Yetvart Danzikyan

Yetvart Danzikyan

İşsizlik, Soma ve bir tuhaf istihdam seferberliği..

Bir yanda istihdam seferberliği, bir yanda yok edilen iş piyasaları, tarım.. Çaresizliğe sürüklenen işçiler. Kor bir ateş işte. O kadar fazla insanı yakıyor ki..

Elimizdeki son işsizlik verisi 17 Nisan’da açıklandı. Buna göre Türkiye’de işsizlik yüzde 13 seviyesine yükselmiş durumda ki, bu çok ciddi bir oran. Bu seviyeleri son olarak (Türkiye’ye teğet geçtiği iddia edilen) 2008 krizi sonrasında görmüştük. Üstelik hadi o zaman global çapta bir kriz vardı. Şimdi, global kriz büyük oranda atlatıldığı gibi, ülkemizde ise Başkanlık sistemine geçildiği için her şeyin güllük gülistanlık olması gerekiyor. Ama öyle değil.

Detaylara bakılınca manzara şu: Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2017 yılı Ocak döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 695 bin kişi artarak 3 milyon 985 bin kişi olmuş. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 2,2 puanlık artış ile yüzde 15,2 olarak tahmin edilirken genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 5,3 puanlık artış ile yüzde 24,5 olmuş. (Ntv.com.tr, 17 nisan 2017)

16 Nisan referandumunun hemen ertesinde açıklanan oranlara bakar mısınız? Doğrusu Hükümet açısından asap bozucu olmalı. Ama aslına bakarsanız onlar da durumu biliyorlar. Tam da bu yüzden Şubat ayında bir istihdam seferberliği başlattılar. Bu ne menem bir şeydir demeye kalmadan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu Mayıs ayı başlarında sonuçları açıkladı. Bakana bakılırsa "istihdam seferberliği destek ve teşviklerinin etkisiyle yılbaşından bugüne 750 binin üzerindeki kısmı 4/A kapsamında sigortalı özel işyerlerinde olmak üzere 1 milyonun üzerinde ek istihdam" sağlanmıştı.(4 Mayıs 2017, Milliyet)

Rakamlar etkileyiciydi. Tabii aklımıza ilk olarak şu soru gelmekteydi. Madem öyle o zaman işsizlik oranları niye yüksekti? Hadi diyelim ki yazının başında verdiğim işsizlik rakamları Ocak merkezli dönemi kapsıyordu. Yani Çalışma Bakanlığı çıkıp bu ay ya da önümüzdeki ay açıklanacak oranların daha düşük çıkacağını ileri sürebilirdi. Peki madem öyle DİSK’in açıklamasına ne demeli?

DİSK Araştırma Bürosu 10 Mayıs’ta yayınladığı bir rapor ile Sosyal Sigortalar Kurumu Şubat 2017 dönemi sigortalı istihdam verilerine dair analizini paylaştı. Buna göre "Aralık 2016 ile Şubat 2017 arasında toplam sigortalı sayısında 257 bin kişilik azalma" yaşanmıştı.

Aynı analize göre sigortalı istihdamda en büyük düşüş 4-A statüsünde (ücret karşılığı çalışanlarda) yaşanmıştı.. 4-A kapsamında çalışan sigortalı sayısı Aralık 2016'da 15 milyon 355 bin iken, 237 bin kişilik azalmayla Şubat 2017'de 15 milyon 118 bine gerilemişti.

4-C kapsamında (devlet memuru) olarak çalışanlarda ise 16.4 bin kişilik bir azalma yaşanmıştı.

DİSK’in analizindeki sonuç bölümü şöyle: "İstihdam seferberliği’ adı altında yürütülen kampanyalara ve işsizlik sigortasından aktarılan devasa kaynaklara rağmen toplam sigortalı istihdamda yaşanan azalma dikkat çekici. Hükümet yetkililerinin ‘istihdam seferberliği sonucu yüzbinlerce yeni istihdam yaratıldı’ yönündeki açıklamaları SGK'nın Şubat 2017 verileri tarafından teyit edilmiyor. Tersine SGK verileri sigortalı istihdamda önemli bir düşüşe işaret ediyor."

Rakamlar böyle söylüyor. Peki ben bu kadar alıntıyı niye yaptım ve meseleyi nereye bağlama niyetindeyim? Geçtiğimiz günlerde Soma Katliamı’nda ölen 301 madenciyi andık. Dava biliyorsunuz henüz bir yere varmış değil, aradan geçen 3 yılda. Protestocu madencileri tekmeleyenler de hala el üstünde tutuluyor. Tam da bu dönemde BBC Türkçe’den Ayşegül Ersoy önemli bir habere imza attı ve o dönemde madende çalışan ve 3 yıldır davaya takip eden Ali Söğüt ile bir röportaj yaptı. Ali Söğüt’ün anlattıkları doğrusu hayli çarpıcı ve son yıllarda iş piyasasının, tarımın nasıl acımasız politikalara kurban edildiğini net biçimde anlatıyor. Sözü burada Ali Söğüt’e bırakıyorum:

"Soma'da madenci olmak 13 Mayıs öncesi zordu, sonrasında da zor. Soma Karaçam köyündenim. Madende ilk çalışmaya başladığımda 25 yaşındayım. 10 yıl madenlerde çalıştım. Şimdi iş bulamıyorum."

"Ben yıllarca madenciliği tercih etmedim. Ücretler düşüktü. O zamanki şartlarda altı ay çalışarak tütünden bütün ailenin geçimini çıkarırdık. Tekel özelleştirilmeden önce. Yani bir aile çalışıp, bütün kış geçinebiliyorduk. Bazen kömür paketleme de yapıyordum ama madenin içine girmiyordum. 1 kilo tütün bizim zamanımızda iyi para ediyordu. Madende o parayı 10 yıl çalışsanız alamazdınız."

"Tütün işi bıraktırıldı. Özel sektöre geçince, kendi piyasalarını kurdu tüccarlar. Mazotu var, emeği var... Şimdi tek bir tüccarla sözleşme yapıyorsun. O hangi fiyatı verirse, odur. Tütünü beğenmezse fiyat kırar, bir şey diyemezsin. Böyle böyle herkes tütünü bıraktı teker teker."

Kaza diyemiyoruz artık, katliamın yaşandığı madende çalışmış Ali Söğüt böylece. Peki şimdi ne mi yapıyor? Kendi ağzından dinleyelim:

"Sabit bir işim yok. Gündelik işler bulunca gidiyorum. Tarla işleri, inşaat, kömür paketleme; hangisi denk gelirse, tabii o da iş olursa."

"Bu davayı takip etmek zorundayım. Bu sadece 301 ailenin davası değil, bütün madencileri ilgilendiren bir dava. Türkiye tarihinde görülmemiş bir şey. Benim orada olduğumu işveren görmüş görmemiş, önemli değil. Bu yüzden madenlerde iş bulamadığımı söylüyorlar. Ama ben kendimi idare ettiririm, kızıma bakarım."

"Can Gürkan, patronun oğlu 3 yıldır tutuklu yargılanıyor. Bu dava benim istediğim şekilde sonuçlanırsa, bu maden patronlarına verilen ceza örnek olur; diğer şirketler de ders alır. Bütün önlemleri alır, iş güvenliğini önemser."

Bir yanda istihdam seferberliği, bir yanda yok edilen iş piyasaları, tarım.. Çaresizliğe sürüklenen işçiler. Kor bir ateş işte. O kadar fazla insanı yakıyor ki..

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yetvart Danzikyan Arşivi