Mehveş Evin
Hiç bitmeyecek bir savaş*
Kendimizi figüranı gibi hissettiğimiz bir siyasi gerilim dizisini izler gibiyiz. Birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü sezon bitti derken beşincisi başlıyor.
Set bu defa baştan aşağıya değişti. Kurallar değişti, artık neler olabileceğini kimse kestiremiyor. Yönetici sınıf, rozetlerini takıp yeminlerini ediyor. Daha evvelki sezonlarda da benzer sahneler vardı, ama nerede o günlerdeki rahatlık? Zaten önümüzdeki birkaç bölümde görünmeyecekler bile. Ekim’de gel.
Bu arada baş oyuncular yaş aldı, çöktü, göbeklendi, güç kazandıkça küstahlaştı ve kötüleşti. Padişah olabilmek için inanılmaz numaralar çeken, izleyiciye "Yuh artık bu kadar olmaz" dedirten karakter, artık kaçak yapıldığı bile unutulmuş Saray’ında her zamankinden güçlü görünse de hala huzursuz: Herkesi satın alamadı, herkesi sindiremedi, herkese boyun eğdiremedi.
Fakat güce doymuyor, her gün yeni bir ferman çıkarıyor. Artık canının istediğini ülkeden atabilir. Yargı onun elinde, eğitim onun elinde, medya zaten kölesi. Nereye, hangi inşaatın yapılacağından tutun halktan kesilecek haracın miktarına, hepsi iki dudağının arasında.
Kaç sezondur sinsi sinsi oyun planı yapan silik karakter, şimdi "Herşeyin anahtarı bende" diye dolaşıyor. Kimbilir bu sezonda şapkasından neler çıkaracak.
ZİNDANDAKİ KAHRAMAN SESSİZ
Seyirciye her sezonda saç baş yoldurtmayı başaran dizinin daimi kaybedeni, sezon sonunda beklenmeyen bir atak yaptı. Ama her hamlesi sonuçta baş karaktere yaradı. Oysa bu sefer iddialıydı, "birşeyler değişecek" duygusunu yeşertecek sürpriz bir oyuncuyu devreye soktu. O da arkasından gelenleri yaya bıraktığı gibi ucuz iktidar kavgasının figüranı oldu.
Adaletten, eşitlikten, çoğulculuktan en çok bahseden, "başka bir düzen mümkün" diyen ve herkesin saldırısına maruz kalan karakterse zindanda. Oysa sezon sonunda özgürlük rüzgarları esmiş, izleyici ümide kapılmıştı. Duvarlara bile üfleyerek sözünü halka ulaştırıyordu. Kimileri onun üstün güçlere sahip olduğunu düşünmeye başlamıştı. Yeni sezonda sessizliğe büründü.
Velhasıl reyting rekorlarıyla kapanan sezonun ardından belirsizliklerle dolu yeni bir sezon başladı. İlk bölümde eski mafya babası peydah oldu, padişah dahil herkese racon kesti. O da zindanda ama ilerleyen bölümlerde çıkması, hatta yeni görevler üstlenip bizzat idam mangalarını yönetmesi şaşırtıcı olmaz.
Figüranların alkışları eşliğinde...
ACI AMA ŞAŞMAZ BİR FENOMEN
İzleyici, çekirdek çıtlayarak diziyi seyrederken her gün daha fakirleşti, daha karamsarlaştı. Gerçekle kurgu birbirine karıştı.
Gözünün önünde cereyan eden haksızlıklar, değişimi seçmesine veya isyan etmesine neden olmadı. Küçük direnişler zalimce bastırılırken milyonlar sessiz kalmayı, düzene ayak uydurmayı, koroya katılıp birbirini düşmanlaştırmayı yeğledi.
Çünkü insan denen varlık, tarih boyunca defalarca yaşandığı gibi, genelde güce boyun eğer. Mücadele etmek zor. Daha kolay olansa en azından kendini, yakın çevreni kurtarma hayaliyle içe kapanmak, beklemek, "başa gelen çekilir" demek... Sonuç: Yüzyıllar süren kölelik. Eşitsizlik, adaletsizlik, fakirlik, zulüm, ölüm.
Nazi kampında bir yılını geçirmiş yazar Primo Levi’nin sözleriyle bitirelim:
"İmtiyazlıların sadece Kamplardaki değil, aynı zamanda insanlığın bütün birarada varoluşunuki yükselişi, acı ama şaşmaz bir fenomen: Bir tek ütopyalarda bu yok. Hakkaniyetli insanların görevi, hak edilmemiş bütün imtiyazlara savaş açmaktır. Ama bunun hiç bitmeyecek bir savaş olduğunu unutmamak gerekiyor."
(*) Ursula Le Guin’in "Zihinde bir Dalga" kitabındaki bir bölümden alıntılandı.