3 Şubat günü İdlib’deki çatışmalarda 5 askerin öldüğü haberi geldi. İyi Parti, 4 Şubat’ta Meclis’e İdlib gündemli özel toplantı teklif etti. Teklif, İdlib’in ulusal bir mesele olduğu ve buna yönelik kararların Parlamento’da alınmasını kapsıyordu. Teklif, AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi. 5 Şubat günü, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Partisinin Grup Toplantısında İdlib’le ilgili konuştu.
11 Şubat günü İdlib’den yine çatışma haberi geldi. Bu kez 8 asker yaşamını yitirmişti. Ana Muhalefet Partisi CHP, Meclis’in İdlib özel gündemiyle toplanmasını istedi. Teklif AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi. 12 Şubat günü Cumhurbaşkanı Erdoğan, Partisinin Grup toplantısından Suriye’ye operasyon tehdidinde bulundu.
27 Şubat günü İdlib’deki 33 askerin yaşamını yitirdiği haberi geldiğinde, kapalı olan Meclis’in açılmasına bile ihtiyaç duyulmadı. Erdoğan, askerlerin yaşamını yitirdiği haberini AKP’nin Siyaset Akademisinde duyurdu.
Tüm bu süreç, İdlib meselesini Erdoğan’ın, Türkiye’nin ulusal bir dış politika meselesi değil, direkt kendi partisinin iç meselesi olarak gördüğünü ortaya koyuyor.
Ana Muhalefet, İdlib’e operasyon başta olmak üzere alınacak kararların ulusal kararlar olduğuna dikkat çekiyor ve bu kararların Parlamento’da alınmasını istiyor. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, bu görüntüye, "Cumhurbaşkanı, İdlib’le ilgili tasarruflarını kendi partisinin grup toplantısında söylüyor. Cumhurbaşkanı Meclis’e bilgi vermek zorundadır. İdlib AK Parti’nin iç meselesi değildir. AK Parti grubu 82 milyonun ta kendisi değildir. 82 milyonun tamamı Parlamento’dadır" diye tepki gösteriyor.
Bugün itibariyle Parlamento kapalı, AKP 33 askerin ölüm haberinin geldiği gün Parlamento’yu açmaya bile tenezzül etmiyor.
İdlib AKP’nin meselesi,
Ama bu politikanın sonucu olarak ölen askerler 82 milyonun…
İdlib’deki yol haritası AKP’nin kendi meselesi olarak, AKP’li kurmaylarca belirleniyor,
Ama tek başına parti kadrolarının aldığı kararların sonuçlarını partinin teşkilatları değil; yoksul, aşsız, bacasız evler yükleniyor.
Muhalefetin, siyasi iktidarı uzlaşıyla, çoğunlukla, iktidarın deyimiyle milletçe bir karar almaya davet etmesinin en büyük nedeni; bugün burada alınan kararların tüm milleti etkilemesinden kaynaklanıyor.
Ama AKP inatla, kendi parti kurmaylarının belirlediği kararları millete dayatıyor, ardından da kendi politikasının olumsuz sonuçlarının "milletçe yüklenmesini" bekliyor.
Bu dayatmanın sonucu olarak, dün geceden bu yana yapılan "birlik ve beraberlik" çağrıları da ironik bir durum yaratıyor.
Herkes ulusu için öldüğünü, ulusal bir politikayı desteklediğini zannediyor ama destekledikleri, öldükleri sadece bir partinin dış politikası oluyor!