Dünya savaşı arzulayan lider

Cumhurbaşkanının “fırsat” olarak gördüğü bu tabloda sadece ölüm ve barbarlık var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Kasım’da Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunda, Atatürk'ün vefatının 86. yılı dolayısıyla düzenlenen anma törenine katıldı. Atatürk konusunda hep karnından konuşan, yıllar önce Cumhuriyet’in kurucu kadrolarından “iki ayyaş” diye bahseden Erdoğan her ne hikmetse bu kez “koyu bir Atatürkçü” gömleğiyle sahnedeki yerini aldı. Eğer gözünüzden kaçtıysa orada sarf ettiği şu cümleleri dikkatle okumanızı öneririm:

"Tek parti faşizminin ülkemizin gelişmesine, kalkınmasına, yeniden inşa edilen dünya düzeninde hak ettiği yeri almasına engel olan vizyonsuzluğunun bedelini ağır bir şekilde ödedik. Şayet Gazi'nin ömrü ve sağlığı en azından bir 10 yıl daha ülkeyi yönetmeye el verseydi, hiç şüphesiz İkinci Cihan Harbi sonrası bambaşka bir Türkiye görecektik. Maalesef Gazi'nin vefatıyla bu fırsatı kaçırdık."

Bu söylem herhangi bir İzmirli’nin ortamlarda “Paşa on yıl daha yaşasaydı memleket çok farklı yerde olurdu” klişesini andırsa da içeriği başka mesajlar veriyor. Bahsettiğimiz konu 2. Dünya Savaşı. Aklı selim herkesin Türkiye’nin bu korkunç yıkım esnasında denge politikası uygulamasına alkış tuttuğu, yakın tarihimizdeki en makul siyasi hattı hedef alıyor Erdoğan. 2. Dünya Savaşının getirdiği “fırsatları” kaçıran İnönü ve arkadaşlarını vizyonsuzluk ile itham ediyor. Sirozdan ölen Atatürk’e de “Memleketi düşünseydin o kadar içki içmezdin. Bak ben içmiyorum” göndermesi yapıyor.

Bu küresel savaşta 80 milyonun üzerinde insan hayatını kaybetti. 6 milyona yakın Yahudi soykırım ile katledildi. İnsanlık tarihinin gördüğü en korkunç bilimsel araştırmaların yapıldığı dönem olarak tarihteki yerini aldı. Savaş esirleri ve toplama kamplarındaki siviller üzerinde korkunç deneyler yapıldı. Tüm büyük şehirler yakıldı, yıkıldı. Bu savaşta Atom Bombası kullanıldı. İnsanlık, bu büyük vahşet sonrası “bir daha asla” düsturu ile uluslararası kurumlar inşa etti. Savaşın kuralı değişti. Yaslar değişti. Yaşam değişti...

1940’ların Türkiye'si savaşa girseydi hangi tarafta yer alacaktı, güç dengelerinde ne gibi fark yaratacaktı, tarafların üstün teknolojik silahlarına karşı hangi tüfekleri kullanacaktı bilemeyiz. Kaçırılan fırsatlar nelerdi, hangi şehirleri yakacaktık, hangi şehirlerimiz bombalanacaktı, hangi coğrafyalar Türkiye’ye kalacaktı ya da nereler işgal edilecekti bunu da bilemeyiz.

Cumhurbaşkanının “fırsat” olarak gördüğü bu tabloda sadece ölüm ve barbarlık var.

Erdoğan, içindeki emperyal, yayılmacılığı besleyebilmek için bu hafta Atatürk’ü örnek göstererek başka bir açıklama daha yaptı. Mustafa Kemal’in 11 yıl yaşadığı Atatürk Müze Köşkü’nün açılış törenine katıldı. Açılışın ardından tarihçi ve yazar Murat Bardakçı ile müzeyi gezerken Atatürk’ün 1912 yılında Trablusgarp’ta Fuat Bulca ile çektirdiği bir fotoğrafı inceleyerek “Murat Bey, ne diyorlar bize? 'Libya'ya niye gidiyorsunuz?' Diyenler kim, malum. Bak gitmiş işte” dedi.

Murat Bardakçı kem küm ederek cevap vermeye çalıştı.

Yaklaşan bölgesel Ortadoğu savaşını hangi liderler heyecanla bekliyor?

Olası bir dünya savaşının gerçekleşmesi için kimler can atıyor?

Fırsat olarak bahsedilen Libya’dan Musul’a kadar mümkün olan her yeri işgal etmek mi?

Savaşı fırsat olarak görmenin nasıl sonuçları olabilir?

Ürkütücü ve tehlikeli değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayko Bağdat Arşivi