İktidara mafyavari başkan gelince mafya rahatladı

Hem derin devletten, hem de ülkücülerden mafya yetmiyormuş gibi bir de parayı çok seven Erdoğan iktidara gelince, esasında kimsenin düşünemeyeceği üçlü tezgah kuruldu.

Bütün dünyanın kabul ettiği bişey vardır, o da devlet izin vermediği sürece mafya rahat hareket edemez. Peki mafya sıfırlanabilinir yada yok edilebilinir mi, hayır edilemez, ancak en aza indirgenir. Mafyanın çeşitli yolları vardır ve bunların en bilinenleri, uyuşturucu, silah, kadın ve spordur. Bu 4 mafya kolunun en başında tabi ki tefecilik vardır ve zaten hepsi bir anlamda tefeciye bağlıdır.

Bugünlerde Sedat Peker Şov başladığından bütün siyaset ve medya mecburen mafyayı konuşurken, mafyayla devlet ilişkilerinin en bol olduğu dönem olduğundan nedense yalaka basın 3 maymunu oynuyor.

Şu an kızışan ortamda meydanda Sedat Peker, Mehmet Ağar, Tolga Ağar ve bazı kişiler var. İşin içinde varolup da görünmeyenler de var: Recep Tayyip Erdoğan, Alaattin Çakıcı, Süleyman Soylu gibi. Sedat Peker açıklamalarında henüz isimlerini zikretmediği kişileri de, eğer istediğini elde edemezse konuşacağını ima ediyor. Bunu gelecek programlardaki yumuşama yada sertleşmelerden anlayacağız.

Ortalıkta çok yönlü bir pazarlık var esasında ve bu pazarlık Alaattin Çakıcı’nın Devlet Bahçeli’nin emriyle salınmasından sonra başladı. Nedense Çakıcı hapishaneden çıkınca, o ana kadar Erdoğan ile çok iyi olan, hatta onun için mitingler ve tehditler yapan Peker yurtdışına gönderildi. Kendisine geçtiğimiz Nisan ayına kadar bir söz verilmiş ama söz yerine getirilmeyince konuşmalar başlamıştı.

Daha önceki mafyalarda kişilerin siyasi yaklaşımlarını bilirdik ama Ankara’daki İnci Baba dışında kimsenin liderlerle bu tip bir münasebetini bilmezdik. İnci Baba ilginç bir Demirel hayranıydı, onunki gerçekten Demirel sayesinde bişeyler yapmaktan çok aşk ile bir bağlılıktı.

Ne oldu da iş bu noktaya geldi? İki önemli nokta var bu konuda, birincisi MHP’ye bağlı Ülkü Ocakları, diğeri de Sovyetler Birliği ve komünizme karşı kurulan dünyadaki gladyo, yani bizdeki derin devlet yada Özel Harp Dairesi, Komünizmle Mücadele Derneği, adına ne derseniz deyin.

Bilgiye ve bilime aynı şekilde karşılık veremiyorsanız işin içine daha çok eğitimsiz ve lümpen çevreyle doldurmak zorunda kalırsınız. İkisinde de "Vatan Millet Sakarya" edebiyatı ve hiç sorgulamadan öldürmek mantığı vardır ve sadece bu öğretilir. Bu işlemi eğitimli insana fazla yapamazsınız, oran çok düşük kalır. Ancak lümpenlere çok kolay yaptırabilirsiniz ama onlara bişeyi öğretemezsiniz, o da yaptığınızın (Yanlış bile olsa) geçici olduğunu asla öğretemezsiniz. Sovyetler Birliği yıkılınca derin devletteki görevlilerin bir kısmı mafyalaştı, 12 Eylül sonrası da ülkücülerin bir kısmı mafyalaştı ve günümüze geldik.

Okuyan ve okumayan arasındaki farkı anlatmak için Fenerbahçe’ye transfer olan Selçuk Yula ile Galatasaray’a transfer olan Tanju Çolak’ın 15 gün arayla zamanın Erkekçe Dergisi’ne verdikleri söyleşideki 2 tümceyi almak istiyorum.

Selçuk Yula: İyi Futbolcu olmak istiyorsanız kitap okumalı, Dostoyevski ve benzerlerini bilmek ve dünyanızı geliştirmek zorundasınız.

Tanju Çolak: İstanbul’un kızları, bekleyin, geliyorum.

Bunun sonucu doğal olarak Tanju kaçak araba işine girdi ve hapis yattı, Selçuk ise böyle işlere karışmadan yaşama veda etti.

Neden futbolu örnek verdim. Örnekler vereyim istedim.

Rıdvan Dilmen bir gün Alaattin Çakıcı’yı arar ve futbolcu arkadaşı Mecnur Çolak’ın borsada çok para kaybettiğini ve bu konuda yardımcı olmasını ister. Borsada kaybedilen para düzeltilir mi bilemem ama Rıdvan’ın kafası bu kadar çalışıyor diyebilirim.

Yine aynı dönemde Sergen Yalçın arar Çakıcı’yı ve para aldığı tefecinin kendisini çok sıkıştırdığından dert yanar. Yine bilemem Çakıcı’nın borcu sıfırlayıp sıfırlamadığını ama şu bir gerçek ki, tefeci mafyanın ağababasıdır.

Yine o sıralar Çakıcı’nın 8 ay eksik hapis yattığı ortaya çıkar ve Çakıcı yurt dışına çıkmak zorundadır. Doğal olarak bu şartlarda kendi pasaportuyla çıkma şansı yoktur ve zeytinci Erol Evcil’in bahçevanı İbrahim Arı’nın pasaportunda resim değişikliği yapılır ve o pasaporta Beşiktaş Travel ajansı İtalyan Konsolosluğu’ndan vize aldırtılır. Vize alınması için bir de kağıt yazılır, kişinin yönetim kurulu üyesi olduğuna dair. O belgede Beşiktaş Kulübü başkanı Serdar Bilgili ve futbol sorumlusu Sinan Engin’in imzası vardır. Çakıcı ve yeğeni sahte pasaportlarla Beşiktaş sayesinde Antalya’dan bir yatla yurtdışına çıkarlar, çıkıştan 6 saat sonra Istanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Çakıcı hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkartır. Ayrıca Sinan Engin de yargılanır ama sonuçta bişey çıkmaz.

Hem derin devletten, hem de ülkücülerden mafya yetmiyormuş gibi bir de parayı çok seven Erdoğan iktidara gelince, esasında kimsenin düşünemeyeceği üçlü tezgah kuruldu. Başbakan maaşıyla zengin olmak istiyorsanız bu üçgenin içine girmek zorundasınız. Şimdi bu üçlü tezgah kapışıyor, herkesin birbirine borcu var ve sırları var. Bakalım nereye kadar gidecek.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi