İşxan Miroyev
Hedef Suriye değil Rusya’dır
Birçok kişinin beklemediği bir şey oldu. Özelikle Trump’ın seçimleri kazanması şerefine "Trump bizimdir" şiarıyla şampanya içenler için hiç beklenmedik bir şey: Trump üçüncü dünya savaşını başlatabileceğini herkese gösterdi.
Putin’le olan oyununda Trump ilk hamleyi yaptı. Ve söylemek gerekir ki "Amerika istediğini yapar, diğerleri ise yapabileceklerini yapar" biçimindeki bu hamle çok güçlü ve emin bir hamledir. Ama asıl önemli olan bu değil, bundan sonra olacak olanlardır. Yani bu hamleye karşı Kremlin’in nasıl bir cevap vereceğidir. Rus analizcilerin beklentisi bu cevabın çok sert olacağı doğrultusunda, Rusya’nın konumu gereği zayıf bir cevap kabul edilemez.
Son olanlar Suriye’deki savaşın sonunun hiç yaklaşmadığını çok çarpıcı bir biçimde gösterdi. Özellikle de Moskova’nın beklentileri doğrultusunda olmadığını da gösterdi.
7 nisan günü saat 04.30 ta ABD, Suriyenin Homs kentindeki Şayrat hava üssünü füzelerle vurdu. Yaklaşık 50-70 arası füzelerin atıldığından bahsediliyor. Bu saldırı havacılık tarihi boyunca bir üssüne saldırı maiyetinde görülmemiş bir şeydir. Uzmanlara göre bu tür hedeflerin vurulması için 10-12 roket, en fazla 15-20 roket fırlatılır. Bu şunu gösteriyor bu saldırı sadece hava üssünü ve oradaki uçakları imha etmek için değil, aynı zamanda güç gösterisi anlamını taşıyordu. Ve bu güç gösterisinin hedefinde sadece Suriye değil, Rusya da bulunmaktadır.
Doğal olarak Suriye’ye yapılan bu saldırının anlam ve sonuçları nelerdir sorusu ortaya çıkıyor. Her şeyden önce direkt olarak saldırının sonuçlarına bakalım. Şu ana kadar iki farklı bilgi var. Birincisi, ABD’nin resmi açıklamasına göre bu saldırı çok sonuç alıcı oldu ve hava üssü içindeki tümden imha edildi. Bu durumda Suriye hava kuvvetlerinin ciddi darbe aldığından bahsedebiliriz. Rusya Savunma bakanlığı ve görgü tanıklarından edinilen diğer bilgilerine göre ise saldırı hedefine ulaşmadı. Hava üssüne 59 füzeden sadece 23’ü ulaştı. Diğerlerine ne olduğu belli değil. Belki de yakın zamanda ABD’nin başka hedefleri de vurduğunu duyabiliriz. Eğer duyamazsak o zaman bu saldırının hazırlıksız yapıldığı ve saldırı talimatının Amerikan askeri yönetimi için bile beklenmedik olduğu anlamını çıkarabiliriz.
Sonuca bakmaksızın bu saldırının stratejik, politik ve jeopolitik anlamı daha önemlidir. Stratejik yönünden bakarsak, bu ABD’nin direkt olarak Suriye’deki çatışmaya müdahil olduğunu ve terör örgütlerini desteklediğini gösterir. Saldırıdan hemen sonra bölgede teröristlerin hareketliliğinde artış gözlendi. Siyasi yönünden bakarsak, bu saldırının Rusya’yı uyarmadan yapılması Moskova’ya bir uyarı niteliğini taşır.
Eğer Trump yönetiminin daha önce yaptıklarını da göz önünde bulundurursak, o zaman ABD’nin yeni yönetiminin maceracı karakterli olduğundan ve global düşünemediklerinden ve attıkları adımların uzun vadedeki sonuçlarını analiz edemediklerinden de bahsedebiliriz. Bu ABD’nin jeopolitik konumunu bozduğu kadar da Rusya’yla doğrudan bir askeri karşıtlığa girdiğini de göstermektedir. Bunun sonucu ise askeri-stratejik alanda Rusya ve Çin arasındaki ilişkilerin güçlenmesi demektir.
Bugün, Trump şahsında ABD’de Amerikan elitlerinin radikal kanadının zafer elde ettiğinden bahsedebiliriz. Ki bu elitlerin global sorunları çözme mantıkları "basit yöntemler" mantığıdır.
Tabi ki daha öncekiler de hiç de "güvercinler" değillerdi. Ama en azından askeri güç kullanma konusunda hareket etmeden önce hem Amerikan kamuoyunu hem de dünya kamuoyunu olacaklara hazırlıyorlardı. Uygun jeopolitik koşuları seçip ve nükleer silahı olan ülkelerle doğrudan karşı karşıya gelmemek için çaba harcıyorlardı. Müttefiklerinin desteğini alıyorlardı. Oysa son saldırı doğrudan ve kimsenin desteği alınmadan ve ABD için de hiç elverişli olmayan koşullarda yapılmış durumdadır.
Amerikan yönetiminin maceraperestliği insanlığı üçüncü dünya savaşı eşiğine götürebilir. Bu çatışmanın derinleşmesinin önü, ancak Rusya, Çin ve İran ortak cephesinin oluşturulması ve bu cephenin koalisyon biçiminde silah kullanmaktan hiç çekinmeyeceğini göstermesiyle kesilebilir. Ya da Rusya kısmi olarak atom silahını kullanmaktan çekinmeyeceğini açıklayarak. Amerikan maceraperestliğinin önünü kesebilir. Kremlin’in elinde bu iki seçenek dışında bir enstrüman yok. Aksi takdirde ABD, Şam’daki resmi hükümete karşı girişimlerine devam edecek ve Rusya’yı Suriye’yi terk etmeye zorlayacak ya da Suriye’deki Rus güçlerine saldıracaktır. Bu seçeneklerin her biri de Moskova için askeri yenilgi anlamına gelecektir. Bu da ülkedeki "beşinci güç" odaklarına toplumsal patlamayı örgütlemek için zemin sunacaktır. Bu savaş Esad yok olana kadar devam edecek.
Rusya askeri cevap verebilecek mi? Evet ya da hayır.
Kremlin dikkatlice olanları izlemektedir. Ama Rusya’nın bölgedeki varlığının çok güçlü olmadığı bir gerçektir.
Bazıları durumun vahametini anlamadan Amerika’ya cevap olarak aynı sertlikte vurmak lazım diye bağırıyorlar. Bizde de "Kalibreler" (füze) falan vardır diyorlar. Ama ABD’nin gemilerine atılan füzenin savaşın ilanının ilk atışı olacağı açıktır ki bu durumda kaybeden taraf Rusya oalacaktır.
Tarih boyunca Rusya, her zaman kendi topraklarında savaşmış ve evinde hep başarı kazanmıştır. Ama bu kendi toprakları dışında bir alan ve Moskova oradaki askeri varlığını ciddi bir boyutta arttıracak güçte değil.
Başka önemli bir nokta şudur ki; Türkiye ve özelikle de Erdoğan Rusya için güvenilecek bir ortak değil... Ona ortak demeye bile insanın dili dönmüyor. Hele ki işbirliği kavramından hiç bahsedilemez. Türkiye nötr durmaya çalışıyor ama eğer seçme mecburiyetinde kalırsa o zaman Erdoğan tartışmasız ABD tarafını tutacaktır. Şu an itibariyle Türkiye, Suriye’nin çıkarları için değil kendi çıkarları için bir uzlaşı içindedir. Türkiye Suriye’nin petrol bulunduran bir bölgesini istiyor ve bir de yükselişe geçen Kürt hareketine karşı korkusu var ve NATO üyesidir. Dolayısıyla Türkiye’nin bu savaşta tarafı bellidir.
Sonuç olarak şunları söylemek mümkündür. Rusya’yı silah yarışması girdabına güzelce soktular, üstelik yaban topraklarda ve lojistik desteğinin çok zor olduğu bir yerde. Ayrıca da şunu da unutmadan eklemeli ki Rusya’nın Avrupalı ortakları Eğer Suriye’de karadan bir müdahale gerçekleşecekse, o zaman ABD’ye yardım etmeye hazır olduklarını beyan ettiler.
Ve Trump ilk hamlesini yaptı. Peki Putin’in cevabı nasıl olacak? Zaman bunu gösterecek.