Eser Karakaş
İhale hırsızlıkları ve hırsızları
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Çarşamba gecesi (26 Ocak 2022) 22.00’de yayınladığı video ve Türkiye’nin gündemine bir kez daha getirdiği ihale yolsuzluğu, hırsızlığı konusu muhtemelen Türkiye siyasetinin, siyaset yapma tarzının en önemli konusu çünkü hem siyaset hem de özel hesaplar önemli ölçüde bu süreçlerle finanse ediliyorlar.
Ben de bugünkü yazımı bu konuya ayırmak istiyorum ama hafta başında Allah izin verirse aynı konuya başka boyutlarıyla devam etmek istiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi, son on yıllarda artarak, bir anlamda ihale kanunları tarihidir, çok şey değişmiştir, bu sorun dönem dönem farklı yanları öne çıkarak hep gündemde ön sıralarda olmuştur.
Derin Türkiye siyasetini görmek, anlamak isteyenlere önerim ihale kanunlarının ve süreçlerinin tarihini incelemeleridir.
Hep iddia edegelmişimdir, ülkemizde yolsuzluk süreçlerinin çok büyük bölümü yasal çerçevelerde yürütülmektedir, mevcut yasal ama meşruiyeti çok kuşkulu kanunların, yönetmeliklerin korumasında yapılır büyük hırsızlıklar ama bir süre sonra büyük hırsızlıklar ekonomileri krize girerler ve kendilerini yeniden üretemezler.
1994, 1999, 2001 krizleri böyledir ve sonunda biraz sistemik, biraz küresel bir refleks devreye girmiş ve 4 Ocak 2002 tarihli, 4734 sayılı Cumhuriyet tarihinin uzak ara en düzgün, yolsuzluklara en kapalı (bir ölçüde) kanunu çıkarılmıştır.
Sadece bu özet değerlendirmem bile ülkemizde siyasi çevrelerde mevcut Kemal Derviş alerjisinin nedenleri konusunda bir ipucu oluşturabilir.
Kasım 2002’de AKP iktidara gelmiştir, Erdoğan galiba Mart 2003’de Başbakan olmuştur ve 4734 sayılı Dünya Bankası modelinden esinlenerek yapılan ihale kanununda ilk önemli değişiklik yapılmıştır.
Ve bu değişiklikler , hepsi yasal soygunu koruma ve kolaylaştırma amaçlıdır, inanılmaz boyutlara ulaşmıştır, bugün internete "tüm değişiklikleri ile ihale kanunu" yazın, karşınıza kanundan daha uzun değişiklik listesi çıkmaktadır.
Soygun çok boyutludur ama son günlerde gündemdeki konu yasanın 21-b maddesidir.
Aşağıda doğrudan yasa metninden 18 ve 21. maddelerini aktarıyorum:
"MADDE 18. - İdarelerce mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin ihalelerinde aşağıdaki usullerden biri uygulanır:
a) Açık ihale usulü.
b) Belli istekliler arasında ihale usulü.
c) Pazarlık usulü.
Pazarlık Usulü
MADDE 21. - Aşağıda belirtilen hallerde pazarlık usulü ile ihale yapılabilir:
a) Açık ihale usulü veya belli istekliler arasında ihale usulü ile yapılan ihale sonucunda teklif çıkmaması.
b) Doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen veya idare tarafından önceden öngörülemeyen olayların ortaya çıkması üzerine ihalenin ivedi olarak yapılmasının zorunlu olması.
c) Savunma ve güvenlikle ilgili özel durumların ortaya çıkması üzerine ihalenin ivedi olarak yapılmasının zorunlu olması.
d) İhalenin, araştırma ve geliştirme sürecine ihtiyaç gösteren ve seri üretime konu olmayan nitelikte olması
e) İhale konusu mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin özgün nitelikte ve karmaşık olması nedeniyle teknik ve mali özelliklerinin gerekli olan netlikte belirlenememesi.
f) (Ek: 15/8/2003 - 4964/14 md.) İdarelerin yaklaşık maliyeti 50 milyar Türk Lirasına kadar olan mamul mal, malzeme veya hizmet alımları."
Şimdi, siz okurlardan istirhamım, 21-b’yi dikkatli okumanızdır.
Türkiye’de hem merkezi idare hem de maalesef belediyeler gerekli, gereksiz, açtıkları ihalelerde 21-b maddesini kullanmaktadırlar.
Oysa, kamu ihalelerinde çok zorunlu bir neden olmadıkça açık ihale yönteminin esas olması gerekmektedir.
Ancak, özellikle AKP yönetimi doğal afetlerde, öngörülemeyen durumlarda başvurulması gereken 21-b maddesini her türlü ihalede borularını rahatça öttürebilmek için yasaya aykırı biçimde kullanmaktadır.
Çok net ifade ediyorum, 21-b maddesinin 21-b maddesinin öngördüğü durumlar haricinde kullanımı yolsuzluktur, hırsızlıktır.
Peki, yolsuzluğu, hırsızlığı tanımladık, hırsızlar kimlerdir?
21-b maddesinin kullanılmaması gereken yerlerde bu maddeyi kullananlar, ihalelerde 21-b ihtiyacı yokken bu maddeye göre ihaleyi açanlar, imza atanlar ve bu ihalelere girenler, kazananlar da hırsızlardır.
Bu kadar basit.
Bu dökümü yapmak ve hırsızlıkları, hırsızları ortaya dökmek kolaydır.
Bir gün de mutlaka bu döküm yapılacak ve hukuk karşısında hesap sorulacaktır.
Cayman adasında evleri varsa da gıyaplarında yargılanırlar.
Bir laf var, yarısı söyleniyor, arkası gelmiyor.
Bütün kaynaklar beşli çeteye gidiyor deniyor.
Peki sonrası?
Neden bütün kaynaklar beşli çeteye gidiyor?