Ayşe Yıldırım
İki Türkiye’nin değil bir hukuksuzluğun fotoğrafı
Emine Erdoğan’ın dünyaca ünlü markalara sahip çantaları çok konuşulmuştu. Özellikle geçen yıl Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte gittiği G-20 zirvesi sırasında taşıdığı Hermes çanta. Sosyal medyada çantanın 50 bin dolar olduğu ortaya çıkmıştı.
Bir gün sonra ise CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, 7 yıl önceki tivitleri nedeniyle hâkim karşısına çıkıyordu.
Evrensel gazetesi yazarı Ender İmrek 29 Haziran’da "Parıl parıl parlıyordu Hermes çanta…" başlıklı bir yazı kaleme aldı. İki Türkiye fotoğrafını gözler önüne seriyordu İmrek yazısında:
"Önceki gün Emine Erdoğan’ın çantası gündemdeydi!
Dün Çağlayan Adliyesinde Canan Kaftancıoğlu vardı…
Yazdıkları, söyledikleri, söylemedikleriyle, hâkim karşısına çıkacağı haberleri vardı. İki Türkiye fotoğrafı… Biri ünlü markanın çantasıyla zenginliği, ihtişamı, gösterişiyle gündem olan Emine Hanım, diğeri uyduruk bir iddianameyle hâkim karşısına çıkarılan blucinli Canan Hanım…
Emine Hanım tüm dünyaya çantasıyla tanıttı Türkiye’yi…
Canan Hanım duruşmasıyla, duruşuyla… (…)
Açlık ve sefalet içindeki halkın durumunu görmeyip 50 bin dolarlık çanta taşımak halklarımıza hakaret sayılmıyor, ancak iki laf eden cumhurbaşkanına hakaretten mahkemeleri boylayabiliyor. Hapse atılıyor.
Tarihe ayakkabılarıyla, çantalarıyla, gardıroplarıyla geçenler, saraylarıyla, sarayın itibarıyla övünenler halklar nezdinde hiç de iyi intiba sahibi olmadılar. Tarihten ders çıkarmakta yarar yok mu?"
İmrek, haklıydı. Gerçekten de 50 bin dolarlık çanta halka hakaret sayılmamıştı ama yazısı First Lady’e "hakaret" sayılmıştı.
Nitekim üç ay sonra İmrek hakkında soruşturma başlatıldı.
Ve Cumhurbaşkanı ve ailesine yönelik soruşturmalarda hiç sekmediği gibi o soruşturma davaya dönüştürüldü. Hem de Emine Erdoğan’a, "Güzel vasıf atfetmeyerek hakaret etmek" suçlamasıyla.
Bunun ne demek olduğunu henüz bilmiyoruz. Belki bugün öğreniriz, çünkü sabah Bakırköy Adliyesi’nde hâkim karşısına çıkacak İmrek.
İmrek’in ortaya koyduğu diğer fotoğrafta yer alan Canan Kaftancıoğlu’na ise yargılandığı davanın 6 Eylül 2019’daki duruşmasında 9 yıl 8 ay 20 gün hapis cezası verildi.
Ve tesadüfe bakın ki o ceza dün İstinaf Mahkemesi’nce onandı.
Hem de tekrarlanan İstanbul seçimlerinin birinci yıldönümünde! Hani şu 13 bin farklık oyun 807 bin farka çıktığı seçimlerin…
Böylece Saray iktidarı kendince İstanbul’u kaybetmelerinde büyük rolü olduklarını bildikleri Kaftancıoğlu’ndan intikam aldığını sandı.
Ama bu aslında yargıyı nasıl bağımlı hale getirdiklerinin itiraflarından biri daha oldu.
İşte İmrek’in bir yıl önce ortaya koyduğu iki fotoğrafın bir yıl sonraki manzarası.
Kaftancıoğlu’na verilen hapis cezası onanıyor ve İmrek o yazıda yer alan diğer isme yani Emine Erdoğan’a "Güzel vasıf atfetmeyerek hakaret ettiği" gerekçesiyle hâkim karşısına çıkıyor.
Baro başkanlarını 200 metrelik yol için 26 saat güneş ve yağmur altında, aç ve açıkta bekleten, iteleyip kakalayan, tartaklayan ve "hükümeti devirmek istiyorlar" diye suçlayan Saray iktidarının yargısının ne kadar ‘bağımsız!’ olduğunun fotoğrafıdır bu.
İki Türkiye’nin değil bir hukuksuzluğun net fotoğrafı.