız Kürdistan’ı kuran lider olarak geçmek istiyor. Bu çok açık.
Ankara’nın hem en milliyetçi politikaları yürütüp, hem "Kürt kimliğini" neredeyse "terörizm" ile eşit hale getiren bir siyasi çizgi izler ve o yönde "koalisyonlar" kurarken, bağımsızlığa en yakın ve tüm ülküsü o yönde Barzani ile arasının en iyi olması da öyle bir ironi ki, sanki "ironi" sözcüğü bu durumu tarif için yaratılmış.
Türkiye ile ilişkiler, Kürdistan Bölgesel Yönetimi parlamentosunda da tartışma konusu. Gorran bu konuda sert çıkışlar da bulunuyor. KYB de. KYB lideri Hero Ahmed, geçen Eylül’de, Irak Başbakanı İbadi’ye bir mektup yollayarak, "Irak Kürdistan’ının petrol ihracatını, şeffaflıktan uzak olduğu için, durdurması" çağrısında bulunmuştu. Bu mektup, Ankara-Erbil ilişkilerine de taş atıyordu.
Gene ilginç bir gelişme, 3 Mart’ta yaşandı. Kerkük’teki Kuzey Petrol Şirketi, KYB silahlı güçlerince "ele geçirildi". İlk baştaki haberler, "tanımlanamayan bir Kürt gücünün", Kuzey Petrol Şirketi’ne konuşlandığı ve amaçlarının, "Bağdat’a, Kerkük’ün petrolünün Kerkük halkına ait olduğunu" göstermek olduğu yönündeydi. "Tanımlanamayan güç", KYB çıktı.
KYB’nin bu eyleminin, Bağdat’tan çok Erbil’e yönelik ve "kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" tarzı olduğu belliydi. Zaten, KDP de, olayı "sorumsuzca" olarak niteleyerek, kızgınlığını belli etti.
Peşmerge Genelkurmay Başkanı Cemal Muhammed’in, gene aynı günlere denk gelen "Musul’da, IŞİD’dan alınan yerleri boşaltmayacaklarını" açıklamasını da dikkate alalım…
Bu karmaşık tabloda, aslında olup biten herşey, Kürt kimliği ve "Kürdistan"dan çok petrol odaklı. Petrol, aynı zamanda siyasi güç demek. Irak ve hatta Suriye’de Kürtler arasında olup bitenlerin de petrolü kimin kontrol edeceği ile çok ilgisi var. Resmi biraz daha büyütürsek, Bağdat, Ankara ve Tahran arasında olup bitenler de, petrole endeksli. Resmi daha da büyütürsek, ABD ve Rusya’nın arasındaki ve tüm bu uluslararası aktörlerin ilişkilerinde de, "petrol" belirleyici faktör…
İronik ve trajik tabii; Türkiye’de de birçok sıradan Kürt ve Türk vatandaşının da, Kürt ve Türk siyasetçisinin de yaşadıkları, yaşayacakları hiç de alakaları olmayan bir petrol ticaretindeki güç dengelerine endeksli…
"Halkların kardeşliği" derken, mesele bölgede "petrol kardeşliğinde" düğümlendi…Bundan bir 30-40 yıl sonra, petrol bir güç aracı olmayacak. Dünyanın petrol kaynaklarının, 2050 civarı tükeneceğini öne süren araştırmalar var. Bugünün tarihine gelecekte bakacak günümüz çocuklarının büyümüş halleri, kendi ömürleri içinde petrolü aşmış olacaklar.
Bakalım o zaman nasıl bir dünya haritası söz konusu olacak.
Sessiz, dipten ve derinden depreşen fay hatları, bu haritaları nasıl şekillendirecek…