İşxan Miroyev
İsrail’in korkuları
23 Ağustos’ta Soçi'de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun altıncı görüşmesi gerçekleşti. Son iki yılda iki lider tam 6 kez görüştü.
Rusya’yı ziyaret konusunda Netanyahu batı liderleri arasında ilk sıradadır. Sadece son iki yıl içerisinde, Rusya’nın Suriye operasyonu başladığından bu yana, İsrail başbakanı 5 sefer Rusya’yı ziyaret etmiş. Bu ziyaretlerin ikisi Soçi’de kalanı ise Moskova’da olmuştu. Tüm bu ziyaretlerden sadece bir tanesi önceden planlanmış olarak gerçekleşmiş ve Netanyahu ve Putin iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin 25. yıldönümünü beraber kutlamışlardı.
Tüm görüşmelerde çok geniş çaplı ikili ilişkiler tartışılmakta, eski Sovyet vatandaşların emekli maaşlarının ödenmesinden tutalım Ortadoğu’daki genel ve güncel duruma kadar.
Ama en son gerçekleşen ziyaret farklı idi.
Görüşme İsrail Başbakanı’nın İsrail’de yaşayan ikinci dünya savaşı emeklilerin maaşı anlaşmasını desteklemesinden dolayı Putin’e teşekkür etmesiyle başladı. Netanyahu İsrail’in Rusya ve Kızıl Ordu’nun Nazilere karşı savaştaki tarihi rolünü unutmadıklarını ve İsrail’in Polonya’daki "Sobibor " müze projesine Rusya’nın katılımına karşı olamayacağını vurguladı.
Sonra taraflar ana gündemin tartışmasına başladılar. İŞIDin tasfiyesi zemininde İran ve Hizbullah’ın Suriye’deki askeri varlıklarının güçlendirmelerine ilişkin. Görüşme bir kaç aşamalı geçti ve toplam üç saatten fazla sürdü. Uzmanlar Netanyahu’nun böyle acele Soçi’yi ziyaret etmesinin nedenini Rusya ve ABD arasında yakın zamanda imzalanması beklenen Suriye anlaşmasının son haline müdahale etmeye çalışmasına bağlıyorlar.
İsrail hükümeti bu anlaşmanın bazı maddelerine açıkça itiraz ediyor ve bu maddelerin ülkelerinin bölgedeki çıkarlarını hesaba katmadığı düşünüyor. Bu anlaşmaya bakılırsa savaş bitikten sonra İran’ın binlerce askerinin Suriye’de kalması sözkonusu. İsrail yönetimi bunu direkt olarak kendine karşı bir tehdit olarak değerlendiriyor ve Golan tepelerindeki durumun aniden istikrarsızlaşacağından endişe ediyor.
Uzmanların görüşüne göre Netanyahu, Rusya ve ABD arasında Suriye’deki çatışmasızlık bölgelerine ilişkin yeni görüşmelerin yapılmasını istiyor. Özelikle de bu anlaşmalar çerçevesinde Suriye’nin güneyindeki oluşacak boşluğun Lübnan Hizbullah’ı, İran milis güçleri ve "Devrim muhafızları" tarafından doldurulmaması konusunu. İsrail yönetimi bu konuda daha önce varılan anlaşmaların çok iyi hesaplanmadığını ve İsrail çıkarlarını gözetmeden yapıldığını düşünüyor.
İsrail Başbakanı Netanyahu, Rusya Başkanı Putin’i Israil’in Suriye’deki askeri varlığını daimi kılan İran’a ilişkin "kırmızı çizgileri" konusunda uyardı. Netanyahu üstü kapalı bir tehditle eğer İran ve Hizbullah bu çizgileri aşarlarsa o zaman bölgesel savaşın çıkacağını ima etti.
İsrail Başbakanı ilk defa direkt olarak İran ve Hizbullah’a karşı savaş açma tehdidinde bulundu.
Netanyahu "Biz başkan Putin’e açık bir biçimde İran’ın İsrail’e saldırmak için Suriye’yi askeri üs olarak kullanmasına göz ummayızé açıklamasında bulundu.
Gazetecilerin de yer aldığı açıklamada Putin Netanyahu’nun İran’ın Suriye’deki rolüne ilişkin uyarıya ve tek taraflı askeri harekete geçmesine değinmedi. Rusya Başkanı standart Moskova yaklaşımını tekrarladı ve Suriye’deki savaşın bitiminden sonra tüm dış güçlerin bu ülkeyi terk edeceğini ama bunun ne kadar zaman içerisinde olacağına dair de herhangi bir garanti de vermedi. Tabi ki Rusya lideri Suriye’de İran ve Hizbullah karşıtı bir İsrail savaşını görmek istemiyor, özelikle de Suriye’de Rusya özel kuvvetleri, deniz ve hava askeri güçlerinin bulunduğu koşularda. Tabi ki Netanyahu’nun bu sözlerini Rusya; Suriye’deki varlığını güçlendirmesi için de kullanabilir. Eğer İran İsrail’in kendi güçlerine karşı bir savaş açacağına ve Hizbullah’ın İsrail için bir tehdit olduğuna inanırsa Rusya’yla olan askeri ve siyasi işbirliğini güçlendirmek İran’ın işine yarar.
Putin için bu olay, son dönemde Suriye’deki İran ve Rus askerlerinin bozulan ilişkilerin düzeltmesi için bir fırsat olur. Suriye’deki Rus subaylar en gergin olan Halep, Hama, Homus ve Doğu Şam bölgelerine yerleştirilmiş bulunmaktalar. Onlar askeri olduğu kadar sivil yönetim görevini de üzerlerine almışlar ve böylelikle İran subayların etkisini azaltıyorlar.
Irak’ta ise İranlılar kontrolü ülkenin içinden sağlamışlar, askeri birlikleri oluşturmuşlar ve onları Truva atları gibi ulusal ordu içerisine sokmuşlar. Tahran, yerel yönetimin dikkatini çekmeden bu kurnazlığı nasıl yürüteceğini çok iyi biliyor.
İsrail’in Suriye’de karşılaştığı sorun ise başkadır. Netanyahu daha önce yapmadığı bir şey yaptı, Putin’le gizli bilgileri paylaştı ve İsrail’in kırmızı çizgilerinin bir kaç ay önce İran tarafından Rusya’nın yardımıyla ihlal edildiğini söyledi.
İsrail başbakanı Putin’e ne zaman harekete geçeceklerini söylemedi. Ama Rusya lideri İsrail’in Trump’ın Washington’dan onayı olmadan İsrail askerinin harekete geçmeyeceğini düşünmektedir.