Candan Yıldız
İran’dan notlar…
Molla/devlet kapitalizminin yaşandığı İran’da, "Batı oyunu" korkusunun bilerek isteyerek aşılmadığını, aksine payanda yapıldığını son eylemlerde gördük. Özellikle ABD, Trump yönetiminden gelen açıklamalar, ülke sathına yayılan eylemlerin kötülenmesinin gerekçesi oldu. Sokakların özneleri piyona dönüştürüldü.
Özel anların yeniden gündemleştirdiği kültürel ürünler vardır. İran’daki gelişmeler sonrası, 1979 İran İslam Devrimi’ni bir çocuğun gözüyle anlatan Persepolis filmini bir kez daha izledim. Filmde Şah dönemini sonrası kurulan "Ayetullahlar" rejiminin bir savaşla nasıl güçlendiğini, alt üst oluşlarda olağanüstü halin devamlılığına neden ihtiyaç duyulduğunu anlıyorsunuz. Zira İran İslam Devrimi sonrası Irak-İran savaşının başlaması, savaş ekonomisini hem mümkün kılıyor hem de kitlelerin ihtiyaçlarını baskılıyor, yanı sıra gündelik hayat eğitim alanı, ideolojik alan yeniden kuruluyor. "Şehit kanı" vurgusu güçleniyor. Persepolis’teki ifade ile "Devrim sonrası ordudaki güçsüzlüğün olası tehlikelerini bertaraf etmek için içerideki 'düşmanlar' zayıflatılıyor." Şah muhalifleri yani devrime can verenler tutuklanıyor, infaz ediliyor. Daha sert yasalar çıkarılarak "İffetli kadın örtünerek erkeklerin bakışından kendini korur" düzenlemeleri geliyor. Komşular ihbarcı oluyor, özel alan devletin kontrolüne tabi kılınıyor.
İran rejiminde Ayetullah, en büyük dini lider olarak, "Mutlak vilayet-i" sahibi kişi, yani her şeyi bilen, sözü tartışılmayan kişi. Yasaların temelinde onun görüşleri, sözleri belirleyici. Bu nedenle sokaklara çıkmak, itirazlarda bulunmak 12 İmam’a yani Şii inancına savaş açmak anlamına geliyor. Muhalefet edenler bu nedenle din dışı olarak yaftalanıyor. İşin zor tarafı da bu…
Devletlerin birbirinden öğrendiği çok şey var. Sessiz /mutsuz milyonların İran’dan yola çıkarak analoji yaptığını tahmin edebiliyorum. Bu nedenle İran’da son eylemlerden sonra gündelik hayatta, hayatın kılcal damarlarında nelerin değiştiğini merak etmemek elde değil.
İran’da yaşayan, kadın ve çocuk sağlığı, hakları konusunda rejimi rahatsız eden raporlar hazırlayan bir kadının (baskılar nedeniyle adını saklı tutuyorum) anlattıklarını aktarmak istiyorum. Bir hafta süren eylemlerin ülkenin geneline yayılmış olmasının diğer 2009 eylemlerinden farklı olduğunu söylüyor: "İran’ın doğusu, batısı, güneyi ve kuzeyinde eylemler vardı. Bir hafta sürdü. Şimdi durdu. Çünkü iktidar şiddet uyguladı. Resmi olarak 22 kişinin öldüğü söylense de gerçekte 42 kişi hayatını kaybetti. Ölenler arasında lise ve üniversite öğrencileri de var. Eylemlerden sonra binlerce insan tutuklandı ama yakınları nerede olduğunu öğrenemiyor. Onlardan saklanıyor."
İran rejiminin bütünüyle silahlanma ekonomisi üzerine oturtulduğunu bu nedenle ücretlerin çok düşük olduğunu, son eylemlere katılanlar arasında gençlerin sayısının fazla oluşunu da buna bağlıyor: "İslam devriminden sonra petrolden kazanılan bütün para ordunun güçlenmesine, silahlanmaya harcandı. Silahlı ve korkunç bir iktidar yaratıldı. Ücretler düşük. Hayat çok pahalı. 14 milyon üniversite mezunu işsiz."
Kaynağım aktarıyor: "Bir hafta süren eylemler baskı ve şiddetle bastırıldı. Ama iktidarın korkusu sürüyor. Bu nedenle 7 temel ihtiyacın fiyatları düşürüldü. Özellikle büyük şehirlerde polis ve ordu mensupları her yerde. Servis edilen kimi görüntülerin yalan olduğu halk tarafından biliniyor. Bankaların, mahkemelerin eylemciler tarafından değil, iktidar yanlıları tarafından yakıldığı söyleniyor."
Şiilerin dini öğretisi ve okullarının güçlü olduğu Meşhed ve Kum kentlerinde eylemlerin başlaması rejimi ürkütüyor. Sokaklara inenlerin taraf tutmaması, iktidarı hedef alması bu korkuyu büyütüyor. Bu nedenle muhaliflere dönük baskıların daha da sertleşeceği ortak görüş.
Yine 2009’dan farklı olarak kadınlar sokaklarda zorla kapanmaya karşı seslerini yükseltiyor. "İnsanları zorla cennete götüremezsiniz" diyor. Kapalı ve kapalı olmayan kadınlar yan yana ve birbirlerine destek oluyor. "Kapalı kadınları kendinizden biliyordunuz ama durum öyle değil" mesajı veriyorlar. Daha önce iktidarın kapalı kadınlara dönük imtiyazlı kılma politikası bu eylemlerde karşılığını bulmuyor.
Konuştuğum sağlık çalışanı kadın, tepeden tırnağa silahlı rejimin halkı öldürmekten hiç korkmadığını bu nedenle eylemlerin bir yere varmayacağını düşünüyor. Ancak iktidarın kendi içindeki yolsuzlukların rejimi içeriden çökerteceğine inanıyor. Çünkü hiçbi yanlış işin artık gizli kalmadığını söylüyor. İktidar içindeki kavganın saklanamadığına dikkati çekiyor.