Yarısı biten sürecin kalan yarısına dair

Barış umudunun sürekli kılınabilmesi için güven ortamının oluşturulması ve her iki tarafın da duyarlılık göstereceği bir süreç yönetimi elzemdir.

Abdullah Öcalan’ın PKK’ya yönelik “silah bırakma ve örgütü feshetme” çağrısı, 40 yıllık çatışmanın sona erdirilmesi adına kritik bir eşik olarak değerlendiriliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın MHP lideri Devlet Bahçeli ile kurduğu dengeli ilişki göz önüne alındığında, bu çağrının devlet katında ciddi bir karşılığı olacağı aşikâr. Ancak, sürecin yalnızca bir güvenlik meselesi olarak ele alınması, geçmişte olduğu gibi yeni kırılmalar yaratabilir.

Sırrı Süreyya Önder’in Habertürk’te yaptığı açıklamalar ile Türkiye siyasetinde başlayan yeni sürece dair detaylı bilgilere ilk kez ulaştık. Şeffaflık sözü işin “yüzdeellisi” tamamlandıktan sonra kamuoyu ile paylaşıldı da diyebiliriz. Kalan yüzde ellilik kısım ile ilgili bilgiler ise hala muamma.

Önder’in, “Bu sürecin hiçbir şartı yok” sözleri, barışa yönelik güçlü bir irade beyanı olarak okunabilir. Ancak, geçmiş tecrübeler gösteriyor ki, böylesine büyük dönüşümler yalnızca niyetle değil, sahadaki dinamiklerin nasıl şekillendiğiyle de doğrudan ilgilidir. Neticede olası bir aksilikte “baş üstünde baş, taş üstünde taş” bırakmamaya niyetli bir devlet tehdidi ile ilerliyoruz. Önder, “Bu işin hiçbir şartı yok. Ön şart ya da sonrasında bir şart yok. Bunu bütün şerefimle söylüyorum” diyerek, müzakerelerin doğrudan bir çözüm ekseninde ilerleyeceğini vurguluyor. Ancak, bu açıklama bile tek başına sürecin ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor.

Özellikle, her iki tarafın beklentilerinin net olmaması, toplumda kaygı yaratıyor. Sürecin sonunda büyük mağduriyetler olmaması adına somut adımlar atılmalı. Barış umudunu korurken, sürecin bütün aktörleri için riskleri yönetmenin yolları üzerinde düşünülmeli. Yalnızca niyetlerin duyurulması yeterli olmayacak; somut bir eylem planı ve aktarılan bilgiler ile toplumda güven tesis edilmeli.

Önümüzdeki üç ay, sürecin şekillenmesi açısından kritik olacak. Devletin, Kürt siyasi hareketinin ve toplumun bu süreçte nasıl pozisyon alacağı, barışın kalıcı olup olmayacağını belirleyecek. Türkiye, geçmişte birçok kez barış umudunu yakaladı ancak siyasi hesaplar ve sahadaki dengeler nedeniyle bu süreçler akamete uğradı.

Selahattin Demirtaş, Türkiye’nin barış sürecinde kritik bir aktör olarak öne çıkıyor. Hem HDP’nin lideri olarak hem de siyasi bir figür olarak, Demirtaş’ın duruşu ve söylemleri, süreçteki olası gelişmeler üzerinde önemli bir etki yaratabilir. Öcalan’ın çağrısının ardından, Demirtaş’ın müzakerelere yönelik tutumu, barış arayışının nasıl şekilleneceği konusunda belirleyici olacaktır. Demirtaş, Kürt toplumunun meşru taleplerini savunarak, barış sürecinin sadece bir güvenlik meselesi olmaktan çıkıp, sosyal adalet ve eşitlik temellerine oturmasını sağlama potansiyeline sahiptir. Onun liderliğiyle, farklı seslerin ve taleplerin masaya yatırılacağı, böylece sürecin daha kapsayıcı hale geleceği bir ortam yaratılması mümkün görünüyor. Bu bağlamda, Demirtaş’ın aktif rol alması, toplumsal uzlaşının sağlanmasına ve kalıcı bir barış ortamının inşasına katkıda bulunabilir. Serbest kalması hayırlı olur.

Kaçınılmaz olarak, barış her iki tarafın da çıkarlarına hizmet edecek şekilde dizayn edilecek. Şimdi, geçmişteki tecrübelerden çıkarılacak dersler ile tarafların birbirine güvenini ve niyetin gerçekliğini test etme fırsatıdır. Bu noktada, halkın iradesinin ne denli önemli olduğu unutulmamalıdır. Eğer toplum barış görüşmelerinin gerçek anlamda samimi olduğuna inanmazsa, bu süreçlerin başarısızlıkla sonuçlanma
ihtimali artar. Bu sebeple, barış dili ile birlikte güven inşasına yönelik adımlar atılması, kalıcı çözüm noktasında kritik bir husus olarak karşımıza çıkıyor.

Özetle, barış umudunun sürekli kılınabilmesi için güven ortamının oluşturulması ve her iki tarafın da duyarlılık göstereceği bir süreç yönetimi elzemdir. Yeniden bir belirsizlik ve çatışma döngüsüne geri dönüş riski her zaman varolacaktır. Barış için gösterilen irade, yalnızca kelimelerde kalmamalı, somut adımlarla taçlandırılmalıdır.