İnsanlık onuruna operasyon yapılıyor
Gözaltına alınanların kimlikleri ve mücadeleleri, ülkenin sesinin ne denli zengin ve çeşitli olduğunu gösteriyor. HDK, DBP, EMEP, SYKP gibi partilerin temsilcileri siyasi mücadele vermekle kalmayıp; insanların özgürlük mücadelesinin birer neferleridir.
Salı sabahı İstanbul'da gerçekleştirilen HDK operasyonu, iktidarın muhalefeti yok etme konusundaki kararlılığını bir kez daha gözler önüne serdi. 50'den fazla insanın gözaltına alınması, ülkemizin dört bir yanındaki demokratik mücadeleye ciddi bir darbe indirilmek istendiğinin açık bir göstergesi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın duyurusuna göre, 60 kişi hakkında gözaltı kararı var. Peki, bu kararlara hangi gerekçelerle ulaşıldı? İşte esas sorun burada yatıyor.
Gözaltına alınan isimler arasında Türkiye’nin en önemli muhalefet partilerinin temsilcileri, gazeteciler ve sanatçılar yer alıyor. EMEP İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros, SYKP PM üyeleri Halit Elçi ve Ahmet Saymadi, DSİP’ten Şenol Karakaş gibi isimlerin yanına, Elif Akgül ve Yıldız Tar gibi cesur gazetecilerin de katılması, bu operasyonun sadece siyasi bir temizlik olmadığını, aynı zamanda fikir özgürlüğüne ciddi bir saldırı olduğunu gösteriyor.
Sadece siyasetçiler değil; sanatçılar ve gazeteciler de iktidarın hedefinde. Sanatçı Pınar Aydınlar’ın evine yapılan baskınlar, iktidarın sanatı ve yaratıcı düşünceyi nasıl bir tehdit olarak gördüğünün açık bir göstergesi. Tüm muhalif sesler, gün geçtikçe iktidar tarafından boğulmakta, susturulmakta ve gözaltına alınmakta.
Özellikle Elif Akgül’ün ters kelepçeyle gözaltına alınması ve temasın kesilmesi, iktidarın hukuku nasıl hiçe saydığının ve insanların temel haklarına nasıl göz diktiğinin açık bir ispatıdır. Akgül’ün komşularına silah doğrultarak yapılan bu baskın, sadece bireylere değil, tüm topluma “susun” mesajını vermek içindir. Bu tür uygulamalar, iktidarın korkusunun büyüdüğünün, eleştirileri ve muhalefeti ortadan kaldırma isteğinin somut birer örneğidir.
Bu tür operasyonlarla hükümet, muhalefeti susturmanın yanı sıra topluma korku salarak, kendi varlık sebeplerini meşrulaştırmaya çalışıyor. Gözaltındaki gazeteci sayısının dörde çıkması, basının ne denli baskı altında olduğunu açıkça ortaya koyuyor. İktidar, halkın sesi olan gazetecileri susturarak, ülkenin gerçeklerinden uzak bir algı yaratmayı hedefliyor. Düşünce özgürlüğü, bir ülkedeki en temel insan hakkıdır; ancak iktidar bunu sistematik bir şekilde ihlal ederek, kendisine biat eden bir toplum yaratma peşinde.
Bugün, gözaltına alınanların kimlikleri ve mücadeleleri, bu ülkenin sesinin ne denli zengin ve çeşitli olduğunu gösteriyor. HDK, DBP, EMEP, SYKP gibi partilerin temsilcileri sadece siyasi mücadele vermekle kalmayıp; insanların özgürlük mücadelesinin birer neferleridir. Ülkemizde gerçekleşen bu operasyonlar, sadece birkaç kişinin özgürlüğünü değil; tüm toplumun susmasını, düşüncelerini ifade etme hakkını da tehdit ediyor.
Sonuçta bu baskı politikaları karşısında sessiz kalmak, hepimizin geleceğini tehlikeye atmak demektir. İktidarın bu pespayeliği, 21. yüzyılda hala insanları gözaltına alarak baskı altına alabileceğini düşünüyorsa, yanılıyor. Unutmayalım, özgürlük bir lütuf değil, doğuştan gelen bir haktır. Bugün gözaltına alınanların isimleri, aslında bir haykırıştır; bu haykırış, tüm baskılara karşı dimdik durmanın ve özgürlüğü savunmanın bir sembolüdür.
Artık yeter! Bütün bu politikalar, toplumun nezdinde barındırdığı direnişi daha da güçlendirecek. Çünkü bu sessiz direniş, sonunda mutlaka haykırışa dönüşecektir.