İbrahim Kalın’ın ortalama sosyoloji yanlışı ve açmazı

Erdoğan bir siyasetçidir, ortalama sosyolojiyi dikkate alması normaldir ama Erdoğan sadece siyasetçi, bir parti başkanı değildir, aynı zamanda Cumhurbaşkanıdır. Ortalama sosyoloji dışında kalan, diyelim marjinal kesimler de cumhuriyetin vatandaşıdır.

İbrahim Kalın, malum, Cumhurbaşkanlığı sözcüsü ama anladığım kadarıyla görevi sadece sözcülük de değil, rütbesi daha yüksek, hafta içinde bir akşam HaberTürk ekranlarında gördüm, bazı gazetecilerle sohbet ediyordu.

Sohbetin bir aşamasında Nagehan Alçı kendisine Cumhur İttifakını oluşturan partilerin LGBT düşmanlığının nedenini sordu; kabul edelim, hem sorunun soruluş biçimi, hem de İbrahim Kalın’ın bu soruya verdiği yanıt üslup açısından pespaye bir düzeye inmedi ama Kalın’ın yanıtında çok vahim mantık hataları oluştu.

Mesele sadece mantık hatası ile de sınırlı kalmadı, İbrahim Kalın kendi iradesi dışında mevcut Cumhurbaşkanlığı hükümeti sisteminin anlamsızlığını da ortaya koydu.

İbrahim Kalın entelektüel bir üslup ile Nagehan Alçı’nın LGBT düşmanlığı sorusuna mealen şöyle yanıt verdi: “Bir siyasetçinin (Erdoğan’ı kastediyor) ortalama sosyolojiye yakın bir siyasal söylemi benimsemesine hiç şaşmamak lazım, burada mesele LGBT’lerin temel hakları değil, kimse karışmıyor onların özel hayatlarına ama Türkiye ortalama sosyolojisi bu konuya soğuk bakıyor, dolayısıyla bir siyasal liderin bu konuda radikal bir söylem içinde olması siyasetin doğasının bir parçasıdır”.

İbrahim Kalın ile bu söyleşinin gerçekleştiği akşam galiba Erzurum’da Ekrem İmamoğlu’na taşlı, sopalı saldırının gerçekleştiği günün akşamı idi, konu buraya da geldi ve İbrahim Kalın aynı çok yanlış, hatta saçma (neden saçma olduğunu aşağıda yazacağım) “ortalama sosyoloji” mantığını Kürt konusuna da genişletti ve Erzurum ortalama sosyolojisi için Kürt konusunun çok hassas bir konu olduğunu söyledi, Kürt konusunun Erzurum ortalama sosyolojinin hassas noktası olduğunu söyleyebildi.

Bu “hassas nokta” edebiyatı çok saçma bir edebiyattır, bir demokratik hukuk devletinde tek hassas alan hukuktur, Anayasadır; bir iktisatçı olarak senelerce korumacılık talep eden avantacı sektörlerin hep kendi sektörleri için “hassas sektör” teranesini dile getirdiklerine şahit oldum, özellikle gümrük birliği ve AB karşıtı sözde işadamları tarafından, kim ki, inanın, kendisine yakın bir sektör, bir siyasi görüş, bir alan, bir kavram, bir aidiyet için “hassas” ifadesini kullanıyorsa, bilin ki hukuk dışı bir ayrıcalık istemektedir.

Gelelim bu “ortalama sosyoloji” bahanesinin saçmalığa varan anlamsızlığının nedenine.

Doğrudur, bir siyasetçinin oy maksimizasyonu kaygısıyla ortalama sosyolojiyi dikkate alması doğaldır, kimse eleştiremez bu tavrı ama burada bile bir sınır vardır, siyasetçi ortalama sosyolojinin taleplerini öne çıkarırken ortalama sosyoloji dışında kalan, uca giderek marjinal sosyoloji diyelim, taleplerini görmezden gelirken bu marjinal kesimlerin temel hak ve özgürlüklerini çiğneyemez, çiğner ise suç işlemiş olur, örneğin LGBT için aşağılayıcı ifadeler kullanamaz, kullanırsa çağdaş, adam gibi bir devlette, yani bizde değil, kendini yargıç önünde bulur, bulması lazımdır.

KALIN’IN “ORTALAMA SOSYOLOJİ” TEZİ

Gelelim, üstü kapalı geçmeyelim, Erdoğan’ın ortalama sosyoloji merakına ve ortalama sosyoloji dışı kesimlere hakaretler içeren söylemlerine.

Evet, Erdoğan da bir siyasetçidir, bu yönüyle, ama sadece bu yönüyle, ortalama sosyolojiyi dikkate alması normaldir ama Erdoğan sadece bir siyasetçi, bir parti başkanı değildir, aynı zamanda Türkiye’nin Cumhurbaşkanıdır ve bir cumhurbaşkanının ortalama sosyolojiye uygun bir söylem içinde olması kabul edilemez, Anayasaya, yeminine aykırıdır, ortalama sosyoloji dışında kalan, diyelim marjinal kesimler de Erdoğan’ın başında olduğu cumhuriyetin vatandaşlarıdır, bunların hukuk içi taleplerini görmezlikten gelmesi hem konumuna hem de ahlaka (yemin) aykırıdır.

Peki, bugün ortada hem parti başkanı yani bir siyasetçi hem de Cumhurbaşkanı olan bir Erdoğan vardır, bu ikilemin çözümü nedir?

Çok net ifade edeyim, bu ikilemin çözümü yoktur.

Neden mi yoktur, çünkü mevcut cumhurbaşkanlığı hükümeti sistemi üzerinde pek düşünülmemiş bir sözde sistemdir, çapı da bu sistemi dizayn edenlerin çapı kadardır, yani çok sorunludur.

İbrahim Kalın düzeyinde bir kişinin “ortalama sosyoloji” kavramını kullanırken bu sözün mevcut cumhurbaşkanlığı sisteminin mantıksızlığına kadar uzanabileceğini hesaplamalı idi.

Kendi ayağına kurşun sıkmak buna denir muhtemelen.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi