Nazım Alpman
İstanbul’u kaybeden aklını da kaybeder!
Her şeyin başını 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri öncesindeki kampanya döneminde aramak lazım. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı, Devlet Başkanı, İstanbul eski belediye başkanı, ulusal ve uluslararası siyasetin büyük ustası, AKP militanlarının Reisi, karizmatik lider Recep Tayyip Erdoğan seçimin önemini, herkesin anlayabileceği yalınlıkta ve son derece basit biçimde izah etmişti:
-İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi de kaybeder!
Kendisi "tevazuu sahibi" bir lider olduğu için gelecek öngörüsünü bu başlıkta toplamış ayrıntılara girmemişti. Uyarını adresi doğrudan kendi partisinin her düzeydeki yöneticileriydi. İstanbul dışındaki 80 ilde yaşayanlar açısından bu "korkunç kehanetin" bir anlamı yoktu elbette.
AKP’nin en büyük rakibi CHP Adayı Ekrem İmamoğlu idi. Erdoğan dış alemdeki düşmanlarıyla içerdekileri eşit kıvamda harmanlayarak İstanbul seçmenlerine sunmuştu:
-Sizler şuna karar vereceksiniz İstanbul’u Binali Bey mi yönetecek, yoksa Sisi mi?
Türkiye’de kamuoyunun çok iyi tanıdığı bir tek Sisi vardı. O da tam adı Seyhan Soylu olan trans birey Sisi idi. Mısır diktatörü Sisi çağrışımı ne kadar kafa karıştırdı tam olarak bilinmiyor. Ama fazlaca işe yaramadığı iki kez görüldü. CHP adayı Ekrem İmamoğlu hem 31 Mart 2019’da (seçim sonuçlarının iptal edilmesi üzerine) 24 Haziran 2019’da AKP’yi ve adayını yere serdi.
İstanbul kaybedildi!..
Geleceği önceden gören büyük lider Erdoğan’ın dediği çıktı. AKP İstanbul ile birlikte pek çok özelliğini de kaybetti. Bunların başında da akıl-fikir geliyor.
Proje üretme konusunda büyük bir "yaratıcı kabızlık" göze çarpıyor. AKP liderinin üstün niteliklerine yaraşan bir propaganda hizmeti sunulamıyor.
Son atak bu yeteneksizliğin en önemli vesilesi oldu. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na açılan soruşturma "gel de eski AKP’yi arama" dedirtecek cinsten bir eylem planı şeklinde orta yerde duruyor. Eskiden ne kadar güzel "algı yaratma" kabiliyetine sahip bir merkezdi. Kürt meselesi benim meselemdir. Komşularla sıfır sorun. Kimsenin hayat tarzına karışmayacağız. Bütün ülke inanırdı.
Olay herkesin malumu, ama yazının zamana dayanıklı halde kalabilmesi bakımından buraya da yazılması gerekiyor.
İmamoğlu, İstanbul’u fetheden Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet’in Türbesinde iki elini arkadan bağlayarak durduğu için, İçişleri Bakanlığı bir müfettiş atadığını açıkladı.
Şimdi "zanlı" ile müfettiş arasında muhtemel sorgu diyaloğu şöyle olabilir mi?
-Fatih’e neden saygısızlık ettiniz?
-Katiyen böyle bir şey yok. Ben saygısızlık etmedim ona dua ettim. Ayrıca Fatih Sultan Mehmet beni sever. Ben de bir İstanbul fatihiyim. Kesintisiz 25 yıldır AKP’de olan İstanbul’u iki kez kazandım.
İmamoğlu soruşturma hakkında bilirkişi isteyip, konunun Fatih Sultan Mehmet’e de sorulup onun görüşlerinin alınmasını isteyebilir. Yeni Türk adalet sisteminde geriye doğru giderek davalar açılıp mahkûmiyetler verilebiliyor. Hazır bu yola sapılmışken 1453’e kadar uzanıp fetih sıcaklığında fikirler alınabilir.
Bu isabetsizliğin arkasının gelmesinden de endişe ediliyor. Mesela Ekrem İmamoğlu’nun her pazartesi tırnak muayenesine tabi tutulması, "demokrasilerde belediye başkanlarının tırnak kontrolü yoktur" diyerek yeni kurulan Tırnak Kontrol Daire Başkanlığı denetçilerine direnmesi nedeniyle de dava açılması kaygısı yayılıyor.
Bütün bunların kökeni 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde saklı. Değerli devlet adamı Erdoğan hep uyardı. İstanbul seçimlerinin nasıl bir dağılma yaratacağının işaretlerini verdi. Ama AKP örgütü ve de seçmeni onun uyarılarına kulak asmadı. Sonuçları birer ikişer ortaya çıkıyor:
-İstanbul’u kaybeden aklını da kaybeder!