HDP'ye rağmen HDP adına

Mevcut duruma ve başkanlığa tekrar aday olmayacağını açıklamasına rağmen bu kadar ısrar gereksiz. Bu, halka rağmen halk adına volontarizmin/iradiliğin Selocan'la yeniden üretimi.

Eskiden solcular için çok yaygın söylenirdi, "çok iyi bir insan ama ah bir de komünist olmasa". 

Onun gibi, bir süredir süren Demirtaş, HDP eş başkanlığını bırakmasın kampanya ve tartışmaları daha da yayılacak ama ah Selo bir de Kürd olmasa!

Sevgi güzel bir duygu; Demirtaş'ı seven sevene, ama o şarkının sözlerindeki gibi "bir garip buruk değil mi içiniz" Figencan yüzünden?

Hani nerede kadın Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ hakkında iki çift kelam? 

HDP kollektif karar alan bir parti ve Yüksekdağ da düşüncesinden, HDP'nin halkla bütünleşen çabaların mimarlarındansa, ona neden bu kadar muhanet muhabbetler?

Selocan devam etmelidir üstüne tartışmalar, kampanya üstüne kampanyalar sürerken adından hiç söz etmemek, Figen Yüksekdağ'ı incitmez mi?

O da bir rehin.

Yoksa altında Kürt Türk ayrımı, sırtını PYD'ye dayama konuşmasından dolayı reel politik kriterin geri çektiği kredi payı mı var?

Belki de, daha fazla Kürd haklarıyla hemhal olduğundan, kim bilir? 

Ama adil olmadan olmaz. 

Kampanyaların hemen hemen ortak iddiası: "Demirtaş'ın seçilmemesi HDP'yi kitleler ve demokratik kamuoyu nezdinde güçten düşürecek, Türkiye partisi olma çabalarına da ket vuracaktır." 

Neden güçten düşürsün?

Neden ille de Türkiye partisi, mutlak doğru mu bu, tüm Türkiye'yi kapsayan demokratik Kürd partisi olamaz mı? 

Örgütler verdiği mücadeleye bağlı olarak kimliğini bulur.

Kampanyaların gerekçesi lider partileri için geçerli olabilir ve hele Selo Kandil'e karşı ve benzeri devlet soslu olasılıklar demokratik tutum ürünü değil.

Aslolan ilkeli demokrasi mücadelesi.

Selo, Türkiye'nin doğaçlama muhalifi, en derin, en karamaşık teori bile onun konuşmasında halkın dili, sanki halkın sorunlarının doğal siyasi mühendisi.

Ama HDP'de bir birey. 

Figen Yüksekdağ da öyle. 

Mevcut duruma ve başkanlığa tekrar aday olmayacağını açıklamasına rağmen bu kadar ısrar gereksiz.

Bu, halka rağmen halk adına volontarizmin/iradiliğin Selocan'la yeniden üretimi.

Olmaz!

HDP bir organizasyon, organ, örgüt, parti. 

Eş başkanları dahil tüm organlarını nasıl seçeceğine dair yazılı bir yol güzergahı, gerekli kurulları, tanımlı yetkileri var; aday olunur, önerilir, kurullar da seçer.  

Bu işleyişin ana halkası doğrudan katılım. 

Doğrudan katılım demokratik yönetimin öznesi. 

Pratiğin formülü, içeri içeriyi, dışarı dışarıyı yönetir, buna yerinden yönetim denir. 

İçeriye düşen biri fiilen dışardaki görevlerinden düşer.

İçerdeki insanın açlık grevine, ne kadar süreceğine kendileri karar verir.

Devlet zaten de, örgüt, hiç kimse adına karar veremez. 

Ayrıca, Selocan'ın en çok iki kez seçilme süresi bitmiştir. 

Bu seçilme sınırının gerekçesi vardır, hukuku bu, Selocan rehin ve çok sevilmekte diye gerekçeler değişmez.

HDP kahramanlar, liderler emriyle değil kollektif mekanizmayla karar alan bir parti olduğu iddiasındadır, yaşanan iddiaya uygundur. 

HDP, katı merkeziyetçi anlayışlara ve antidemokratik siyasal partiler yasasına rağmen doğrudan katılımı, kadın, gençlik kotasını, eşbaşkanlığı uygulayabilen mevcutlar içinde en demokratik partidir. 

Bu kriterleri gerçekleştirirken bu donanıma gelen Selocan'ın kendi iradesiyle verdiği  karara saygı duyulur.

Demokratik yapılardır Selocanları çıkaran ve sürdüğü sürece ne Selocanlar çıkar halkların bağrından.

Selo iyi ki böyle bir karar almıştır.

Ya tekrar adayım dese, ne yapılırdı, nasıl anlatılırdı, bu fanatik sevgilere? 

HDP, HDP'lilere bırakılacak kadar önemlidir.

Daha fazla ele yüze bulaşmadan bu tartışma geri çekilmelidir. 

Bütün rehineler, kongrede seçili kariyerleri paralelinde vicdanın yöneticileri olarak seçilmelidir. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
İlker Demir Arşivi